Münevver Karabulut'un babası 8 yıl sonra konuştu: Cem Garipoğlu'nun mezarı açılsın

8 yıl önce katledilişi ve katledilme şekli ile tüm Türkiye'nin yüreğini yaralayan Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut, kızının katili Cem Garipoğlu'nun mezarının açılmasını istedi. Cem Garipoğlu, cezaevinde intihar ederek yaşamını son vermişti.

Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut, katil Cem Garipoğlu'nun intihar etmesinden sonra yüreğine acı veren isteğini açıkladı: Cem Garipoğlu'nun mezarı açılsın...

56 yaşındaki baba Süreyya Karabulut "8 yıldır kabusun içindeyim. O celladın cesedini görseydim belki ikna olurdum. Ama cesedini göstermediler. İntihar ettiğine inanmıyorum çünkü böyle bir celladın kendi canına kıyabileciğine inanmıyorum. Ya öldürüldü ya kaçırıldı. Bayramdan sonra mezarının açılmasını talep edeceğim. Yoksa bu kabus bitmeyecek"dedi.
Türkiye'yi sarsan ve çok konuşulan Münevver Karabulut cinayeti 3 Mart 2009'da Cem Garipoğlu tarafından gerçekleştirildi. Cem Garipoğlu, Münevver Karabulut'un cesedini testereyle parçalara ayırarak bir bavul ve gitar çantası içinde Etiler'deki çöp konteynerine attı. Cinayetten sonra 197 gün kaçmayı başardı.

 Teslim olduktan sonra da yargılandığı Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Kasım 2011'de 18 yaşından küçük olduğu için Cem Garipoğlu'nu en ağır ceza olan 24 yıl hapisle cezalandırdı. Silivri 5 Nolu Cezaevinde üç kişilik koğuşta tek başına kalıyordu. 10 Ekim sabahı sayıma gelen gardiyanlar Cem Garipoğlu'nun cansız bedenini buldular.

'Başına poşet geçirerek, çamaşır ipi ile kendisini boğduğu kayda geçti'

Başına poşet geçirerek, çamaşır ipiyle kendisini boğarak, intihar ettiği kaydedildi. Cem'in önceki gün yapılan açık görüşte ailesiyle bir saat görüştüğü, görüş sonrası iki tarafın da moralinin bozuk olduğu bildirilmişti. İşte tüm kamuoyunda bu tarihten itibaren Cem Garipoğlu'nun intihar etmediği, kaçırıldığı, olayın ' intihar değil cinayet' olduğu hatta ölen kişinin başkası olduğu söylentileri kulaktan kulağa dolaştı. 8 yıldır da Savcılık ve Adli Tıp'ın raporlarına rağmen hala bu şüphe devam ediyor. Baba Süreyya Karabulut'un (56) ise kalbinde ve beyninde can yakıcı hiç dinmeyen bir şüphe....

"8 yıldır kabusum"

Süreyya Karabulut ile Halkalı'da evinin bulunduğu sitenin kafereryasına buluştuk.. İlk sözü "8 yıldır bu benim en korkunç kabusum. Hiç aklımdan kınalı kuzum çıkmadığı gibi bir de bu cellat gerçekten öldü mü kaçtı mı şüphesi. Uyuyamıyorum.. Bayramdan sonra bu celladın mezarının açılmasını talep edeceğim. Sindiremedim. Cesedini bize göstermediler.

Fotoğraflarını eşim ve avukatımız görmüş. Fotoğraf bir şey ifade etmiyor. Gözümle cesedini görsem belki ikna olurdum" oluyor. Aslında eşi Nagihan Karabulut'un da ikna olmadığını söyleyen baba Karabulut, "Üzüntüden tansiyon, şeker hastası oldum. Beyne giden damarlarda tıkanıklık var. Gözlerimde yüzde 40 görme kaybı var" dedi.

"Kınalı kuzun her gece rüyamda"

Münevver'in her gece rüyasına girdiğini söyleyen Karabulut "Kınalı kuzum karşıma çıkıyor. 'Baba kendine iyi bak' deyip boynuma sarılıyor ve ben o celladın intihar ettiğine inanamıyorum. Sindiremiyorum bazı şeyleri. Gözümle görmeden de ikna olmayacağım. Öldürüldüyse de bileceğim. Kaçtıysa da bileceğim" dedi. Ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Avukatımız Rezan Epözdemir'e minnettarım. O olmasaydı bu davada bu noktaya gelemezdik. Bildiğim inandığım tek şey benim de Türk toplumunun da aydınlığa kavuşması. Beni yolda gören 'Süreyya amca Cem Garipoğlu'nun intihar ettiğine inanıyor musun? Biz inanmıyoruz' diye durdurup, soruyor. Bu soruların cevapları mezar açılınca bulunacak.

Ben onun vicdanı olduğuna sanmıyorum. Vicdanı olmadığı içinde intihar ettiğine inanmıyorum. Vicdan sahibi biri böyle bir cinayet işlemez. Cem Garipoğlu gibi bir cellat, canına kıyabilecek bir karakter değil. 197 gün kaçtı kan kusturdu bize. Akşam kafamı yastığa koyduğumda rahat uyayabilmem için bu mezarın açılması lazım. Mübarek Ramazan ayı geçsin bayramdan sonra mezarın açılmasını talep edeceğim."

"Aşçılık yapamıyorum, çünkü bıçağa dokunamıyorum"

Mesleği aşçılığı dahi yapamadığını söyleyen Karabulut " Kınalı kuzum öldürüldüğünde ben Fener Rum Patrikhanesi'nin aşçısıydım. Daha sonra birkaç kez aşçılık yapmaya kalksam da yapamadım. Ben bıçağa dokunamıyorum. Kınalı kuzun aklıma geliyor. Onun cesedinin parçalanması aklıma geliyor.

Emekliye ayrıldım artık. Eşim Nagehan MS hastası oldu. Kendini ibadete verdi. Rabbine sığındı. Oğlum Enver, Amerika'da makine mühendisliği eğitimi aldı. Şimdi Amerika'da çalışıyor. Cenabı Allah kimseye böyle bir acı vermesin. Kınalı kuzum gitti, olan ailemize oldu. ben sağlığımdan oldum" dedi. Kaynak: Sabah

Sonraki Haber