Müziğimizin son antiemperyalist sesiydi; EDİP AKBAYRAM
Onun için “Bir dönem bitti” gibi klişe bir söz yazmamak için zor tutuyorum kendimi ama parmaklarım kendiliğinden gidiyor harflere doğru.
Çünkü önceki gün kaybettiğimiz Edip Akbayram, Barış Manço, Cem Karaca, Erkin Koray, Fikret Kızılok, Timur Selçuk neslinin hayatta kalan son temsilcisiydi.
O da gitti.
Öyle ağırım ki kendime
Sen benden gittin gideli
Tenim küs olmuş tenime
Sen benden gittin gideli
EDİP AKBAYRAM…
O da gitti, evet.
Yüreğimizi yakan sesini ve şarkılarını artık yalnızca video ve dijital mecralardan dinleyeceğiz.
Sabah Oscar törenlerinden bir videoyu izliyordum. Batı Şeria'daki insan hakkı ihlallerini anlatan "No Other Land" adlı belgeselin Oscar ödülü aldığı sırada yapılan konuşmaları.
Belgeselin iki yönetmeni var. Biri 20 bine yakını çocuk olan 50 bin insanı katleden İsrail’in vatandaşı Yuval Abraham, diğeri katledilen insanların ülkesinden Filistinli Basel Adra.
Yuval Abraham şöyle diyordu Oscar heykelini elinde tutarken:
"Basel'e baktığımda kardeşimi görüyorum ama o özgür değil"
Emperyalizmin kalesinde söylendi bu sözler.
İsrail karşıtı, Amerika karşıtı sözleri söyleyenin bin pişman edildiği bir ülkede, milyonlar izlerken.
Gazze’de katledilen on binlerce çocukla göz göze geldiniz mi hiç?
Cesaretle bakabildiniz mi?
Yüreğiniz dayandı mı?
İki çift laf söyleyen işittiniz mi günümüz şarkıcılarından üç dördünün dışında.
Edip Akbayram, Barış Manço, Cem Karaca, Erkin Koray, Fikret Kızılok, Timur Selçuk, Bülent Ortaçgil’i bugünkülerden ayıran, onların cesaretleriydi, duruşlarıydı.
Edip Akbayram son bir yıldır sağlığı yerinde olsaydı eminim Gazze’deki soykırım için önce hep tekrarladığı üzere “Ortadoğu'da da kan ve gözyaşının sebebi; Amerika'nın izlediği bu politikadır” der, ardından da Nazım’ın dizelerinden bestelenen “Güzel günler göreceğiz çocuklar” şarkısını söylerdi.
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Hepsi de sapına kadar sosyalistti, muhalifti.
Çakma solcu ve kıç sallayarak sokak köpekleri ya da hidroelektrik santrali karşıtlığıyla muhaliflik taslayan Riyad ve Dubai şarkıcılarına benzemiyorlardı.
O sesler çıkmadı bir daha.
Gümbür gümbür söylerlerdi, inletirlerdi.
Batı armonileriyle döşenen Türk müziğinin yapı taşlarıydılar.
Hünsa özellikleriyle bilhassa köpürtülen ve sahnelere sürülen akışkan cinsellik projelerinin bugün müziğimizi getirdiği rezil seviyeye baktığımızda, onların değerini daha da çok anlıyor ve arıyoruz.
Sahnede mıy mıy şarkı söyleyip orkestra ve teknik altyapı gücüyle izleyiciyi tutmaya çalışan şarkıcı adı altındaki şarlatanlar müziğimizi en dip seviyeye getirdi.
Kaybettiğimiz Edip Akbayram’ı anarken hatırladıklarımız hep dolu dizgin günlerdi.
İnandıkları değerler uğruna hapse girmeyi, sürgün edilmeyi göze alacak kadar cesurdular.
Muhaliftiler ve kalpleri vatan sevgisiyle doluydu.
Boş beleş işlerle vakit geçirmiyorlardı.
Aralarından hiçbirinin 11 kez burun ameliyatı yaptırdıktan sonra burnu düşmedi.
Çakma sevgilileri, çakma evlilikleri yoktu.
Muhaliflik taslayıp patronlarla düşüp kalkmıyorlardı.
Çevrecilik kasıp Kaz Dağları’nda villa yapmıyorlardı.
Sahiciydiler. Bize aittiler.
Aşklarını dolu dizgin yaşadılar, sevdiler sevildiler, evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular adam gibi.
Düşüncelerini hiç korkmadan söylediler.
Ülkelerini seviyorlardı. Muhaliftiler, sosyalisttiler.
Ezilenden yanaydılar. Irkçılığa şiddetle karşıydılar.
Ve anti emperyalisttiler.
“Sosyalist kimliğe sahip biri olarak, Amerika'dan konser vermem için teklifler gelmesine rağmen reddettim. Amerika faşist bir ülke. Orada yaşayan halkı tenzih ederek söylüyorum ama gerçek bu! Amerika, Trump gibi bir deliyi seçti, şimdi bu deliyle uğraşsın dursun. Amerika siyasi yönetimi; böl, parçala, yönet ya da yok et politikası ile hareket ediyor. Korkunç emperyalist emellere sahip bir ülke. Parasının gücüne, silahına güvenerek nerede petrol, nerede ezilmiş insan varsa onun üstüne çöreklenmeye çalışan bir ülke.”
Edip Akbayram söyledi yukarıda sözleri.
“Aman Batılıları gücendirmeyelim” diye yavşakça kıvıran günümüzün şarkıcı sıfatlı soytarılarına benzemiyordu çünkü.
PKK’nın bir TERÖR ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU da korkmadan söyleyebiliyordu günümüzdeki korkakların tam tersine:
“Şimdi bakın haberlerde görüyoruz; Amerika çıkıyor, 'PYD/YPG veya PKK terör örgütüdür' diyor, arkasından da bu terör örgütlerine silah yardımı yapıyor. Bu riyakarlıktır, sahtekarlıktır. PYD ve PKK'yı terör örgütü görüyorsan onlara nasıl silah yardımı yapıyorsun peki? Şimdi bir terör örgütü üyesinin ayağındaki botundan silahına kadar bakın; üstünün yarısı Avrupa, yarısı Amerikan malı. Ondan sonra da çıkıyor Avrupa ülkeleri; yok insan hakları, yok demokrasi diyor. Bırakın bu riyakarlığı ve sahtekarlığı.”
Suriyeli sığınmacılar için “Halkta tepki var aman konuşmayalım” diyenlerin aksine onun görüşü çok netti:
“AB, Türkiye'ye ikiyüzlü bir politika izliyor. Türkiye dünyaya örnek olacak biçimde 3,5 milyon Suriyeli kardeşimizi bağrına bastı, onlara kapılarını açtı. Peki, Avrupa ne yaptı veya Müslümanım diye geçinen diğer ülkeler? Kapılarını, sınırlarını kapattı. Avrupa, sınırlarından kimseyi içeriye almıyor, mültecilerin botlarla denizde ölmesini izliyor. İnsanlığa faşizmi yaşatıyorlar. Benim ülkem ise tam tersi; savaştan kaçan insanlara kucak açıyor. Benim ülkem, dünyanın en güzel, en özel ülkesi. Böyle güzel insanlarla dolu güzel bir ülke dünyanın hiçbir yerinde yok. Ben her zaman 'Memleketim' derim.”
1971'de ALTIN MİKROFON yarışmasındaki birinciliğiyle Türkiye’de tanınmaya başlandığı yıllardan günümüze, sanki çığlık atarcasına şarkı söyleyen, dinleyenlerine duygu fırtınaları yaşatan sesinden bizi mahrum bırakmayan Edip Akbayram’ı yazarken tüm şarkılarını yeniden dinledim.
Aralarından bir seçki yaptım kendime; tekrar tekrar dinlemek için.
Aldırma gönül, Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz, Gittin Gideli, Nesine yar nesine, Bekle bizi İstanbul, Hasretinle yandı gönlüm, Güzel günler göreceğiz çocuklar, Hey gönül, Kuşlar, Gidenlerin türküsü, İnce ince kar yağar, Çeşmi siyahım, Aldırma gönül, Haberin var mı, Deymen benim gamlı yaslı gönlüme, İnce ince bir kar yağar, Dumanlı dumanlı, Deniz üstü köpürür, Metris…
Sevda çok uzaklarda
Yıldızların da ötesinde
Bilmem nasıl yakalarım
Kuşlar, kuşlar
Ya umutlar biterse
Gidemem, gidemem, gidemem
O kadar uzaklara gidemem
Tek çarem sonsuzluğa
Atın beni kuşlar
Not: Yazıdaki Edip Akbayram’a ait alıntılar Sabah gazetesi Yazarı Tuba Kalçık’ın röportajlarından alınmıştır:
https://m.sabah.com.tr/ magazin/bir-ve-beraber- olursak-kimse-bizi-yikamaz- bolemez-4246315/amp