İsrail'de yeni dönem! 'Hayatım boyunca çok Arap öldürdüm'

İsrail'deki siyasi kriz koalisyon anlaşmasıyla sona erdi. önümüzdeki iki yıl başbakanlık koltuğunda oturacak Naftali Bennett, Netanyahu'dan bile ileri seviyedeki Arap ve Filistinli karşıtı söylemleriyle tanınıyor.

İsrail'de haftalardır süren hükümet krizi dün gece muhalefet partilerinin arasında sağlanan uzlaşmayla sona erdi. Binyamin Netanyahu'nun skandallarla süslü 12 yıllık başbakanlığı bitiyor. Gözler şimdi koalisyon hükümetinin ilk iki yılında ondan boşalan koltuğa oturacak aşırı sağcı siyasetçi Naftali Bennett'ın üzerinde.

Peki partisi Yamina'nın, 120 sandalyeli Knesset'e sadece yedi milletvekili sokabilmiş olmasına rağmen, Bennett nasıl İsrail'in en önemli siyasetçisi haline geldi?

Bennett'ın "Woodstock kuşağı" olarak nitelendirilen, anne ve babası 1967 Savaşı'ndan sonra İsrail'e göç eden ABD'lilerden. Bennett'lar San Francisco'dan Hayfa'ya göçtü, Naftali Bennett da 1972 yılında orada doğdu.

İsrail'de görmeye alıştığımız askeriye ya da hukuk kökenli politikacıların aksine Bennett bir teknoloji zengini. Kurucularından olduğu Cyota isimli sahtecilik önleme yazılımı şirketinin 2005 yılında 145 milyon dolara satılmasının ardından milyonerler arasına giren Bennett'ı siyasetle tanıştıran kişi ise Netanyahu oldu.

Başbakanın özel kalemi olarak başladığı kariyerinde 2013 yılında milletvekili seçilen Bennett, bunun üzerine ABD vatandaşlığını terk etti.

Ülkenin en genç ikinci başbakanı olacak olan Bennett'ın İsrail siyasetinde geçirdiği süre kısa belki ama dünyayı şoke eden açıklamalar listesi epey kabarık.

Analistlere göre, İsrail'de son yıllarda zirveye çıkan Arap ve Filistinli düşmanlığının artmasının en önemli sebeplerinden biri Bennett'ın aşırı sağcı söylemleri. Bennett, "Knesset tarihinin gelmiş geçmiş en ırkçı yasası" diye nitelendirilen ve Temmuz 2018'de kabul edilen Ulus Devlet Yasası'nın mimarlarından kabul ediliyor. Hatta söz konusu yasanın o tarihte Eğitim Bakanı olan Bennett'ın siyasi kariyerini tanımlayan en önemli an olduğu yorumları yapılıyor.

Ulus Devlet Yasası, Yahudi İsraillilerin Yahudi olmayanlar üzerinde üstünlük kurmasını sağlayan maddeler içeriyor ve sadece Yahudilere ulusun kaderini tayin hakkı veriyor. O dönemde yasa, ırk ayrımcılığı anlamına gelen "apartheid" rejimine zemin hazırladığı gerekçesiyle büyük tepki topladı.

Yasayı savunan Bennett ise, "İsrail'in Yahudi ulus devleti olarak kalmasını sağlamak Yahudi halkının geleceğini tehlikeye atmaz, korur. 2000 yıldır sürgünde olan halkımızı koruyan Yahudi geleneklerinin korunması, İsrail'in zor bir bölgede güçlü ve canlı bir demokrasi olarak devamlılığını sağlamanın tek yoludur" diye konuştu.

Ancak sadece bir hafta sonra bu sözlerinden dolayı pişmanlık duyduğunu belirterek özür diledi. Eski silah arkadaşlarıyla yaptığı konuşmalar sonucu İsrail'in Müslüman olmayan Arap azınlığı Dürzileri istemeden kırdığını anladığını belirten Bennett, "İsrail hükümeti olarak biz arada bir köprü kurabilme sorumluluğuna sahibiz" dedi.

Bu olayın ardından Naftali Bennett, İsraillilerin kafasındaki yerini sağlamlaştırdı. Kimi İsrailliler söz konusu açıklamayla Bennett'ın hatalarını kabul etmesini bilen rasyonel bir siyasetçi olduğunu kanıtladığını düşündü. Kimileri için ise bu açıklama Bennett'ın Arap karşıtı bir aşırı milliyetçi ve İsrail'in diğer ülkelerle ilişkilerini bozmaktan çekinmeyecek ilhak yanlısı, radikal ve dengesiz bir politikacı olduğunu gösterdi.

Kippa'lı başbakan

Bennett'ın çelişkileri bununla da sınırlı değil. Örneğin Batı Şeria'daki uluslararası hukuka aykırı Yahudi yerleşimlerinin en büyük savunucularından olan hatta bir dönem Yeşa Konseyi'nin başkanlığını yapan Bennett ve ailesi, İsrail'in uluslararası alanda kabul edilmiş sınırları içinde kalan en zengin mahallelerinden biri olan Ra'anana da yaşıyor.

Bennett oldukça koyu bir Yahudi, hatta İsrail'in ilk kippa (Yahudi erkeklerin giydiği dua başlığı) ile gezen başbakanı olacak gibi görünüyor. Ancak kuracağı hükümetteki koalisyon ortaklarının hepsi seküler partiler. Diğer yandan dört çocuğunun annesi, pasta şefi olan eşi de oldukça seküler bir kadın olarak tanınıyor.

Bennett'ın en önemli özelliği ise yukarıda da bahsettiğimiz gibi Arap karşıtı söylemleri. Özellikle, askerlik yaptığı döneme referansla söylediği ve 2013 yılında İsrail gazetelerinden Yediot Ahronot'a sızdırılan bir konuşmada sarf ettiği, "Hayatım boyunca çok Arap öldürdüm ve bence bunda hiç sorun yok" sözleri sayesinde, Bennett, Netanyahu'dan bile daha Arap karşıtı ve daha radikal bir konuma yerleştirildi.

Bennett'ın olay olan tek lafı bu da değil üstelik... Yine 2013'te İsrail cezaevlerindeki 104 tutuklu Arap'ın serbest bırakılmasıyla ilgili oylama üzerine Facebook'ta paylaştığı bir mesajda sarf ettiği "Teröristler öldürülmelidir, serbest bırakılmamalıdır. Ben ömrüm boyunca bu cümledeki iki eylemi hayata geçirmek için yaşadım" sözleri halen akıllarda.

Bennett, 2018 yılında da İsrail askerlerinin Filistinler karşısında çocuklar dahil "öldürmek için ateş etmek" parolasıyla hareket etmeleri gerektiğini söyledi. "Gazze'den teröristlerin her gün sınırı geçmesine izin vermeyeceğim" diyen Bennett, çocuklarla ilgili soruya da "Onlar çocuk değil terörist, kendimizi kandırıyoruz" diye yanıt vererek dünyayı şoke etti.

Eğitim Bakanı olduğu dönemde Batı Şeria'daki işgale karşı çıkan eski askerlerden oluşan Sessizliği Bozuyoruz grubunun liselerde öğrencilere konuşma yapmasını yasakladı. Bir İsrailli kadınla Müslüman erkek arasındaki aşkı anlatan bir romanın tavsiye edilen okuma listelerinden çıkarılmasını sağlayan da yine Bennett oldu.

2016 yılında Donald Trump ABD Başkanı seçildiğinde Kudüs'te gazetecilere bir açıklama yapan Bennett, "Filistin devleti çağı sona erdi" dedi. 2018’de Tree of Life Sinagogu'na düzenlenen saldırının ardından da Trump'a destek çıktı. Hatta Trump'ın döneminde antisemitist hareketlerde yüzde 57 artış olduğunu gösteren bir raporla ilgili, "Bunların gerçek olduğundan eminim" diye açıklama yaptı.

Bütün bu açıklamaların temelinde Bennett, Ürdün Irmağı'ndan Akdeniz'e uzanan bölgede mutlak bir İsrail hakimiyeti kurmak istiyor ve Filistinlilerle İsraillilerin bir arada barış içinde yaşama ihtimalini ortadan kaldırmak için var gücüyle çabalıyor.

Örneğin 2013'te seçim kampanyası için hazırlanan materyallerde Bennett'ın bu duruşu öne çıktı. "Birçoğumuz bazı şeylerin asla olmayacağını anlıyoruz: 'The Sopranos' dizisinin yeni sezonu çekilmeyecek... ve asla Filistinlilerle bir barış planı olmayacak" sloganı kampanya videolarında ve afişlerinde yer aldı.

2017 yılında Guardian'a verdiği bir röportajda da bir Filistin devleti kurulmasına kesinlikle engel olacağını söyleyen Bennett, "Böyle bir şey olmayacak. Bir Filistin devleti önümüzdeki 200 yıl için felaket anlamına gelir" diye konuştu.

Amacı ilhak etmek

Yerleşimciler konusuyla ilgili El Cezire kanalına verdiği bir röportajda da Filistinlilerin evlerinden atıldığı gerçeğini reddeden Bennett, "Size meydan okuyorum: Bana evinden atılan tek bir Filistinlinin adını söyleyin. Bu düpedüz bir yalandır" ifadelerini kullandı.

Hatta daha 2012 yılında bu amaçla yedi maddelik bir yol haritası yayımlayan Bennett'ın ilk yapacağını söylediği şey, Batı Şeria'nın yüzde 60'ına tekabül eden toprakların resmen ilhak edilmesi... Yol haritasında böylece hem Yahudi yerleşimcilerin güvenliğinin sağlanacağı hem de İsrail'in bölgedeki su kaynaklarını kontrol altına alacağı belirtiliyor. Yerinden edilecek milyonlarca Filistinliden birkaç binine vatandaşlık verilerek de "apartheid iddialarına karşı çıkılması" amaçlanıyor.

Yol haritasında ayrıca Gazze ile Batı Şeria arasındaki bağın tamamen kesilmesi ve Filistinlilerin Batı Şeria'da bir devlet kurmasının kesinlikle önlenmesi maddeleri de yer alıyor.

Peki bu kadar sağcı ve bu kadar Arap karşıtı bir siyasetçi, neden sol ve merkez partilerle koalisyon kuruyor? Dahası bu koalisyonda Mansur Abbas'ın liderliğini yaptığı Arap partisinin de olması nasıl açıklanabilir?

Bennet, pazar akşamı televizyonda katıldığı bir programda bu soruya yanıt verdi: "İsrail'de yaşanan siyasi kriz küresel anlamda görülmemiş seviyede" diyen Bennett şöyle devam etti:

"Beşinci, altıncı, hatta onuncu seçimleri bile yapabiliriz, ülkemizin duvarlarını oluşturan tuğlaları teker teker yerinden sökebiliriz ama en sonunda yıkıntının altında kalırız. Ya da bu deliliğe bir son verip sorumluluk üstlenebiliriz."

Bu sözleri kendisini yakından tanıyan analistlerin anlattıklarıyla birlikte okumak gerek. Örneğin 30 yıl önce orduda birlikte görev yaptığı İsrail Demokrasi Enstitüsü Yohanan Plesner, Daily Beast'e, Bennett'ı bir pragmatist olarak tanımladı ve kariyerinin kendisini sağa ittiğini söyledi.

"Netanyahu'nun sağından dolanarak önüne geçti" diyen Plesner, bu anlamda Bennett'ın kamuoyu önündeki duruşunun karmaşık olduğunu belirtti.

New York Times'a konuşan Orit Galili-Zucker ise Bennett'ın sağcı Netanyahu'ya bir alternatif olabilmek için bu aşırı sağcı söylemleri benimsediğini öne sürdü. Netanyahu'nun eski stratejik iletişim danışmanı olan Galili-Zucker, Likud Partisi'nin, Bennett'ı, 2013'te, "tehlikeli bir sağcı" diye nitelendirdiğine, bugün ise "tehlikeli bir solcu" yakıştırması yaptığına dikkat çekti.

Bennett'ın pazar akşamı yaptığı konuşmada "ben hükümeti değil biz hükümeti olacak" sözünü vermesi de dikkat çekti.

"Hiç kimse kendi ideolojisinden feragat etmeyecek ama herkes hayallerini gerçekleştirmeyi biraz ertelemek zorunda kalacak. İmkansız üzerine münakaşa etmek yerine yapılabilir olana odaklanacağız" diyen Bennett'ın bu sözleri başbakanlık döneminde söylemlerinin aksine daha ılımlı olacağının ve koalisyon ortaklarıyla orta yolu bulacağının işareti gibi yorumlansa da önümüzdeki günlerde neler olacağı büyük merak konusu.

Birkaç gün önce Guardian'a konuşan İsrailli Arap milletvekili Sami Ebu Şehade ise sırf Netanyahu'yu göndermek için Bennett'a destek vermenin "düşünülemez" olduğunu söylüyor.

Bir Bennet hükümetinin "demokratik değişimden ışık yılları uzakta" olduğunu belirten Ebu Şehada, "Bennett, yerleşimleri ve Gazze ablukasının sürmesini destekliyor. Yahudilerin üstünlüğünün sürmesini ve Filistinli vatandaşların kenara itilmesini sağlayan kurumsal mekanizmaları kutsallaştırıyor. Başbakan Netanyahu'ya kesinlikle karşıyız ve bütün bölge için bir tehlike oluşturduğunu düşünüyoruz. Ancak köklü bir değişim için politikaların değişmesi lazım, sadece personellerin değil" diye konuşuyor.

Kaynak: Hürriyet

Sonraki Haber