Omuz omuza

Türkiye 14 Mayıs’ta 28. Dönem Milletvekili, 28 Mayıs’ta da Cumhurbaşkanı tercihini gerçekleştirdi. İkinci tur seçimlerinde bir sürpriz yaşanmadı ve beklenen oldu. Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52,16 oy oranıyla Cumhurbaşkanlığı seçiminden rakibine fark atarak zaferle ayrıldı. Cumhur İttifakı, Meclis'te çoğunluğu elde etmeyi başardı.

Türkiye'deki tarihi seçimler dünya basınında da geniş yer buldu. Yabancı gazeteler Türkiye'deki seçimleri yakından takip etti. Seçimden önce diktatör tarzı ifadeler ile isnat ettikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, yeniden seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak manşetten vermek durumunda kaldılar. Türk milleti, yabancı basına kapak öyle değil, böyle yapılır dedi.

İlkesiz siyasetin kaybettiği, milletin kazandığı seçimlerden demokrasimiz bir kez daha güçlenerek çıktı. Türkiye’de hiçbir vatandaşın haksızlığa uğramasını istemem. İsterim ki herkes teröre, darbelere, vesayet odaklarına, suç örgütlerine, şiddete, kaosa amasız fakatsız karşı çıksın. Yalanı, riyayı, tutarsızlığı, bölücülüğü, nefret suçunu ve terör tehdidini içinde barındıran siyasi yapılara destek verilmesin. Hatalar tekrar edilmesin, hatalardan ders çıkarılsın...

Güzel olan bir şey var ki vatan hassasiyeti kazandı. Bu Türk Milleti olarak hepimizi güven ve huzur içinde yaşatacak önemli bir gelişme.

Seçimler ile bir kez daha gördük ki milletin feraseti siyaset aklının çok üzerinde. Bazı siyasi aktörler meseleyi sadece karın doyurmaktan ibaret sanıyor. Yaşadığı coğrafyanın, edinilen tecrübelerin, jeopolitik dengelerin farkında değil. Savaşların, göçün, sefaletin, sömürü düzeninin, geçmişteki sağ sol kavgalarının, darbelerin, iç kargaşaların ve terörün Batı kaynaklı olduğunu millet çözmüş. En ufak taviz verilince başına neler geleceğini öngörebiliyor.

Bu anlamda Kılıçdaroğlu yarışı baştan kaybetti. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin ve besledikleri terör örgütlerinin desteğini aldığında, bu desteğin karşısında sessiz kaldığında kaybetti. Seçim kazanmak için Erdoğan karşıtlığı ve ekonomik sorunların yeterli olduğunu zannettiğinde kaybetti.

"Parlamenter Sistemi geri getireceğiz", "Selahattin Demirtaş’ı çıkartacağız", "Anayasa'nın ilk dört maddesini tartışabiliriz" gibi özerklik sözlerinin verildiği, her kafadan ayrı bir sesin çıktığı, çok başlılığın vaat edildiği altılı masa projesini hayata geçirdiğinde kaybetti.

Mülteci ve sığınmacı sorunundan dem vurup, Ortadoğu politikası ile sorunun sebeplerinden Davutoğlu’na Cumhurbaşkanı yardımcılığı sözü verdiğinde, milletvekilleri tahsis ettiğinde kaybetti…

Şimdi muhalif seçmenin, başını iki elinin arasına alıp düşünme ve muhasebe yapma zamanı. Türkiye’nin en büyük sorunu muhalefet sorunu derken haksız değiliz. İktidarın hatalarını eleştirirken muhalefetin ne durumda olduğuna da bakmak, iktidar gücünü ellerine geçirdiklerinde neler yapabileceklerini hesap etmek gerekir. Ezcümle; Türkiye’nin muhalefet sorunu çözülmeli. Millet, Türkiye düşmanlarını memnun etme gayreti içine düşmüş muhalefet görmek istemiyor.

Kimsenin burnu kanamadan, sandığa gölge düşürecek herhangi bir şey yaşanmadan seçim sürecini tamamladık. “Türkiye Yüzyılı” milletten onay aldı ve devleti yönetme sorumluluğu Cumhur İttifakı’na verildi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin resmî sonuçları YSK tarafından bugün açıklanacak ve Meclis Başkanlığı’na bildirilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve milletvekillerinin yemin etmesi ile yeni yasama dönemi başlayacak. Yeni bakanlar kurulu ve bürokraside yeni kadrolar belirlenecek.

Asıl esaslı konuya geldik. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde Türkiye yüzyılının temellerini atacak beş yıllık bir süre var. Hataları, yanlışları gözden geçirilip, değişim beklentisine göre hareket edeceğini düşünüyorum. Seçimle birlikte milletin vermiş olduğu mesajı doğru okumak lazım. Burada bizler devreye gireceğiz. Yani milletin sesi olacağız.

Öncelikle değişecek kadrolara yönelik beklentinin yüksek olduğunu belirtmek isterim. Dolayısıyla yüksek beklentiyi karşılayacak listenin açıklanması önemli. Şahsi çıkarları doğrultusunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kendilerine mal edip, milletle bağını koparmaya çalışan gruplaşmaların devre dışı bırakılması gerekiyor. Liyakat esaslı, samimi, dürüst, sorumluluk sahibi, lider ruhlu, devlet adabını bilen isimler ile devlet kurumlarının güçlendirilmesi lazım.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, fedakârlığı ve vefası, Cumhur İttifakı’na kattığı değeri ve oluşturduğu sinerjiyi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile omuz omuza verdiği mücadeleyi zedeleyecek en ufak hamle karşısında milleti bulur. Bu vesileyle MHP kadrolarının bakanlar kurulunda ve bürokraside görev almasına yönelik toplumdaki taleplerin de altını çizmekte fayda var.

Bu dönem, alt yapısı oluşmuş hizmetlerin işlevselliği, eğitim, bilim, kültür ve sanatta büyük adımlar atılması, ekonominin düzeltilmesi, milli politikaların tam anlamıyla hayata geçmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmeli…

Milletten güvenoyu alan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin işleyişi şeffaflık, hesap verilebilirlik, denetim üzerine inşa edilerek kurumsal bir yapıya kavuşturulmalı ve Türkiye Yüz Yılı'nın hizmetine sunulmalı.

Hafta sonu açıklanacak ve Türkiye Yüz Yılı'na yön verecek yeni kadroların ülkemiz ve milletimiz için hayırlı uğurlu olmasını temenni ederim…