Oscar ödüllü Olivia Colman, depremzedeler için Nâzım Hikmet şiiri okudu

Dünyaca ünlü Oscar ödüllü oyuncu Olivia Colman, İngiltere'de depremzedeler için düzenlenen dayanışma etkinliğine katıldı. Burada depremzedeler için sahneye çıkan Colman, Nâzım Hikmet'in Yaşamaya Dair şiirini okudu.

İngiltere'nin başkenti Londra'da önceki gece Royal Albert Hall'de War Child ve Turkey Mozaik Foundation birlikteliği ile Türkiye ve Suriye’deki depremzedeler için bir yardım konseri düzenlendi.

Depremzedeler için yapılan konser etkinliğine usta oyuncu Olivia Colman da katıldı. Colman etkinlikte Nâzım Hikmet'in Yaşamaya Dair şiirini okudu.

Olivia Colman, Nâzım Hikmet şiiri okuduğu anların görüntüsünü Gerçek Gündem yazarı Bahar Akpınar, sosyal medya hesabından paylaştı.

OLİVİA COLMAN KİMDİR?

Bristol Old Vic Tiyatro Okulu mezunu olan Olivia Colman, ilk olarak televizyondaki çalışmaları ile ön plana çıktı.

Colman, 2018 yapımı "Sarayın Gözdesi" filmindeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü'nü kazandı. Colman, komedi programı Twenty Twelve (2011-2012) için En İyi Kadın Komedi Performansı, Accused Antoloji Suç Programı (2012) ve Broadchurch için En İyi Kadın Oyuncu dalında İngiliz Akademi Televizyon Ödülü'nü aldı (2013-2017).

Gerilim türündeki mini dizileri The Night Manager'daki (2016) performansı nedeniyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Altın Küre Ödülü kazandı ve Primetime Emmy Ödülü'ne aday gösterildi.

2019'da Netflix'in dönem dizisi The Crown'da Kraliçe Elizabeth'i canlandırdı ve bunun için En İyi Kadın Oyuncu - Televizyon Dizisi Drama Altın Küre Ödülü'nü aldı.

NÂZIM HİKMET'İN YAŞAMAYA DAİR ŞİİRİ

1

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

1947

2

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

3

Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
'Yaşadım' diyebilmen için...

1948

Sonraki Haber