Ölüm sayısını düşürmek için formülü verdi

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, Türkiye'de koronavirüs aşı uygulanmasının tamamlanmasından sonra hastalığın ortadan kalkmayacağını belirterek, nasıl kontrol altına alınabileceğini anlattı.

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, koronavirüs aşılarının Türkiye'de sağlık çalışanlarından başlanarak uygulanmasını değerlendirip, tarihteki salgınların aşı sayesinde bittiğini söyledi.

Ertuğrul, "Aşı, tüm tarih boyunca belki de insanlık tarihinin bulmuş olduğu en önemli sağlık ürünüdür. Çünkü aşılar sayesinde bugüne kadar belki milyonlarca insanın, milyonlarca çocuğun yaşamı kurtuldu. Hatta dünya üzerinde bir hastalığın tamamen ortadan kalktığını aşı sayesinde söyleyebiliriz. O anlamda da aşılar bizim için çok önemli. Düşünün çocukluk çağından itibaren birçok aşıyı oluyoruz ve ömür boyunca bazılarında bir daha o hastalıkla karşılaşmıyoruz. Bu bile bizim için aşının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor" diye konuştu.

Sağlık çalışanlarına ilk aşının yapılmasının mantıklı olduğunu, bundan sonra ise riskli hastalar ile polis ve askere uygulanması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ertuğrul, "Aslında bakanlığın açıklamış olduğu sıralama gayet mantıklı. Çünkü ilk önce sağlık çalışanları ile 65 yaş üzerinde olan ve hastalığı olan, yani risk grubunda olan kişilere vurulacak. Hemen ardından 65 yaş altında risk grubunda olanlar yine aşı olacaklar. Onun dışında kritik personel dediğimiz güvenlik güçleri, polisler, askerler ve belki onlarla kritik yerlerde çalışan personeller aşı olacaklar. Daha sonra da peyderpey diğer gruplara doğru aşı yapılması devam edecek" dedi.

Aşı tamamlandıktan sonra hastalığın ortadan kalkmasını beklemediğini söyleyen Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, "Ancak şunu söyleyebilirim, eğer belirli bir aşı oranına ulaşabilirsek o zaman pandemiyi sonlandırabiliriz. Yani hastalığı ortadan kaldırabiliriz ve en azından bu hastalıktan yaşam yitimlerini en aza indirgeyebiliriz. Ancak bu hastalık artık insanoğlunun bir hastalığı. Yeni bir hastalığımız var Covid- 19 diye.

Bu hastalıktan duyarlı olan insanlar zaman zaman etkilenecekler. Onlar hastaneye gidecekler ya da bir doktora başvuracaklar. Biz de onları tedavi edeceğiz. Burada sadece aşı değil aynı zamanda beraberinde bu hastalığı tedavi edecek ilacın da bulunması çok önemli. Şu anda onunla ilgili çalışmalar devam ediyor. Normal bir boğaz enfeksiyonu gibi, normal bir zatürre gibi ya da herhangi bir enfeksiyon hastalığı gibi buna yönelik bir antiviral ilaç bulunması durumunda asıl biz o zaman hastalığa karşı gerçek korunmayı sağlamış olacağız" diye konuştu.

Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, vaka sayılarının daha da düşmesi için sokağa çıkma kısıtlamalarının devam etmesi gerektiğini ifade ederek, "Şu anda yapmış olduğumuz kısıtlamalar nedeniyle günlük açıklanan 9 bin civarında vaka sayımız var. Günlük nereden baksanız 170 civarında yaşamını yitiren insanımız var. Bunun daha da düşmesi gerekiyor, 9 bin sayısı hala çok yüksek. Yaklaşık bir yıl önce yani mart- nisan dönemindeki hasta sayılarımız, 4- 5 bin civarındaydı. Bu rakamlara biz, 'çok fazla hasta' diyorduk. Ama bugün her gün 9 bin hastamız oluyor. Buna bağlı olarak eğer şu anda kısıtlamaları ortadan kaldırırsak birdenbire bunun ikiye, üçe katlanması içten bile değil. O anlamda da aşı ile yeterli toplumsal bağışıklığı sağlayıp, belirli bir hasta sayısına inmediğimiz sürece kısıtlamaların mümkün olduğunca devam etmesi gerekiyor" dedi.

Türkiye'de uygulanmaya başlanan Çin aşısını da değerlendiren Ertuğrul, şunları söyledi: "Çin aşısı dediğimiz SinoVac firmasının üretmiş olduğu inaktive virüs aşısı. Şu anda Covid- 19'a karşı geliştirilen 3 tür aşı var. Bir tanesi bizim de olduğumuz inaktive virüs aşısı. Bir diğeri mRNA aşısı. Bir de vektör aşısı var. AstraZeneca ve Oxford iş birliğiyle üretilen, bir de Rusya'da çalışmaları devam eden aşı. Biz inaktive virüs aşısını aldık. Bence ülkemiz açısından inaktive virüs aşısının alınmış olması aslında olumlu. Çünkü mRNA aşılarında özellikle lojistik destek çok önemli.

Amerika'daki mRNA aşısında eksi 20 derecelere gereksinim var. Ve bunun ülkenin bir ucundan bir ucuna taşınabilmesi için tüm lojistik altyapının hazır olması gerekiyor. Fakat bildiğimiz kadar Türkiye ne yazık ki böyle bir altyapıya sahip değil. Bu nedenle zaten Almanya'da bu altyapıyı oluşturabilmek amacıyla aşı merkezleri kuruldu. Fakat dikkat ederseniz aşılama çalışmaları o ülkelerde çok da hızlı ilerleyemiyor. Bu inaktive virüs aşısının taşınabilmesi için ise sadece 2 ila 8 derecelik bir sıcaklığa gereksinim var. Biz buna soğuk zincir diyoruz aslında. Ve bizim altyapımız bu aşının ülkenin en ücra köşesine kadar ulaşmasını sağlayabilecek bir altyapıya sahip. Aile hekimliği merkezlerine, devlet hastanelerine, üniversite hastanelerine, hatta özel hastanelere kadar. Böyle baktığımız zaman aslında bizim açımızdan inaktive virüs aşısı çok uygun bir aşı."

Prof. Dr. Ertuğrul, aşı ile ilgili açıklanan etkinlik oranlarının birbirlerinden fark olduğunu belirterek, "Burada da Brezilya ve Endonezya'da ve Türkiye'ye yapılan çalışmaların protokolleri birbirlerinden çok farklı. Yani bizdeki çalışma protokolünün sonuçlarına göre aşının etkinlik oranı yüzde 92,25 olarak açıklandı. Brezilya'daki raporun ayrıntılarına baktığınızda hastalığa hiç yakalanmama oranı yüzde 50'nin biraz üzerinde, hastalığı hafif geçirmekte koruma oranı yüzde 77, hastalığı ağır geçirmede koruma oranı ise neredeyse yüzde 100.

Bizim için önemli olan aslında hastalığı ağır geçiren grup. Çünkü bizim sağlık sistemimize yani hastanelere yatan, yoğun bakıma giren ve yaşamını yitiren insanlar onlar. O zaman bizim temel gereksinimimiz bu insanların sayısını azaltabilmek ki olduğumuz inaktive virüs açısı da burada neredeyse yüzde 100 etkinliğe sahip. O nedenle hiçbir şüphemiz yok. İnaktive virüs aşısını herkes olmalı, özellikle risk grubundakiler mutlaka olmalı" diye konuştu.

Sonraki Haber