Şahıslar, hükümetler geçici ama devlet bakidir...
Bu yazıyı yazarken hâlâ oy verme işlemi devam ediyordu…
Yani seçim sonuçlarına ilişkin hiçbir bilgim yoktu…
İyi ki demokrasimiz var da dünyada benzeri pek görülmeyen bir seçim heyecanı, adeta bir demokrasi şöleni yaşadık, yaşıyoruz.
Yaşasın demokrasi!
Desteklediğiniz seçilmezse de sonuçlara saygı duyup, bir sonraki seçimi bekleyelim.
Aman iç karışıklık senaryolarına alet olmayalım.
Zaten biliyorsunuz benim için hükümetler değil, devlet esas…
Atatürk’ün kurduğu devletimizin birliği, bütünlüğü güvenliği, bekası, hak ve çıkarları beni ilgilendiriyor…
Şahısların hırsları ve koltuk sevdaları, siyasi partilerin çekişmeleri beni hiç ilgilendirmiyor…
Şahıslar, hükümetler geçici ama devlet bakidir…
Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti giderek güçlenmiş ve 100’ncü yaşına girdiği bugünlerde tüm nesillerin ve hükümetlerin taş üstüne taş koymasıyla artık dünya üzerinde etkisini ve gücünü hissettiren bir devlet haline gelmiştir.
Öyle ki Türkiye artık emperyalist güçlerin söylediğinin aksine,“küresel oyunları bozan, kendi bölgesel oyununu kuran” bir devlet haline dönüşmüştür.
Bir başka deyişle, Türkiye artık “kurudukça sulanan, uzadıkça budanan bir ağaç” değildir!
Buna kimse tek başına sahip çıkmaya da kalkmasın, çünkü bunda canları ve malları pahasına Cumhuriyetimizi kurma mücadelesi veren, kuran ve yücelten tüm geçmiş nesillerin fedakârlığı ve emeği vardır!
Türk milleti, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana pek çok zorlukla karşı karşıya kalmış, ancak her seferinde bu zorlukların üstesinden gelerek ayakta kalmayı başarmıştır. 100. yılımızda da Türk milleti olarak aynı azim ve kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz.
Ancak Türkiye’yi kontrolü altında tutmak isteyen güçler ve Türkiye’nin tarihsel rakip ve düşmanları bu durumdan hiç de memnun değillerdir.
Türkiye Cumhuriyetini zayıflatmak, hatta Sevr Antlaşması hayalleri ile parçalamak ve bazıları da Türkiye’nin topraklarını kendi ülkelerine katma hedeflerinden vazgeçmemiş fakat bu hedefleri ele geçirmek için yöntem değiştirmiştir.
ETRAFIMIZ ATEŞ ÇEMBERİNE DÖNÜŞMÜŞ VE HATTA İÇİMİZE DE MAYINLAR DÖŞENMİŞTİR…
Öyle ki;
"Su uyuyor ama Yunanistan uyumuyor ve talepleri de bitmiyor.”
"Türk Milleti ve Türk düşmanı güçler MAVİ VATAN’da Türkiyesiz bir Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz, Türksüz Bir Kıbrıs istiyorlar."
"FETÖ Türkiye'nin en önemli güvenlik ve beka sorunu olmaya devam ediyor.”
"Türkiye’nin kuzeyinde Karadeniz yanıyor, yakılıyor…"
"NATO, Türkiye için adeta Türkiye'yi NATO'dan, ABD'den ve Rusya'dan koruyan bir yapıya dönüşüyor."
"Irak, Suriye ve Karabağ’da Türkler ateş çemberine alınıyor."
"Kahramanmaraş Depremi (yapılan hataların etkisiyle de) devletimiz için enfekte olmaya müsait yaraya dönüştürülüyor.”
"İçimiz hain, dışımız düşman dolduruluyor."
“Anayasa değişiklikleri yolu ile Türkiye’nin parçalanmasına zemin oluşturulmaya çalışılıyor.”
"Sığınmacı ve düzensiz göç akınları ile Türkiye’nin demografik yapısı değiştirilmeye, ulus devlet kimliği bozulmaya çalışılıyor."
Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti’nin asla bir an dahi rehavete kapılma lüksünün olmadığı ve sürekli uyanık olması gerektiği bir dönemde yaşıyoruz.
Yeni Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Türk Milleti için güçlü ve özgür bir gelecek vizyonu için kanaatimce şu hususlara çok ama çok dikkat etmesi gerekir diye düşünüyorum…
İŞTE BİR TÜRK VATANDAŞI OLARAK TAVSİYELERİM
1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın “değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ilk dört maddesi hükümlerinin Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünün sigortası olduğundan hareketle değiştirilmesi yönündeki telkinleri dikkate almayınız.
2. Anayasa'nın 66. maddesinde yer alan: "Türkiye Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” hükmünün Türklüğü Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olmaya bağlamış, Türklüğü herhangi bir ırk, dil, din, mezhep farklılığı gözeterek tarif etmediğini bilerek, “Türklük” sıfatından rahatsız olmayınız ve Anayasa’dan Türk ifadelerini çıkarmak isteyeneler kulak asmayınız.
3. Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kurucusu, Kurtuluş Savaşımızın Komutanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e saygı duyarak, Osmanlı Devletinin başına gelenler Türkiye Cumhuriyetinin başına gelmesin diye ortaya koyduğu ilke ve inkılaplarını benimseyiniz, özümseyiniz ve uygulamasını sağlayınız,
4. FETÖ’nün sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda bir casusluk örgütü olduğunu biliniz. FETÖ’nün Türkiye’nin en önemli beka ve güvenlik sorunu olarak görerek devletin FETÖ’den arındırılması için samimi çaba gösteriniz.
Ayrıca FETÖ iltisaklı olmaları nedeniyle kamu görevinden çıkarılma işleminin bir idari tasarruf olduğunu, ceza yargılamasına ihtiyaç olmadığını biliniz ki, “mahkemeden ceza almayanları göreve iade edeceğiz” demeyiniz.
Yani idari tasarrufla ceza yargılamasını karıştırmayınız.
Bu örgüt mensuplarının suda yürürken dahi iz bırakmadığını, o nedenle iltisak kavramının geliştirildiğini biliniz.
Üstelik bu örgüt mensuplarının bu kadroları haklarıyla değil, hırsızlık ve kumpasla elde ettiğini de unutmayınız.
Sınav hırsızlığı başta olmak üzere, kul hakkı yiyerek, kumpaslar kurarak, iftira ve yalanlarla masum insanları hapislere attırarak üyelerini kadro, makam ve mevki sahipleri yapan FETÖ ile iltisağı tespit edilip devletten ilişiği kesilenleri mağdur ya da mazlum olarak görmeyiniz, aksine kul hakkı yiyici zalim olarak görünüz.
Aksi takdirde bu FETÖ'CÜLERİ göreve iade ederseniz Türk Milletinin tüm vebali sizin üzerinize olur.
5. Bölücü tüm terör örgütü, türevleri ve siyasi uzantılarına karşı net bir tavır sergileyiniz ve mücadele etme iradesini açıkça ortaya koyunuz.
Bu çerçevede özel ya da özerk yapılar, bölgeler, yönetimler oluşturma söylemlerinde bulunanlara prim vermeyiniz ve bulunanlara da karşı da sert ve net tavır gösteriniz.
6. Denizlerin Türk Milleti’nin şimdiki ve gelecek nesillerinin refah ve güvenliği için hayati önemde olduğunun farkında olunuz ve MAVİ VATAN Doktrinine ve haritasına sahip çıkınız.
Türk'süz bir Kıbrıs, Türkiye’siz bir Doğu Akdeniz senaryosuna asla izin vermeyeceğinizi söyleyiniz.
KKTC’nin bağımsız bir devlet olduğunu ve öyle kalacağını net bir şekilde ifade ediniz.
“Türk-Yunan sorunları yoktur, Yunanistan talepleri vardır” diyerek, “Yunanistan 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmaları hükümlerine uymadan hiçbir şekilde Adalar Denizi konularında masaya oturmam” deyiniz.
Doğu Akdeniz’de hukuken hakkı olmayan Yunanistan’ı muhatap almayınız.
27 Kasım 2019 tarihinde Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan’ımızın Batı sınırını belirleyen Türkiye-Libya arasında Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasına sahip çıkınız, bu kapsamda sismik arama ve sondaj gemilerimizin Mavi Vatan'ın Doğu Akdeniz parçasının en uzak kenarlarında faaliyet yürütmesini sağlayınız.
Egemenliği antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş Ada, Adacık, Kayalıklar (EGAYDAAK)'a sahip çıkınız.
7. Türkiye’nin Karabağ’da, Libya’da ve diğer coğrafyalarda varlığını destekleyiniz ve güçlendiriniz.
Irak ve Suriye başta olmak üzere diğer coğrafyalarda yaşayan soydaşlarımıza din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin sahip çıkınız.
8. Türk Devletler Teşkilatını benimsemeyi, askeri ve güvenlik boyutları da dâhil çok boyutlu olarak daha güçlenmesini ve geliştirilmesini hedef olarak ortaya koyunuz.
9. Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus devlet yapısını kökten bozan kayıtlı/kayıtsız sığınmacıları çok acil Türkiye’den çıkarınız.
Türkiye’ye yönelik düzensiz göçlerin esasında bir kitle imha ve istila silahı olduğu ortaya konularak “Hudut Namustur” çizgisinde önlemler alınız.
AB ile yapılan “Geri Kabul Antlaşması” acilen sonlandırınız ve Türkiye’nin dünyanın en büyük sığınmacı kampı haline getirilme projesini ortadan kaldırınız.
İşte benim yeni seçilecek hükümete naçizane tavsiyelerim bunlar…
Bizim duruşumuz devlet esaslı omurgalı bir duruştur zaten….
Yaşasın demokrasi!
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!