Slogan “Mal canın yongası” değil; Kefenin cebi yok…
Bugün Hatay’da yerle bir olan o altı mahallenin sakinlerini kentsel dönüşüme karşı kışkırtan, dava açıp iptal ettiren sorumsuz milletvekili ortada yok. Ama yaptıklarını, rezilliğin bedelini kendileri değil, yine o kışkırttıkları insanlar ödediler. Toplam beş mahallede 185 bina yıkıldı ve bin kişiden fazla vatandaş hayatını kaybetti. Bu insanların katilinin kim olduğunu o siyasetçi aynaya bakıp teşhis edebilir.
Hayatta kalanlar ise evsiz kaldılar. Bir gazete muhabiri, siyasetçiyle iş birliği yapan Muhtar’ı bulup sormuş, “Pişman mısın” diye. Muhtar pişkin tabii, “Çok ciddi hak kaybımız oluyordu. Biz bu nedenle itiraz ettik. Konuşmak istemiyorum" demiş.
Ne güzel.
Hak kaybınız olmadı ama bin kişilik can kaybınız oldu.
Mutlu musun şimdi?
Aşağıda anlatacaklarıma benzer yüzlerce hikâye de sizde vardır eminim.
İnsan hırsının nerelere varacağını, yaşanan felaketleri nasıl kendi elimizle ikiye katladığımızı göstermesi bakımından ibretlik.
İstanbul’un lüks semtlerinden birinde esnaftı. İyi para kazanıyordu ama evi Gültepe’deydi. Gültepe, İstanbul’un en lüks semtlerinden Levent’in hemen karşısında, eskiden gecekondu bölgesi olan ama şimdi yerine biçimsiz, şekilsiz ve bitişik çok katlı apartmanların yükseldiği bir semt. Aralarında yalnızca Büyükdere Caddesi olsa da Gültepe Levent’e göre dört beş kat daha ucuz. Hem kira hem de ev fiyatı olarak. Lâkin şehir merkezinin tam dibinde, Kanyon, Özdilek gibi alışveriş merkezlerinin hemen yakınında kaldığı için artık bir cazibe merkezi.
Sözünü ettiğim esnafın oturduğu apartman ne yazık ki riskli bir bina. Tüm apartman sakinleri kentsel dönüşüm istiyor. Üstelik ada bazındaki diğer binalarla da anlaşmışlar, daha yüksek katlı, sosyal donatı alanları olan ama eskisinden küçük dairelerde oturmayı kabullenmişler. Müteahhit şirket anlaşmanın yapılmasını bekliyor. Bizim esnaf ise hırslı. Mezardaki yerini ayırma pahasına binanın dönüştürülmesine karşı çıkıyor, çünkü alacağı daireye ek olarak bir de çatı dubleks istiyor kendisine. Diğer malikler ne yapsınlar? Onlar da yetkililere başvurarak karot alınması talebinde bulunuyorlar. Böylece binanın riskli olduğu tescillenip, zorunlu olarak yıkılacak. Karşı çıkıyor ama o kadarını engelleyemiyor. Ekipler karot almak üzere binaya geliyorlar. O kadar olay çıkarıyor ki binanın önüne 30 kişilik Çevik Kuvvet ekibi yığılıyor.
Yılmıyor bizim Esnaf. Yakın dostu olan, geçmişte yardımlaştıkları bir eski milletvekili vardır. Onu arıyor. O milletvekili etkilidir. Çevik Kuvvet’in oradan uzaklaştırılmasını sağlıyor.
Bina halen aynı durumda şu anda.
Bizim Esnaf, Kuzey Marmara fay hattının kırılmasını bekliyor. O gün geldiğinde, yani depremde bir çatı dubleks edinecek kendisine.
Tabii yıkılan binanın çatısı yere indiğinde.
1999 depreminden 13 yıl sonra afetler sonucu bir daha can kaybı yaşanmaması için bir kanun çıkarıldı malum.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun…
16 Mayıs 2012 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Biz bu kanuna “Kentsel Dönüşüm Yasası” dedik.
O tarihten itibaren Türkiye çapında bir kentsel dönüşüm atağı başladı. Özellikle İstanbul’da Kuzey Marmara fay hattına yakın sahil ilçelerde oturan varlıklı kesimler bir inşaat furyasına giriştiler. Ama yine de dönüşüm istendiği kadar hızlı yürümüyordu. Sebebi bizim Esnaf gibi gözünü hırs bürümüş kimi apartman sakinlerinin itirazlarıydı. Çünkü bir binanın kentsel dönüşüme girebilmesi için oybirliği gerekiyordu. Hükümet bunun üzerine oybirliği hükmünü kaldırıp üçte ikilik çoğunluk kuralı getirdi. İşler eskiye göre hızlandı. Bu çerçevede Türkiye çapında 3 milyon 200 bin konut yenilendi. Bunlardan 695 bini İstanbul’daydı. Halen 81 ilde ve 922 ilçede 250 bin konutun dönüşümü sürmekte. Devlet bunun için kentsel dönüşümden istifade eden milyonlarca vatandaşımıza kira yardımı ve faiz desteği ile proje ve kamulaştırma bedeli için 20 milyar 205 milyon lira ödedi.
Oysa Türkiye’de acilen dönüştürülmesi gereken 1,5 milyon konut bulunmakta. Bu rakamın 300 bini de İstanbul’da. Şimdi onlara Kahramanmaraş ve Elbistan merkezli iki yıkımla birlikte 250 bin konut daha eklendi. Üstelik onları devlet yapacak.
Yukarıda Hatay örneğini anlattım.
Kentsel dönüşüm daha da hızlı olabilirdi.
Kentsel dönüşüme karşı miting yapan Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı’nın nasıl direndiklerini övünerek anlatırken “Evet, can tehlikesi var ama mal da canın yongasıdır” diyebilecek kadar kendinden geçtiğini şimdi videolardan görebiliyoruz. Keza Meral Akşener’in Beykoz’daki kentsel dönüşüme direnenlere nasıl destek verdiğini, “Siz direnin ben milletvekillerimi göndereceğim” vaadinde bulunduğunu. Suçu imar affına atan CHP’lilerin parti programına imar affını almakla kalmayıp tüm ruhsatsız yapılara ruhsat verme vaadinde bulundukları da sır değil.
Şimdi hepsinin hükümeti eleştiriyor olmasının akıllara ziyan bir oksimoron olgusu yarattığını söylemeden geçmemek gerek.
Bu felaket bölgesindeki acı bilançoya bakalım biraz da:
Bölgedeki evlerin sayısı 2 milyon 535 bin 238. Yıkılmış bina sayısı 18 bin 150. Yıkılan evlerin 17 bin 588’i 1999 yılı öncesinde yapılmış binalar.
Oran yüzde 96,9…
Sonuç çok acı ama ya deprem yönetmeliği ve kentsel dönüşüm olmasaydı.
Bu yüzden kentsel dönüşümü artık farklı biçimde uygulamak kaçınılmaz görünüyor.
Nasıl farklı?
Zorunlu…
Sloganımız CHP’lilerin belirttiği gibi “Mal canın yongası” değil.
Bir tanesini söyleyeyim:
Kefenin cebi yok.