Sorumluluk iktidarda…
TBMM 28. Dönem İkinci Yasama Yılı 1 Ekim itibariyle açıldı. Siyasi partilerin haftalık olağan grup toplantıları başladı. Artık siyasi gündemi, meydanı boş bulan etki ajanları ve internet medyasını kirleten trol örgütleri değil siyasi parti liderlerinin konuşmaları belirleyecek.
Demokrasinin gereği olarak seçimler yapılır, halkın iradesi sonucu iktidar ve muhalefet belirlenir. 2023 genel seçimlerini geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM 28. Dönem İkinci Yasama Yılı açılış konuşmasını yapmak için TBMM Genel Kurulu’na geldiğinde muhalefet sıraları her zamanki gibi yine ayağa kalkmadı.
Muhalefet, nezaket sınırları içerisinde kalıp millet iradesine saygının gereğini yerine getiremiyor. En azından bunu başarabilmeli diye düşünüyorum. Siyasete her geçen gün güven ve itibar kaybettiren görüntüler. Yalnızca muhalefeti suçlamak haksızlık olur. Muhalefet genel siyasi tablonun bir yansıması sadece...
Siyaset; saygınlık, samimiyet, şeffaflık, hesap verilebilirlik, denetim temelinde kamuya mal olmuş ciddi bir faaliyettir. Siyaset haksız zenginliğe, paraya, üne, makama kavuşma, dokunulmazlık, güç elde etme, kanunları çiğneme, racon kesme ya da boş vakit harcama yeri değildir desek de uygulamada işler değişiyor...
Doğru muhalefet, doğru iktidarı ya da tam tersi doğru iktidar, doğru muhalefeti oluşturur. Yani biri yanlışsa diğerinin bu yanlışa katkısı vardır. Dolayısıyla iki yanlıştan bir doğru çıkmaz ve çatışarak birbirinin varlığını koruyan siyasi yapılardan öteye gidilemez. Bu durumda nitelikli, gelişmiş bir toplum haline gelmek de mümkün olmaz.
Halk arasında dürüst insanlar siyaset yapamaz diye bir söylem vardır. Siyasetin kalitesine göre mi toplum şekillenir yoksa böyle gelmiş böyle gider anlayışıyla ortaya çıkan siyasi rol modelleri dışlamak yerine kötünün iyisi diyerek kabullenen toplum mu siyaseti şekillendirir? Aslına bakılırsa, toplumdan siyasete, siyasetten topluma sirayet ederek toplum üzerinde kalıcı hasarlar bırakan bir virüs ve toplumun geleceğini de rehin alan bir kısır döngü hikâyesi…
Peki bu kısır döngüden nasıl çıkılır? Muhalefetin içler acısı durumunu tartışmaya gerek var mı? İktidara yönelttiği eleştirileri bir nevi üzerinde deneyen muhalefeti kim dikkate alır? Siyaset arenasında toplumsal, siyasi bütün etik kurallar yerle bir ediliyor. Tek adamlık rejimi ile yönetilen ana muhalefet partisi. Muhalefetin muhalefete muhalefeti, yolsuzluklar, çeteleşmeler, gruplaşmalar, rant düzeni, trol ağları hangi birini sayalım...
Muhalefete yakınlığı ile bilinen gazeteci Altan Sancar Sözcü TV’de, CHP’nin Sosyal Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem’in trol hesaplara yatırdığı milyon liralardan bahsetti. Demem o ki muhalefetin kendine hayrı yok ki topluma hayrı olsun…
Sorumluluk iktidarda. Muhalefetin oluşturduğu boşluğu doldurur mu? Kendi yanlışlarının üzerine giderek bu tıkanmışlığı çözer mi? İnsafına kalmış diyelim. Mesela muhalefet üzerinden verdiğim trol örneğinin bir benzeri iktidarı da sarmalına almışsa ki öyle görünüyor, iktidar sorumluluk bilinciyle hareket edip bu etik dışı durumu bitirmek, muhalefete örnek olmak ve temiz internet medyası oluşturmak adına ilk adımı atabilir mi? Dilerim atar…
Siyaset toplumu yönetme sanatıdır. Düzelmenin akışı siyasetten topluma doğru ilerleyebilir. Bu yöndeki gelişmeler iktidar gücünü elinde bulunduranların kendisinden başlayarak iyi toplumu ortaya çıkarma kararlılığı ile doğru orantılıdır. Yeni bir siyaset anlayışı ile samimiyet, dürüstlük, şeffaflık, hesap verilebilirlik, denetim temelli bir sistem inşası için harekete geçilmeli ve böylece siyasetten topluma giderek derinleşen çürümenin önü kesilmeli. Eğer değerlendirilirse önümüzdeki yerel seçimler bunun için bir fırsattır...