Sosyal konut seferberliği: Doğru adım, büyük sorumluluk

Barınma ve beslenme, birbiriyle bağlantılı iki temel ihtiyaçtır. İnsanın güvenli bir yaşam sürdürebilmesi, bu ihtiyaçların aynı anda ve dengeli bir şekilde karşılanmasına bağlıdır. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, bu dengenin korunması hayati önem taşır.

Yüksek enflasyon, en çok barınma ve gıda fiyatlarında kendini gösteriyor. Konut ve gıda fiyatlarının kontrolsüz şekilde artması düşük ve orta gelirli ailelerin bütçesini zorluyor. Bu tablo karşısında sosyal konut projeleri, tarım ve hayvancılığa yatırım hiç olmadığı kadar önemli hale geliyor.

Geçtiğimiz günlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum imzasıyla 81 ilin valiliğine sosyal konut yapılabilecek arazilerin belirlenmesi için genelge gönderildi. TOKİ, sosyal konut projesinin ilk adımı olarak bugüne kadar birçok insanın hayalini gerçeğe dönüştürdü. Dar gelirli aileler, uzun yıllar boyunca kira öder gibi taksitlerle ev sahibi oldu.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından başlatılan sosyal konut hamlesi, barınma sorununa çözüm bulmak adına umut verici bir girişim. Ancak bu tarz girişimlerin sürdürülebilir, kalıcı ve gerçekçi çözümler sunabilmesi için uygun araziler, doğru planlama ve yaşanabilir alanlar noktasında geçmiş deneyimlerden ders çıkarmak gerekiyor…

Sosyal konut projeleri uygulanırken tarım arazilerini, doğal alanları ve çevreyi korumaya özen gösterilmeli. Eğer tarım arazileri betonlaşmaya feda edilirse, konut krizinin yerini daha büyük bir gıda krizi alabilir. Sosyal konut projeleri önemli, evet… Ama tarım ve hayvancılık sektörüne yapılacak yatırımlar da en az sosyal konut projeleri yatırımları kadar hayati…

Türkiye, verimli tarım arazileri ve zengin hayvancılık potansiyeline sahip bir ülkedir. Gıda enflasyonunu düşürmek bu potansiyeli planlı ve doğru şekilde değerlendirmekten geçer. Tarım ve hayvancılık sektöründe yatırımların azalması, yerel üretimin gerilemesine ve gıda fiyatlarının yükselmesine yol açar. Doğru planlama ve sürdürülebilir politikalarla, tarım ve hayvancılığı yeniden canlandırmak mümkün.

Örneğin kırsal bölgelerde sosyal konut projeleri, tarım ve hayvancılıkla iç içe entegre projelerle desteklenebilir. Böylece tersine göç ile birlikte hem nüfusun kırsalda kalması teşvik edilir hem de üretim artar. Bu tür projeler, kırsal kalkınmayı hızlandırır ve büyük şehirlerdeki nüfus yoğunluğunu ve konut talebini azaltır.

Sosyal konut projelerinin tarım ve hayvancılıkla birleştirilmesi, yerel üretimi artırırken kırsal ekonomiyi de canlandırır. Bu sayede sürdürülebilir gıda üretimi sağlanabilir ve yerel kalkınma desteklenmiş olur. Bu tür entegre projeler uzun vadede kırsal kalkınmayı desteklerken, enflasyon baskısını azaltma ve gıda fiyatlarını dengeleme açısından da stratejik bir çözüm olabilir.

Son yıllarda şehirlerimiz hızla büyüyor ama bu büyüme her zaman sağlıklı olmayabiliyor. Yanlış kentleşme politikaları, doğayı tahrip ederken altyapı sorunlarını da beraberinde getiriyor. Doğal alanların ve tarım arazilerinin betonlaşmaya yenik düşmemesi için özellikle hassasiyet gözetilmeli.

Doğayı koruyan, yeşil alanlara önem veren kentleşme anlayışı benimsenmeli. Enerji verimliliği yüksek binalar, çevre dostu mimari tasarımlar, uygun ödeme modelleri ve ulaşım kolaylığı, modern şehirlerin olmazsa olmazı haline gelmeli. Doğaya saygılı kentleşme hem bugünün hem de geleceğin ihtiyacıdır. Doğru kentleşme politikaları, insan ve doğanın birlikte var olabileceği dengeli şehirler inşa ederek maksadı hâsıl kılmanın yolları aranmalı.

Barınma ve beslenme… İkisi de insanın temel hakkı. Ancak biri diğerine feda edilmemeli. Sosyal konut projeleri elbette hayata geçirilmeli ve daha fazla insanın ev sahibi olmasına olanak sağlanmalı. Ama aynı zamanda tarım ve hayvancılık da desteklenmeli. Tarım arazilerini korumadan, gıda güvenliği sağlanmadan güçlü bir gelecek inşa edilemez.

Sosyal konut projeleri umut veren bir adım. Bu adımı doğru politikalarla tarım ve çevreyle dengeli bir şekilde planlamak zorunluluğuna dikkat çekmek istedim. Herkesin başını sokabileceği bir evi, sofrada doyabileceği ekmeğe ve nefes alabileceği bir doğaya ihtiyacı var ve bu insanca yaşamın en temel koşuludur. Bu projeler, sadece beton bloklardan ibaret olmamalı; insanlara güvenli, huzurlu ve onurlu bir yaşam sunmalıdır. Dilerim ki bu adımlar, ev sahibi olma hayaliyle yaşayan düşük gelirli vatandaşların hayatına dokunan, güzel sonuçlarla karşılık bulan projelere dönüşür.