Su kaynaklarında siyanobakteri tehlikesi! TTKD Bilim Danışmanı uyardı! "Bırakın içmeyi tarımda bile kullanılması tehlikelidir"
TÜRKİYE Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, su kaynaklarında artan siyanobakterilere karşı uyarıda bulundu. Kesici, siyanobakterilerin mavi ve yeşil alg olarak dünyanın en yaşlı mikroorganizmaları olduğunu belirterek, "Balıkların yaşamasına engel olmakta, oksijensiz kalmalarına neden olmaktadır. Ortamdaki yaşamsal faaliyetleri engelliyorlar. Bütün canlılar için tehlikelidir. Bunları bırakın içmeyi tarımda bile kullanılması bile tehlikelidir."
TÜRKİYE Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, su kaynaklarında artan siyanobakterilere karşı uyarıda bulundu. Kesici, siyanobakterilerin mavi ve yeşil alg olarak dünyanın en yaşlı mikroorganizmaları olduğunu belirterek, "Balıkların yaşamasına engel olmakta, oksijensiz kalmalarına neden olmaktadır. Ortamdaki yaşamsal faaliyetleri engelliyorlar. Bütün canlılar için tehlikelidir. Bunları bırakın içmeyi tarımda bile kullanılması bile tehlikelidir. Aşırı siyanobakterilerle yüklü olan suların içilmesinde başta karaciğer kanserinden tutun diğer birçok hastalıkların rastlandığı belirlenmiştir" diye konuştu.
İstanbul'da Sazlıbosna gölünde de görülen siyanobakteriler, çoğalarak alg patlaması olarak yüzeye çıkıyor. Su kaynaklarını tehdit eden önemli bir sorun olan siyanobakterilerin göl ve su kaynaklarındaki balıkların oksijensiz kalarak boğulmalarına sebebiyet verdiği belirtiliyor. Son zamanlarda siyanobakterilerin artış gösterdiğini belirten Dr. Kesici, bu nedenle önlemlerin alınmasında titizlikle davranılması gerektiğini vurguladı. Dr. Erol Kesici, kirlilik yükünün de aşırı oranda arttığına işaret ederek siyanobakterilerin, doğal su bitkilerinin üzerine tutunarak, onların oksijenini engellediğini ve çürümelerine neden olduğunu belirtti. Kesici, son yıllarda göllerde mavi-yeşil alg gibi isimlerle de anılan siyonobakteri tehlikesinin ciddi boyuta ulaştığını söyledi.
"Göllerimizin birçok kısmı dip çamuru ile dolu, hızlı bir şekilde çoğalıyorlar"
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, siyanobakterilerin mavi ve yeşil alg olarak dünyanın en yaşlı mikroorganizmaları olduğunu belirterek, "Yaşları, 3.5 - 4 milyar yaşında olup ancak mikroskop ile görülebilen ve suların aşırı kirlenmeleri sonucu koloniler oluşturarak suyu yeşil renge boyayan, denizlerde müsilajı meydana getiren mikroorganizmalara siyanobakteri adını veriyoruz. Çok tehlikeliler, hem toksikler hem de toksin yaymaları nedeniyle çok tehlikeli oldukları bilinmektedir.
Hem denizlerde müsilajı, başka bir ifadeyle göllerde müsilajı meydana getiren aşırı artmaların sonucudur. Aslında çok faydalılardır, hayatın başlangıcıdır, hayatın belirleyicisidir ama aşırı çoğalırlarsa bu sefer yaşamı tehlikeye sokarlar. En önemli özelliklerinden bir tanesi bugün dünyada oksijenin yüzde 40'ndan fazlasını siyanobakteriler üretir. Ne yazık ki bizim göllerimizin, nehirlerimizin, göletlerimizin birçok kısmı dip çamuruyla dolu. Buralarda fotosentez reaksiyonu hızlı bir şekilde artmaktadır. Bunları yiyen balıklar, diğer zooplankton dediğimiz organizmalar yoksa hızlı bir şekilde çoğalırlar. Bunun temel nedeni ise kirlilik" dedi.
"Karaciğer kanserinden tutun birçok hastalıklara rastlanmıştı"
Siyanobakterinin karaciğer kanserini tetiklediğini belirten Dr. Erol Kesici, birçok alanda da kullanılmaması gerektiği konusunda uyarı yaparak, "Görülmesindeki tehlikeler nedir? Bir kere o ortamdaki canlıların yaşamasına imkan sağlamamaktadır. Balıkların yaşamasına engel olmaktadır, oksijensiz kalmalarına neden olmaktadır. Ortamdaki yaşamsal faaliyetleri engelliyorlar. Bütün canlılar için tehlikelidir. İçme sularında, göllerde, nehirlerde, denizlerdeki içme sularında görüldüğünde artık 4. kalite su diyoruz. Bunları bırakın içmeyi tarımda bile kullanılması tehlikelidir. Aşırı siyanobakterilerle yüklü olan suların içilmesinde başta karaciğer kanserinden tutun diğer birçok hastalıkların rastlandığı belirlenmiştir. Bu alglerin toplanılarak gübre olarak kullanılması önemlidir fakat içerisindeki toksik madde miktarının tespit edilip yakılması ve sonra gübre haline dönüştürülmesi gerekir. Hayvan yemi olarak kullanılması çok tehlikelidir. Bu sularda bulunan balıkların yenilmesi de çok tehlikelidir çünkü toksik maddeler balıkların bünyesinde kalıcı olarak yer almaktadır. Bu da insanlara ve diğer canlılara geçmektedir. Göllerin ve nehirlerin olduğu yerlerde mutlak suretle göle ulaşan suların arıtılması gerekli. Biyolojik çeşitliliğin korunması gerekiyor ve suların kesinlikle kirletilmemesi gerekiyor, temel nedeni bu. Alg patlaması dediğimiz mikroskobik su yosunlarının artışının temel nedenleri göllerin, denizlerin, nehirlerin kirlenmesi. Doğal bir olay değildir. Eğer göller, nehirler, denizler temiz olmuş olsa atıklarla depo edilmemiş olsa alg patlaması görülmeyecektir ve bu organizmalar yaşam için hayat kaynağı olmaya devam edecektir" diye konuştu.
"Pek gelinecek gibi durmuyor"
Balık tutmaya gelen Sait Mustafa Güral, "Doğal olarak temiz durmuyor ama bazı balık türlerinin olması gerektiği suyun berraklığı bu. Ama genel olarak bakıldığında temiz durmuyor. İlk defa geldim ama bu durumdan sonra pek gelinecek gibi durmuyor" şeklinde konuştu.
"Bu millet ne yapsın"
Necati Moccaoğlu ise "Balıkçı değilim ama balıkçılar ile buraya geliyorum. Arada balık tutuyoruz, bana çok lezzetli geliyor. Olta yanımda olsa yine tutarım. Orada balık tutmayın, burada balık tutmayın diyorlar, bu millet ne yapsın?" dedi.