Tank kavgası…
Geçen hafta sonunda ABD’nin Almanya’daki Ramstein Hava Üssü'nde savunma bakanları dahil olmak üzere 30 ülkenin üst düzey güvenlik bürokrasisinin katıldığı son derece önemli toplantı vardı.
"Ukrayna Savunma Temas Grubu Toplantısı" adıyla icra edilen müzakerelerde, temel olarak Ukrayna Savaşı, savaşın gidişatı ve savaşa sağlanacak destekler konuşuldu. Bu görüşmelerin de özellikle Ukrayna’ya sağlanması öngörülen "tanklara" odaklandığı anlaşıldı.
Tanklar, her ne kadar yakın dönem çatışma ve savaşlarında güdümlü tanksavar silahlarının ve SİHA’ların tırpanını yemiş olsalar bile, tanksavarlara karşı geliştirilmiş korunma sistemleri ve iyi bir hava savunma kalkanının altında "halen" muharebe alanlarının en kudretli inisiyatifleri olma özelliğini devam ettiriyorlar.
Bunu en iyi bilenlerin başında da Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ve generalleri geliyor. Bir diğer tarafıyla, yaşadıkları savaşta çok ciddi oranlar da zırhlı kayıpları var. Ve önlerindeki süreçleri okuyorlar. Savaşın generalleri; hava, arazi, iklim ve zemin koşullarını inceliyor, buzun yerini balçığın, balçığın yerini sert zeminin ve tozun alacağı günleri kolluyorlar. Artık baharla birlikte Rusya’nın içinde yüzlerce tankın yer aldığı büyük bir taarruza kalkacağı konuşuluyor.
SİHA’lara ya da gelişmiş tanksavarlara yem olsalar da savaş doktrinleri, hamleler, karşılıklılık ve mütekabil (tercihan üstünlük) yetenekler adına tankın ilacı hâlâ tank.
Şu ana kadar verilen ve verilecek olan ZMA, ZPT ya da MRAP’ler (zırhlı muharebe araçları, personel taşıyıcılar) ise tankların yerini doldurmaktan çok uzak. Zaten onlar tank-piyade merkezli farklı/bağımsız ya da bütünleşik doktrinlerin bir parçası.
Yani Ukrayna’ya tank lazım.
Ama tank yok!
Aslında var da yok.
Zelenskiy bir açıklamasında, 300 civarında tanka ihtiyaçları olduğunu ifade etti. Bir diğer tarafıyla 600-700 civarında tanka ihtiyaçları olduğu değerlendiriliyor.
Peki bu tanklar nereden tedarik edilebilir?
Şu an bu sorun Atlantik’in en önemli gündemlerinden birini oluşturuyor. Öncelikle gözler savaşın ana sponsoru ABD’ye çevriliyor. Ancak ABD çok oralı değil gibi. Belli ki kendine özgü hesapları ve hassasiyetleri var. Hatta kırmızı çizgileri ne kadar zorlarlarsa zorlasınlar, Türkiye’de yaptıkları müzakerelerde de kendini gösteren nükleer mutabakatlarla birlikte, "tank sarmalı üzerinden" Rusya’nın nükleer mutabakatı bozma tehdidini göz ardı edemeyeceklerini biliyorlar.
Ancak Rusya’nın kırmızı çizgilerini aşmadan tank bulmak zorunda olduklarının da farkındalar. Ve böylece onlar da gözlerini Almanlara çeviriyorlar.
Ancak Almanların gözleri başka yerlere bakıyor.
***
Ukrayna'nın ihtiyacını karşılayabilecek tanklar:
- Alman Leopard,
- Amerikan Abrams,
- İngiltere Challenger,
- Fransız Leclerc tankları olarak sıralanabilir.
Ancak pratikte Ukrayna’nın ihtiyacını karşılayacak tanklar ya ABD’nin ya da Almanya’nın ellerinde ya da inisiyatiflerin de. Tedarik, toparlama, mesafe, zamanında ulaştırma, lojistik, ikmal bakım, kullanım, eğitim ve görece üstünlük sağlama hassasiyetlerine bağlı olarak ise Alman Leopardları öne çıkıyor. ABD'nin gaz türbinleri veya benzinli motorlarla (bazı modellerde jet yakıtıyla) çalışan Abrams tanklarının aksine, Ukrayna'nın askeri teçhizatının çoğunda olduğu gibi Leopard tankları da ‘dizelle’ çalışıyor. Bu temel nedenle de ilave ikmal hatları tesis edilmesi gerekmiyor.
Dünya üzerinde 2 bin 700 civarında olduğu ifade edilen Alman Leopardların 2/3’ünün yani bin 900-2 bin adetinin Avrupa ülkelerinde olduğu biliniyor. Bunlar 13 ülkeye dağılmış durumda.
Bununla birlikte "Acil çözüm üretmeye yetecek", ancak bakım ve onarım masrafları yüz milyonlarca euro tutacağı, teslimatlarının en az yedi-sekiz ay süreceği, tamamen sökülüp yeniden birleştirilmelerinin gerektiği yetkililer tarafından ifade edilen, Leopardların üreticisi Alman Rheinmetall’in stoklarında, âtıl durumda 88 Leopard-1 ve 22 Leopard-2, toplamda 110 tankın olduğu ifade ediliyor.
Bunların acil sorunu çözebileceği ve ana tedarikin merkezine oturabileceği konuşuluyor.
Ancak sorunlar sadece bunlar değil.
Çünkü Almanlar yokuş yapıyor. Tanklar bugün hazır olsa dahi, hatta "şimdiye kadar pek çok kez yapılan" değiş tonton hesabı: "Eskisini (sendekini) Ukrayna’ya ver-yenisini/benden geleni sen al" yapılsa bile Almanya çok yanaşmıyor. Alman lisanslı tanklarını göndermeye istekli pek çok ülke de Almanya'nın kendi tanklarını gönderme konusundaki isteksizliği nedeniyle hüsrana uğradığı da ifade ediyor.
Öte yandan, satış prosedürlerine bağlı olarak Alman tanklarının ihraç edildikleri ülkelerden başka ülkelere (Ukrayna’ya) transferlerine de Alman devletinin onay vermesi gerekiyor. Ve bu durum bile çok çelişkili. Cuma günü 30’dan fazla müttefik ülkenin katıldığı toplantı sonrasında bile Almanya tankları tedarik etmeyi veya ihracat lisanslarını serbest bırakmayı taahhüt etmedi. Ancak büyük baskı altında kaldı. Alman Dışişleri Bakanı kendisinden izin almadan Ukrayna’ya tedarike soyunan Polonya’ya izin istemesi halinde izin vereceklerini söyledi. Baskı altındaki Almanlar tank ihracatını tek taraflı olarak engellediklerini de yalanlıyorlar. Bununla birlikte ABD ile Almanya arasında Leopard tanklarının Ukrayna'ya gönderilmesi konusunda sert tartışmalar yaşanıyor. Amiyane ifadesiyle Almanya; "Ateş beni yakacak. Sen önden buyur. Bir ense tıraşını görelim, sonra da duruma bakalım" derken, ABD bastırmaya devam ediyor.
***
Şansölye Merkel döneminde Avrupa siyasi jargonunda, Türk argosuna da çok yakışacak "Merkellemek" diye bir tabir vardı. Baskı altında karar almamayı tercih eden ve büyük sorunları küçük adımlarla çözen Şansölye Merkel’e özgü politik bir yaklaşım olarak tarif edilirdi. Şimdi özellikle Ukrayna Savaşı'nı ilgilendiren konularda takındığı Merkel’e benzer tavırlarla "Scholzlama" olarak ifade edilen yeni bir durum var. Ancak Scholz büyük baskı altında. "Avrupa için savaştığı" temel retoriğiyle Ukrayna’nın acil tank ihtiyaçlarını karşılamakta sorun yarattığı ifade edilen Scholz, savaşa dair ölümcül hatalara, gecikmelere neden olmakla itham ediliyor, suçlanıyor. Ancak Scholz hâlâ çok ihtiyatlı davranmaya devam ediyor.
Bütün bunların nedeni bazı ince hesaplar olabilir mi?
Ya da ince hesapları gören ABD’nin, tank üzerinden ince hesap bozma girişimi olarak tanımlanabilir mi?
İhtiyatlı davranan Almanlar örneğin;
- Ruslarla birebir karşı karşıya gelmemek,
- Savaşın Avrupa’ya, Almanya’yı etkileyecek, içine çekecek şekilde farklı alanlara, katmanlara, biçimlere yayılmasını engelleme çabası,
- Ruslarla ilgili gelecekte olası bir jeopolitik yakınlık/birliktelik hesabı,
- Atlantik’ten bağımsız olası bir Alman şahlanışında Rusların desteğini almak,
- Ruslarla yaşanacak olası bir sıkışma ya da kriz anında "yapacak bir şey yoktu" özrüne/çaresizliğine sığınmak,
- Ya da bir farklı korku ya da bir savaş travmasıyla hareket ediyor olabilir mi?
Alman Milletvekili Petr Bystron bakın ne diyor: “Ukrayna'ya tank göndererek ABD Büyükelçiliği'nin kuyruğuna takılmamalıyız. Rus karşıtlığının sonunda Berlin'e Rus tanklarını getirdiğini unutmayalım!"
Evet, bu gerçekten nazarı dikkate alınması gereken bir travma. Hitler’in Kuzey Ordular Grubu'nun 1941’deki Barbarossa Harekâtı'yla Alman tanklarının Sovyet topraklarına girmesi heybetliydi, Alman şovenizmini son derece güçlü bir şekilde beslemişti, ama sonrasında hesap tersine dönmüş, 1944’te karşı harekâtla Rus tankları Berlin sokaklarına kadar girmiş, Rus askerlerine Alman askerleri diz çökmüş, kadınları başlarını eğmişti.
Öte tarafıyla meselenin bizi de ilgilendiren bir tarafı var. Ramstein’deki toplantıda biz de vardık. Ukrayna’nın Leopard talep ettiği ülkeler arasında Türkiye de var. Ukrayna Savunma Bakanı Reznikov diyor ki: “Ukrayna'yı desteklemek için Türkiye’nin uluslararası tank koalisyonuna katılmanın zamanı geldi.”
Burada yakın zamanda Ukrayna’ya giden Kirpi MRAP’lerin kulelerin SARP’sız (silah sistemsiz-boş) Türkiye’den çıkış yaptığını, ancak Romanya’yı geçtikten sonra farklı kule sistemlerinin takıldığının görüldüğünü de hatırlatmakta fayda var.
HaSSas’ın tam ortasında "SS" safhasındayız.
Artık muhakemesi size ait.