Tansu Çiller, bakanlığı döneminde memur maaşlarını neden altı ay ödemek istemedi?

Cavit Çağlar, Türk siyasetinin 90’lı yıllardaki en önemli, en renkli isimlerindendi.

Süleyman Demirel’le birlikte hem bakan hem de manevi oğlu olarak uzun yıllar birlikte yürüdü.

90’ların sonunda aktif siyaseti bıraktı fakat kriz anlarında ülkeye hizmete devam etti.

Aslında yazının giriş bölümünü ne kadar uzatırsam, o kadar çok anlatacak şey çıkar. Fakat ben konuyu, Hulusi Turgut’un kaleme aldığı Cavit Çağlar-Fırtınalı Bir Yaşam Öyküsü kitabına getirmek istiyorum.

Merakla beklediğim bu kitap, pazartesi günü elime geçti. Cavit Bey hem kitabın tanıtımı hem de Ramazan’ın ilk iftarı için beni ve bir grup meslektaşımı davet etmiş. Doğrusu, bir süredir görmediğim gazeteci arkadaşlarımla da bir araya geldiğim, sohbet ettiğim şahane bir akşam oldu. Fakat ben kitabı elime alır almaz koşarak eve gelip okumaya başladım. Merakla beklediğim bu kitapta, Türk siyasetinin son 50 yılı var. Bu satırları da size sahur vakti yazıyorum ki kitap hâlâ bitmiş değil.

Soldan Sağa: Erman Yerdelen, Hulusi Turgut, ben ve Cavit Bey

Fakat okuduğum çarpıcı bölümleri vakit kaybetmeden sizlerle de paylaşmak istedim.

Kitap, Hulusi Turgut gibi tecrübeli bir gazeteci ve biyografi yazarının kalemiyle Cavit Bey ve ailesinin Batı Trakya’dan Türkiye’ye göç ettiği yılları anlatarak başlıyor ve 90’lı yılların çalkantılı siyasetine kadar geliyor.

Ben size önce, 1991 yılında Tansu Çiller’in Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olduğu 49. Hükümet’te yaşanan ‘tuhaf’ tartışmayı aktarmak istedim.

ÇİLLER: MEMURLARA ALTI AY MAAŞ ÖDEMEYELİM, ENFLASYONU DÜŞÜRELİM

Sene 1991. Süleyman Demirel’in başbakanlığında kurulan 49. Hükümet’in Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller. Ekonominin siyaset kadar çalkantılı olduğu bir dönem yani.

Aynı hükümette Devlet Bakanı olan Cavit Çağlar, dönemin Ziraat Bankası Genel Müdürü Coşkun Ulusoy’dan, Tansu Çiller’in, enflasyonu artırdığı gerekçesiyle memur maaşlarının ödemesini imzalamadığını öğrenir.

Başbakan Demirel’in de izniyle, durumu anlamak için Çiller’in yanına gider. Fıkra gibi ama gerçek olayın bundan sonrasını aynen kitaptan aktarıyorum:

Başbakan’dan izin alarak ödeme emri yazısını Tansu Çiller’e götürdüm.

Çiller’in makam odasında bürokratlar vardı. Hepsine dışarı çıkmalarını söyledim. Oda boşaldı, Çiller’le konuşmaya başladık:

Çağlar: Tansu Hanım biliyorsun, biz iktidarız. Memur maaşlarını ödemezsek bizi katlederler. Tarihte ‘Patrona Halil İsyanı’ var. Onu bilir misin?

Çiller: Memurlar maaş almasın efendim.

Çağlar: Neden almayacaklar?

Çiller: Enflasyonu artırıyorlar.

Çağlar: İmzala şu kâğıdı!...

Çiller: Hayır imzalamam!

Çağlar: Sen bizi astıracak mısın!...

Tansu Çiller bu konuşmadan sonra ağlamaya başladı. Ağlarken de şunları söylüyordu:

“Benim kadın olduğumu nasıl unutursun? Bana böyle muamele edemezsin.”

Kendisine cevap vermek mecburiyetinde kaldım:

“Şu anda kadın-erkek yok, devlet yönetimi var. Burada aynı gemideyiz. İktidarımızın üçüncü ayında, senin kaprislerinle rezil olacak halimiz yok!..”

Cavit Çağlar, bu garip tartışmanın daha da büyümemesi için odadan çıkar. Daha sonra Başbakan Süleyman Demirel devreye girer, Çiller’i makamına çağırır, “Bunu imzalayın” der, imza atılır ve fıkra burada biter.

Doğan Kitapçılık’tan yayımlanan anıların her sayfası ders niteliğinde. Benim aktardığım ise sadece küçük bir not.

İftar sonrası Cavit Çağlar’la sohbet de ettik. “En büyük pişmanlığınız nedir?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Süleyman Demirel’den sonra DYP Genel Başkanlığı’na soyunmayarak hata ettim. Yoksa partinin genel başkanı olabilirdim. DYP benimle devam etseydi, Türk siyasi hayatında hâlâ vardı.”

Çağlar’ın bu son söylediği de kitapta yer alan anıları kadar çarpıcı bir not olarak siyasi tarihimize geçmiş oldu.