Türkiye, “güvenli ve kaliteli gıda” markası oluşturmayı hedeflemeli
Gıda enflasyonu ve gıda güvenliği, günümüzün en önemli sorunlarından birini oluşturuyor. Türkiye yüksek gıda enflasyonu oranıyla öne çıkıyor. Yapılara araştırmalar Türkiye'deki gıda fiyatlarının üç yıldır sürekli artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Gıda fiyatlarındaki artış, halkın temel gıdalara erişimini zorlaştırarak gıda güvenliğini tehdit edici bir unsur haline geldi.
Gıda enflasyonu, gıda ürünlerinin fiyatlarının sürekli yükselmesini ifade eder. Bu durum, genellikle iki ana faktörle bağlantılıdır. Birincisi üretim maliyetleri: Tarım ürünlerinin üretim maliyetlerinde meydana gelen artışlar (gübre, enerji, iş gücü maliyetleri vb.) doğrudan ürün fiyatlarına yansır. İkincisi ise talep ve arz dengesizlikleri: Talep artarken arzın sabit kalması ya da azalması fiyatların yükselmesine neden olur. İklim değişiklikleri, tarım arazilerinin azalması, ekonomik krizler, pandemi, kuraklık, savaşlar gibi durumlar üretimi olumsuz etkileyerek arzı kısıtlar ve fiyatları yükseltir.
Gıda enflasyonu, ülkelerin ekonomik yapısına, ithalat ve ihracat kapasitelerine, yerel tarım ve gıda politikalarına göre değişiklik gösterir. Özellikle ithalata bağımlı ülkelerde gıda enflasyonu daha büyük bir problem teşkil eder. Gıda enflasyonu, yalnızca ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda ciddiye alınması gereken sosyal ve insani bir konudur. Gıda enflasyonu yönetilmediği takdirde, yalnızca ekonomik bir sorun olarak kalmaz, aynı zamanda toplumların sağlık, eğitim, sosyal ve genel yaşam kalitesini de tehdit eden geniş kapsamlı bir kriz haline dönüşür.
Gıda fiyatlarının istikrarlı ve erişilebilir düzeyde tutulması, gıda güvenliğini sağlamanın en temel gerekliliklerinden biridir. Gıda güvenliği, insan sağlığını korumak için gıdaların üretim, işleme, depolama, taşıma ve tüketim aşamalarında güvenli olmasını sağlamaya yönelik önlemler bütünüdür. Bu kurallar ve önlemler, yerel ve uluslararası standartlarla belirlenir ve denetimlerle uygulanır.
Gıda güvenliği; bireylerin sağlığını korumak, gıda kaynaklı hastalıkları önlemek ve toplumsal refahı sağlamak açısından kritik bir öneme sahiptir. Türkiye’de gıda güvenliği, çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu faktörler arasında tarımsal üretim süreçleri, ithal ürünlerdeki kontrol eksiklikleri, yetersiz denetimler, çevresel kirlilik ve bilinçsiz zirai ilaç kullanımı başı çekiyor. Gıda güvenliğini etkileyen bu unsurlar sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşımı ne yazık ki zorlaştırıyor.
Gıda güvenliği, tüketicilere sağlıklı, güvenli ve kaliteli gıdaların ulaştırılmasını amaçlayan bir dizi önlem ve uygulamadan oluşur. Gıda güvenliği, gıda enflasyonundan doğrudan etkilenir. Bu nedenle, bu iki olgu arasında güçlü bir bağlantı olduğu göz önünde bulundurularak politikalar geliştirilmeli ve uygulamaya geçirilmelidir.
Türkiye'nin gıda güvenliği sorunlarının çözümü, hem kamu kurumlarının hem de özel sektörün iş birliğini gerektirir. Gıda güvenliği, toplum sağlığını tehdit eden, ulusal güvenlik meselesi olarak ele alınması gereken önemli bir konudur. Gıda güvenliği, Türkiye için sosyal, ekonomik ve çevresel açıdan büyük bir tehdit oluşturmakta, bu sorunun çözülmesi için kapsamlı ve uzun vadeli stratejiler gerekmektedir.
Bu alanda atılacak adımlar, sadece halk sağlığını değil, aynı zamanda Türkiye'nin tarımsal üretim kapasitesini ve de güçlendirecektir. Burada tarımsal destek, takip ve denetim çok büyük önem taşıyor. Devletin, tarımsal üretime verdiği her destek gıda güvenliği riskini azaltmaya yardımcı olur. Devlet, gıda üretimi, işlenmesi ve dağıtımıyla ilgili ulusal standartlar belirlemeli ve bu standartlara uyumu denetlemelidir.
Tarım ve gıda ürünlerinin üretim, işleme, depolama ve satış süreçlerinde denetimler sıkı tutulmalıdır. Gıda denetim ekipleri, üreticileri ve dağıtımcıları düzenli olarak denetlemeli ve laboratuvar testleriyle ürünlerin kalitesini kontrol etmelidir. Gıda güvenliği konusunda çiftçiler, üreticiler ve tüketiciler arasında farkındalık oluşturulmalıdır. Devlet, gıda güvenliği eğitim programları düzenleyerek, çiftçilerin eğitim alması ve doğru ilaçlama yöntemlerinin uygulanması, hijyen, saklama, taşıma ve gıda tüketimi konusunda bilgi sahibi olunmasını sağlamalıdır. Gıda ürünlerinde kullanılan zararlı kimyasallar, pestisitler ve katkı maddeleri üzerinde sıkı denetimler yapılmalıdır.
Tarımsal verimliliği artıran, çevreye dost üretim yöntemlerine geçiş yapılması gıda arzını artırabilir. Tarım alanındaki sürdürülebilirlik politikalarının uygulanması, organik tarım ve yerel üretimin geliştirilmesi, modern teknoloji kullanımı ve verimliliği artırıcı yöntemlerin teşvik edilmesi, doğal kaynakların korunmasına yardımcı olur ve daha güvenli gıda üretimini sağlar. Gıda enflasyonunun kontrol altına alınması ve gıda güvenliğinin sağlanması, geleceğe dair ülkelerin refah düzeyini artıran, toplum sağlığını ve huzurunu koruyan önemli adımlardır.
Ülkelerin kendi kendine yetebilir bir tarım politikası benimsemesi, dışa bağımlılığı azaltarak iç piyasadaki fiyat dalgalanmalarını sınırlayabilir. Türkiye'nin kendi kendine yeterlilik oranlarına bakıldığında, gıdada tam yeterliliğin bazı ürün gruplarında sağlanamadığı gözlemleniyor. Türkiye’nin bu noktada kendi kendine yetebilir bir tarım politikası benimsemesi, ithalata yani dışa bağımlılığı azaltarak iç piyasadaki fiyat dalgalanmalarını sınırlayabilir.
Türkiye’den ihraç edilen bazı meyve ve sebzelerin geri gönderilmesi konusu, genellikle gıda güvenliği standartlarına uymama gerekçesiyle gündeme geliyor. Geri gönderilen ürünler arasında pestisit kalıntıları, mikrobiyolojik kirlilik ve ağır metal gibi kimyasal kalıntılar tespit edilenler dikkat çekiyor. Özellikle Avrupa Birliği, Rusya, ve Orta Doğu gibi Türkiye'nin büyük ihracat yaptığı pazarlarda gıda güvenliğine dair çok sıkı düzenlemeler bulunuyor. Bu standartları karşılamayan ürünler geri gönderiliyor.
İhraç edilen ürünlerin gıda güvenliği gerekçesiyle geri gönderilmesi, bir ülkenin uluslararası ticaretteki prestijini ve güvenilirliğini zedeler. Global standartlara uyum sağlamak ve yüksek kaliteyi garanti etmek, hem ekonomik hem de diplomatik açıdan önemlidir. Türkiye gibi güçlü tarım ve gıda üretimine ve ihracatına sahip bir ülke için bu durum gıda güvenliği kalite standartlarına uymadığı algısına neden olur.
Türkiye, “güvenli ve kaliteli gıda” markası oluşturmayı hedeflemeli. Ülkemizde gıda güvenilirliği çağdaş normlara uygun herkesi kapsayacak ve koruyacak seviyelere ulaştırılmalıdır. Bu sorunların çözümü için mevzuat düzenlemelerinin iyileştirilmesi gerekmektedir. Gıda güvenliği konusunda yapılan yatırımlar ve alınan önlemler, sağlıklı bir toplum ve sürdürülebilir bir tarım için kritik önemdedir…