Uzmanı uyardı! Turkuaz renkli Salda'da tehlike çanları çalıyor! Buna son vermezsek çok yakın zamanda kaybedebiliriz! Beyaz adacıklar kararıyor!

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, beyaz kumulları ve turkuaz rengiyle göze çarpan Salda Gölü'nde inceleme yaptı. Kesici, Salda Gölü'nde beyaz adacıklar ve kumulları oluşturan hidromanyezit oluşumların gölde en çok oluştuğu kesimlerde su çekilmeleri yaşandığını açıkladı. Dr. Kesici, “Hidromanyezit oluşumlarının düzensiz ve gerçekleşemez olması ve bunun sonucunda beyaz adacıkların oluşamaması, kararması belirlenmiştir" dedi.

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, beyaz kumulları ve turkuaz rengiyle göze çarpan Salda Gölü'nde inceleme yaptı. Dr. Erol Kesici, Salda Gölü'ndeki insan baskısının kuruma, beyaz kayalıkların oluşumunda azalma ve kirliliğe neden olduğunu söyledi.

"YAŞANABİLİRLİK OLASILIĞI VE ARAŞTIRMALAR İÇİN ÇOK DEĞERLİ"

Milyonlarca yıllık geçmişi ve oluşumuyla Salda Gölü'nün bir dünya mirası olduğunu belirten Dr. Kesici, “Dünyanın aşırı kullanımı ve doğasının korunamaması nedeniyle, 'Başka gezegenlerde yaşam var mı' diye milyarlarca dolar harcanıyor. Dünya dışında ona yakın ve yaşam olasılığı olabileceği düşünülen tek gezegen Mars. Mars'ın toprağı, Salda Gölü'ndeki hidromanyezitli kayaç yapıların özelliğini taşıyor. Bu kayaç yapılar biyomineralizasyon (beyaz topraklar) sonucu Salda Gölü'nde oluşmakta. Salda Gölü'ndeki oluşum, Mars gezegenindeki yaşanabilirlik olasılığı ve araştırmalar için çok değerli" diye konuştu.

"ÇOK ÖNEMLİ HAZİNE OLAN GEN KAYNAKLARI"

Salda Gölü'nün kara, tatlı su, kıyı ve deniz ekosistemleri ile bitki ve hayvan topluluklarının, evrim ile gelişimindeki devam eden önemli ekolojik ve biyolojik süreçleri temsil eden, istisnai örnekleri taşıyan önemli bir değer olduğunu dile getiren Dr. Kesici, sadece burada yaşayan endemik bitki ve hayvan türleriyle, yaşamın sırrı için çok önemli hazine olan gen kaynakları bulundurduğunu da kaydetti. Dr. Kesici, bilim açısından istisnai evrensel değere sahip ve bütün insanlığın ortak mirası olan Salda Gölü'nde son yıllarda yaşananlara bakıldığında, gölün değerinin bilinmediğini söyledi.

"ÇOK HASSAS VE KIRILGANDIR"

Salda'nın kapalı havza bir göl olduğunu ifade eden Dr. Erol Kesici, “Kapalı havza göller, ona bulaşacak her türlü kirliliği suyunda depo eder ve dışarıya atamaz. Kendi kendini temizleyemez. O nedenle çok hassas ve kırılgandır, çabuk kirlenir, içerisinde bulunan az sayıdaki canlı türleri korunamazsa kokar, beyaz tortul yapıları, turkuaz renkli suyu solar. Kirlilik ve kuraklık bulaşıcıdır. Salda Gölü gibi 180 metre derinlikteki bir gölden ve hassas ekosisteme sahip bu tür korunur alanlardan, kirliliği ve bakterileşmeyi uzaklaştırmak adeta imkansızdır. Gölü besleyen derelerin önüne baraj, gölet yapılması, çevresinde oluşan kuraklık, su akışının engellenmesinden göl her bakımdan aşırı oranda etkilenmiş durumdadır" dedi.

"ONLAR KORUNURSA SALDA GÖLÜ DE KORUNMUŞ OLUR"

Salda Gölü'nün varlığının kıyısıyla çevresindeki ormanlara, kuşundan kurduna, otsulardan makilere, göle ulaşan derelerden yer altı suları ve dağlarıyla bir bütün olduğunu anlatan Dr. Kesici, “Onlar korunursa Salda Gölü de korunmuş olur. Göl çevresinde bu bileşenler birer birer hızla azalmakta. Yol yapımı, kıyı işgalleri, alışveriş, artan araç trafiği, egzoz gazı, piknik ve çevresindeki köylerdeki hareketlilik, altyapı yetersizlikleri, gölün bakir alanlarına, suyuna ulaşmaya imkan tanıyan yol vb. yapılanmalar artmakta ve kontrol altına alınamamaktadır.

"HASSAS KIYI KESİMLERİNDE KARARMALAR"

Salda Gölü'nün neredeyse her noktasına insanlar kolaylıkla ulaşabilmekte, olumsuz (karartma- kirletme) izlerini bırakmaktadır. Göl çevresinde bu kirli kullanımın yanı sıra havzada kuraklıkla birlikte ne yazık ki artan, yine kontrol altına alınamayan yasal ve yasal olmayan sondaj kuyularındaki aşırı artış, gölün yıllardır belirtiğimiz hassas kıyı kesimlerinde kararmalara, kararan kesimlerde büyük çatlakların, çukurların oluşmasına neden olmaktadır" ifadelerini kullandı.

"YILLARDIR BUNUN İÇİN AYAKLARINIZLA BASMAYIN DEDİK"

Salda Gölü çevresinde magnezyum kaynaklar yani hidromanyezit oluşumların gölde en çok oluştuğu kesimlerde su çekilmeleri sonucu sorunlar başladığını belirten Dr. Erol Kesici, “Hidromanyezit oluşumların düzensiz ve gerçekleşemez olması ve bunun sonucunda stromatolit (katmanlı kümeler) dediğimiz beyaz adacıkların oluşamaması, kararması belirlenmiştir. Kıyı bölgesinde belirlediğimiz en ilginç stromatolit oluşum, gölün içine sürüklenen büyük bir dal parçasının üzerine tutunan hidromanyezit kümeleri. Pamukkale'deki tortul yapılar gibi. Onun için yıllardır 'Salda Gölü kıyılarına ayaklarınızla, ayakkabınızla basmayın, oradaki beyaz tortullar canlı özelliğinde, basarsanız gelişmelerini, çoğalmalarını engellersiniz, öldürürsünüz onları' diye uyardık.

"KIYI KESİMLERİ KARARMIŞ DURUMDA"

Bu ağaç dalı, insanlara bir kez daha seslenmekte. 'Gölün kıyıları, kıyı kesim sularına ayağınız, eliniz dokunursa benim üzerime tutundukları gibi kıyıya tutunamazlar, tüm kıyılar bu beyazlıktan yoksun kalır' mesajı veriyor. Bugün Salda Gölü'ne basılan insan ayaklarının, ellerinin, atıklarının, salyalarının, terlerinin, döküntülerinin, atlı polislerin atlarının temas ettiği kıyı kesimleri kararmış durumda. Göl suyu kıyı kesiminde bakterileşme faaliyetleri artarak, peltemsi bir hal almaktadır" dedi.

BİLİM DIŞI İNSAN BASKISI

İnsanın daha önce ayağının basmadığı kıyı kesimlerinde ve su içerisinde hidromanyezit oluşumların kütleler halinde belirgin şekilde görüldüğünü dile getiren Dr. Kesici, “Gölün berraklığı ve eşsiz turkuaz rengi en iyi şekliyle görülmektedir. Üzücü olan, Salda Gölü gibi dünya mirası olan hassas alana, yıllar önce patika şeklindeki dağ kıyı kesiminde yapılan ve son günlerde de asfaltlamayla cazip hale getirilen yolda araç-insan trafiği giderek arttı. Bu alanlarda insanların piknik yaptıkları, kıyıları plaj olarak kullandıkları belirlendi. Salda Gölü'nün korunması için çıkarılan çok sayıda yasa ve yönetmeliklere rağmen kullanım amacı giderek artırılarak cazibe merkezi haline getirilip, bilim dışı insan baskısına maruz kalmaktadır" diye konuştu.

SALDA'YA VÜCUDUMUZ DEĞİL, GÖZÜMÜZ DEĞSİN

İnsan ve araç trafiği, sondaj kuyularının artışı, tarım ve turizmin kontrolsüz baskısı ile çevresindeki ekosistem kayıpları arttıkça Salda Gölü'nün doğal direncinin hızla azaldığına vurgu yapan Dr. Erol Kesici, şu uyarılarda bulundu: “Salda Gölü'nü cazibe merkezi haline getirmek amaçlı yapılanlara son vermezsek çok yakın zamanda kaybedeceğiz. Kimse sonra bunun nedeni küresel ısınma, iklim krizi, kuraklık demesin. Bunun nedeni, altına bir an önce sahip olmak için altın yumurtlayan tavuğu kesen insandır. Salda dünyanın bilim, seyir cazibe merkezi, müzesi olarak kalmalıdır. Bu anlamda cazibesi değer kazanır. Yoksa para değil, Salda Gölü her şeydir. Korumak, bilim merkezi, dünya mirası olarak geleceğe taşımak insanın elinde. Salda'ya ayağımız, aracımız, elimiz, vücudumuz değmesin, gözümüz değsin. Salda'yı uzaktan sevmek, gelecek kuşaklarımızın da sevmesi için çok önemli ve değerlidir."

Sonraki Haber