Yıl 1980, Kenan Evren ve Joe Biden buluşması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı dışta ve içte, “Sonun Menderes gibi olmasın” diye tehdit edip durdular.

Erdoğan sırtını önce Allah'a, sonra millete yaslayarak tüm süreçlerden başarıyla çıktı. Ekonomik savaşta da başarılı olacağına inanıyorum.

Kısa vadede can sıkıcı mevzular yaşansa da orta vadede hedefin müreffeh toplum olduğu unutulmamalıdır.

Yapılan zamlar insanları zorluyor, maaşlar artarken kira ücretleri, market ürün fiyatları neredeyse aynı oranlarda artmaya başlıyor. Fırsatçılara karşı önlemler daha sıkı alınmalı, bunun yanında “serbest piyasa" denilerek tek başına enflasyonla açıklanamayacak artışların önüne geçilmelidir. Özellikle emeklilerin “kırgın" olduklarını söylemem gerekiyor.

Başkan Erdoğan siyasi satranç ustası; çıtayı yüksek tutuyor, bazen geriyor ve sonunda istediğini elde ediyor.

Birileri bu küresel hamleleri anlamayıp “Papaz Brunson'u neden serbest bıraktın?” gibi üçüncü sınıf sualler soruyor.

Sanırsın hesabını sorduğu Papaz Efendi amcasının oğlu! Sana ne papazdan? Hiç tutuklanmamış olmasa günlük hayatın mı aksayacaktı? Bunlar sosyolojik değil küresel hamleler!

İsveç meselesi de öyle!

İsveç’in NATO'ya girmesi veya girmemesi pratikte bizim için nötr mevzu; ama bunu dünyanın baronlarına “Terör destekçisi” olduklarını vurgulayacak alana dönüştüren Erdoğan oldu!

Mevzuyu uzatmayıp 46. ABD Başkanı Joe Biden'ın 1980’de Ankara'yı ziyaret sürecini kısaca anlatalım:

- 1974: Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Yunanistan NATO'yu suçlayarak askeri kanadından ayrılıyor.

- Türkiye koz elde edip Ege’de 50 millik alanda uçuşları kendi iznine tâbi kılıyor.

- 1976: Zor durumda kalan Yunanistan NATO'ya dönmek istiyor.

- Türkiye ise Yunanistan’ın NATO'ya girmesine karşı Ege'deki komuta kontrol alanlarının yeniden belirlenmesini şart koşuyor.

- Başbakan Süleyman Demirel ve Ana Muhalefet lideri Bülent Ecevit “aynı çizgide” buluşup dışarıdan gelenlere karşı ortak hareket ediyorlar.

- 10.01.1980: ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher, Ankara’da görüşmeler yapıyor. Demirel ve Ecevit’ten “kırmızı kart” yiyor, geldiği gibi gidiyor.

- 05.04.1980: Dönemin ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Joe Biden (Şimdiki ABD Başkanı) Ankara'ya geliyor; Demirel ve Ecevit ona da yüz vermiyor.

-06.04.1980: Joe Biden Ankara’dan ayrılmadan evvel dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’le görüşüyor.

- 15.09.1980: Biden-Evren görüşmesinden 5 ay sonra ülkemizde askeri darbe oluyor, ABD yetkileri “Bizim çocuklar başardı” diyor.

- 20.10.1980: Yunanistan NATO'ya alınıyor, Türkiye’deki darbeden yalnızca 35 gün sonra!

-Yunanistan'ın NATO'ya girme kararını açıklayan kişi Başbakan Bülent Ulusu; darbeden önce Deniz Kuvvetleri Komutanı olan kişi!

Demirel ve Ecevit siyaset sahnesinden çekilip alınıyor.

Bu durum bir ibret vesikasıdır!

Başkan Erdoğan’ın neyi, nasıl, hangi yöntemle başardığını iyi anlamak elzemdir!

Karşınızda dürüst bir dünya yok, oyunlarla insanları cendereye alanlar var; bu cendereyi ancak güçlü liderler yarıp geçebilir.

“HAYDİ KIZLAR OKULA; FATMA SEN HARİÇ”

İnsanlardan “talep” geliyorsa ve bu talepler aileye, insana, huzura herhangi zarar vermiyorsa "gerçekleşmeli" değil mi?

Görülüyor ki Türkiye'de hâlâ “darbe tehlikesi” var; çünkü bozuk bir zihniyet devam ediyor.

Hâlâ ötekileştirmeyi normal karşılayanlar var.

“Kadınlar için ayrı okul olamaz” diyenlerle “Başörtülüler fakültelere giremez” diyenler aynı darbeci, baskıcı, öteleyici, anti-demokratik, başkalarını yok sayıcı zihniyete sahiptir!

Neden insanların “seçeneklerine” saygı duymuyorsunuz?

Dillerinden düşürmedikleri “laiklik’ kavramı esasında “Benden başkası da var" mantığına sahip; ama işlerine gelmeyince başkasını görmez oluyorlar.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'i "seçenek sunmaya açık" olduğu için tebrik ediyorum.

İnsanların kendi öz ülkesinde talep ve seçenekleri olamayacak mı? Bu talepler illâ Japonya gibi başka ülkelerde bulunmak zorunda mı?

“Kültürlü insan" olmak için karma eğitim veya kız/erkek ayrı eğitim şart değil; iyi eğitim şart!

Burada karma yahut ayrı eğitim sadece demokratik, insani, evrensel bir haktır!

Bu hakkın kullanılmasına karşı çıkmak başkalarını yok saymaktır!

Ben daima alternatiften yanayım!

Mesela Türkiye Barolar Birliği’nde alternatif barolar olmasını savundum.

Kötü mü oldu? Avukatların seçenekleri oldu.

Türkiye’de “Hekim seçme hakkı” var. Kötü mü oldu?

Şimdi de dileyenlerin sadece bayanların bulunduğu üniversitelere gitmeye hakkı olduğunu ve böyle bir seçenek olması gerektiğini düşünüyorum. Aynı uygulama liselerde de yapılabilir.

Çocuğunu İmam Hatip'e gönderenlerle Anadolu Lisesi'ne gönderenler kavga mı ediyor? Birbirini mi küçümsüyor? Kutuplaşıyor mu? Hayır, bunlar seçenekler ve insanlar birbirine saygı duyuyor.

Bu bir tercih ve tercihleriniz sizi her zaman daha iyi bir Müslüman, daha iyi bir vatandaş yapmaz!

Tercihleriniz sizi daha özgür yapar!

Bu sebeple insanlara seçenek sundukça gelişmiş ülke olursunuz!

Seçenek daraldıkça imkânlar da daralır. Bir süre sonra o kadar daralırsınız ki geriye doğru gidiş başlar.

“YAVAŞ GARDAŞIM GARDAŞ"

Ankara'nın kendi öz kaynaklarıyla 58 kilometre metro hattı yapacağını söyleyen Mansur Yavaş, belediye işçilerinin maaşını ödemek için kredi çekip belediyeyi borçlandıracakmış!

Metro mu?

Kaç kilometre mi yaptı?

Dört yılda temelini bile atmadı!

SON SÖZ: İnsanların konuşmasına ve sizi eleştirmesine müsaade edin; aksi takdirde konuşulmayan konular birikir, fikirde “tekelcilik" oluşur ve yeni paralel yapılanmalar kaçınılmaz olur. İnsanların “seçenek” sahibi olmasına imkân tanıyın; çünkü “başka yolu kalmayan" insanlardan daha tehlikesi yoktur.