ZAP

Sinath, Haftanin ve Hakurk harekâtlarından sonra TSK, Nisan 2022’den itibaren ZAP harekâtına başladı.

ZAP, YPG/PKK’nın:

- 1980’lerden beri yuvalandığı,

- Kurtarılmış bölge ilan ettiği,

- Sözde devlet kurdum dediği,

- "Boş verin Irak Ordusu'nu, Peşmergeyi, buraya Türk Ordusu bile adımını atamaz" dediği,

- Kazarak, patlatarak, matkaplarla oyarak geliştirdiği ve ‘Savaş Tünelleri’ olarak tanımladığı yüzlerce mağarayla birlikte, binlerce sığınak, barınak, depo, mevzi ve yaşam alanı oluşturduğu,

- Gelişmiş teknolojilerden de faydalanarak alanı, mağaraları, yaklaşma istikametlerini; mayın, EYP, tuzak, kamera, foto kapan, ses ve hareket sensörleriyle donattığı, 

- Başyılan Karayılan ve Cemil Bayık’ın "ZAP bizim son kalemiz, burası çökerse her yer çöker, burayı T.C. Ordusu'na dar edeceğiz, hazırız, hepsini yok edeceğiz, kaçacaklar" minvalinde son derece haris ve iddialı cümleler kurduğu,

-  Kandil’den önce ana karargâh olarak kullandığı,

- Yuvalanmaya, mevzilenmeye, gizlenmeye ve baskı altında terör/varlık/etki üretmeye son derece uygun zorlu ve karmaşık bir arazisiyle, YPG/PKK için varoluşsal bir bölgeydi.

İşte bu ZAP’a baskın tarzında bir harekâtla girildi. Ayaklar, bacaklar gövdelerden koparcasına, mermiler bedenleri delik deşik delercesine.

İşte bu bedel ve riskle, o günden bugüne Mehmetçik ZAP’ta.

Şu ana kadar 455 terörist ZAP’ta etkisizleştirildi, 557 savaş tüneli/mağara temizlendi.

Bu 557 mağara/savaş tüneli konuyu bilmeyenler için basit gözükebilir. Aslında YPG/PKK’nın dediği savaş tünelleri değil, ölüm tünelleridir. Bunlar içinde yedi kata kadar varan, 300-500 m uzunluğunda dağ altı tünelleri, çoklu ağzı/çıkışı, kaçış/sızma/sıyrılma imkânını barındıran, standart üretmeden zigzag çizen, alçalan, yükselen, darlaşan, genişleyen, tavanı/yan duvarları/ağızları/çıkışları/yaklaşma istikametleri mayın, EYP, foto kapan, hareket sensörleri, kameralar ile bezenmiş, örgüt liderlerin "T.C. askerini savaş tünellerine çekin ve orada imha edin" talimatını verdiği, YPG/PKK’nın ZAP stratejisinin omurgasını ve son dönemde en büyük iddiasını oluşturan son derece sert ve dişli alanlar. 

Yani bu mağaralar YPG/PKK’nın son dönemde en güvendiği, sırtını ve yeni nesil terör stratejisini yasladığı en önemli hibrit terörün konusu.

Peki ne oldu?

Bu mağaraların tespit edilen 557’sine gidildi ve bedelleri ödenerek hepsi PKK’nın tepesine çökertildi. Bu temizlik durdu mu?

Hayır. Halen devam ediyor.

Ama şu ana kadar bile ne oldu?

YPG/PKK’nın ZAP alanı çöktü, PKK ZAP’ta ağır bir bozgun yaşadı.

Hem de Mehmetçik’in namlu namluya, göğüs göğse; mayınlar, tuzaklar içinde yaptığı delicesine bir mücadeleyle.

Ağır bir bedel ödenerek, 50’den fazla şehitle her bir kilometre karesi kanla sulanarak, 450 kilometre kare kontrol altına alındı.

***

YPG/PKK’nın bir iddiası vardı: "Türk askerinin İHA’sı, SİHA’sı, uçağı var. Bunlar olmasa kaçar giderler" diyordu. Mehmetçik orada o iddiayı, gece sızmaları, baskınları yaparak; mayınlara basarak, EYP’leri patlatarak; dişe diş, göze göz, namlu namluya; mağaraya gizlenmiş, mevziiye girmiş, mayının, EYP’nin , kameranın, foto kapanın arkasına saklanmış teröristi ölümüne aradı, buldu, etkisizleştirdi ya da kaçırttı.

ZAP denklemi böyle gelişince, Mehmetçik bütün zorluğa ve dirence rağmen ZAP’taki ilerlemesini genişletmeye ve derinleştirmeye devam edince artık YPG/PKK’nın iftira ve yalanları gelmeye başladı.

Dedi ki YPG/PKK; "ZAP’ta taktik nükleer silah, kimyasal, termobarik kullanıyorlar! Kendi askerlerini yakıyorlar!"

Bu işi bilen kendi yandaşları bile "Çüşş" dedi.

Zira YPG/PKK, ZAP harekâtı başladığından beri Türkiye’nin tam 2 bin 467 kere taktik nükleer/kimyasal silah kullandığını iddia ediyordu.

Yanlış okumadınız. Tam 2 bin 467 taktik nükleer silah. Bunu kendi medyalarında dile getirdiler, yazdılar, çizdiler, söylediler. 

Ama her nedense şu basit soruları bile kendilerine soramadılar:

- Türkiye’nin envanterinde nükleer silah olmadığı halde, ABD/Çin/Rusya/İngiltere/Fransa/Hindistan/Pakistan/İsrail ve Kuzey Kore’nin sahip olduğu dünya nükleer silah stokunun yüzde 20’den fazlasını, Türkiye ZAP’ta YPG/PKK’ya karşı nasıl kullanıyordu?

Komik, komik ötesi filan değildi bu, akıllara zarardı.

-  Peki kendisinin harekât yaptığı alanlarda nasıl taktik nükleer ve kimyasal silah kullanabiliyordu? Kendileri etkilenmiyor muydu bunlar? Uzaydan mı gelmişlerdi?

- Peki neden ve nasıl KRBN koruyucu elbisesi/maskesi olmadan bu işleri yapabiliyorlardı? Standart postal ve kamuflajla bu işler nasıl becerilebiliyordu?

- Peki taktik nükleer, kimyasal silah kullandığı alanlarda nasıl hâlâ nara atabiliyor, komando andı okuyabiliyor ve PKK’nın canını okumaya devam edebiliyordu? Sonuçta girdiği/faaliyet ürettiği alanlarda kendisinin de etkileneceği/barınamayacağı ve uzunca bir süre girmesinin mümkün olmayacağı bunlar bilmiyorlar mıydı?   

- Peki YPG/PKK 2.467 gibi bu kadar net bir rakamı nasıl verilebiliyordu? Nasıl saymışlardı?

Bu liste daha çok uzar.

Aklı ve sağduyusu olanlar için bu kadarı yeterli, ama uyuyor numarası yapanı ve dogması olanları uyandırmak mümkün değil.

Türk ordusunun kendi askerini yaktığını bile söyledi maymunlar. Buzlayarak bir görüntü dahi yayınladılar.

Hadi delikanlıysanız, o görüntüyü buzsuz yayınlayın.

***

Bütün bu yalanlar, iftiralar, YPG/PKK mahreçli yapılar, medya, bölgesel ve küresel destekçiler üzerinden bir algı ve etki yaratmaya soyunmuşken ZAP’ta bir olay yaşandı ki sormayın. Namlu namluya apansız gelişen bir rastlantı temasıydı. Hani YPK/PKK; "SİHAsı, uçağı olmadan T.C. bir şey yapamaz" diyordu ya. Onu hepten çürüten.

8 Kasım’da Linik Dağı, Balinda kuzeyi, Saca bölgesinde taktik intikaldeki komandolar; dolma saran, şemsiyenin altında hiltiyle kazı yapan teröristlere tosladı. Ve bu apansız temasta gerçek cesaret, atılganlık, adamlık bir kez daha ortaya çıktı. Mehmetçik, son derece avantajlı olmalarına rağmen, canını dişine, parmağını tetiğe takarak 11 teröristin hepsini tek tek etkisizleştirdi.

PKK’nın kendini en güçlü, dayanılmaz, yaklaşılmaz zannettiği ZAP’ta yaşadığı bu son utançtan hemen sonraki günlerde de teslim olmalar başladı. Önce iki, sonra beş terörist teslim oldu.

ZAP, teröristleriyle, iddialarıyla, yalanlarıyla çöküyordu.

Artık sadece ZAP’ın Hakurk’un dağlarına değil, YPG/PKK’nın ZAP’ta en güvendiği dağ kadrosunun da üstüne karlar yağıyordu.

Çöküyordu ZAP, ZAP’ta bir bozgun yaşanıyordu.

***

İşte bütün bunlardan, YPG/PKK’nın ZAP’ta yaşadığı, yaşamakta olduğu bozgundan sonra İstiklâl Caddesi'ndeki kanlı eylem geldi.

YPG/PKK elbet bu eylemi üstlenmeyecek. Hem de asla üstlenmeyecek. Çünkü burada sivilleri, masumları, turistleri, demokrasiyi, özgürlüğü, barışı ve kardeşliği hedef aldı. Ayrıca burası kendisine destek ve himaye sunan pek çok ülkenin temsilciliklerinin bulunduğu diplomatik bir alan, üstlense canına okurlar. Üstüne İstiklâl Caddesi teolojik çeşitliliği; camiyi, havrayı, kiliseyi barındıran, son derece özel bir bölge.

Ama YPG/PKK üstlenmediği, inkâr ettiği bu eylemin nimetlerini de sonuna kadar yemek, sonuna kadar istismar etmek isteyecek.

Dün yazdığım yazıda değindiğim gibi konuyla ilgili iç ve dış bağlantılı çok sayıda parametre olsa da, ‘örgüt içi parametrelerin başlıcası’, hatta en önemlisi ZAP.

Bu eylemle birlikte YPG/PKK örgütün ilgi ve etki tabanını konsolide etmek, ZAP’ta yaşadığı bozgunu unutturmak, dikkatleri dağıtmak, gündemi değiştirmek, süreçleri manipüle etmek isteyecek.

Ama bunların hiçbiri ZAP gerçeğini, YPG/PKK’nın ZAP’ta yaşadığı bozgunu değiştiremeyecek.