Zararın neresinden dönersek kârdır...

Malum, uluslararası ilişkilerin temel prensiplerinden biri “devletlerin kalıcı dostluk ve düşmanlıkları yoktur, ancak çıkarları vardır” şeklinde özetlenebilen ilkedir.

Yani, devletler diğer devletlerle ilişki kurarken ideoloji, din, ırk gibi hususları değil, hak ve çıkarlarını esas alır.

Dolayısıyla, devletler çıkarları gerektirdiğinde veya ortaklaştığında dost, çıkarları çatıştığında ise birbirleri ile mücadele ederler, hatta düşman olabilirler.

DEVLETLER HAK VE ÇIKARLARINI GÖZETİR…

Yani bazı istisnalar hariç, çıkarlarınız doğrultusunda dost veya düşman olursunuz. Karşılıklı mücadele ettiğinizde, çatıştığınızda ya da iş birliği yaptığınızda aslında hedefiniz devletinizin çıkarını, haklarını korumak, geliştirmek, gerçekleştirmek veya elde etmektir.

Dolayısıyla, devleti yönetenlere diğer devletlerle ilişkilere ilişkin sorulması gereken soru; çatışarak, mücadele ederek ya da dostluk, iş birliği yaparak ne elde ettiğimiz ya da edeceğimizdir.

Elbette hiçbir devlet çıkarına zarar verilmesine, haklarına tecavüz edilmesine izin vermez, vermemelidir.

Unutulmaması gereken hayati bir çıkar da güvenlik ihtiyacıdır. Devletler asla güvenlik ihtiyaçlarını göz ardı edemez.

MISIR İLE TARİHİ DOSTLUK VE AKRABALIK BAĞLARIMIZ VARDIR

Mısır ile Türkiye arasında köklü tarihsel, sosyal, kültürel bağların yanısıra akrabalık bağları da mevcuttur.

Bizim Mısır halkı ile Memlükler, Selçuklular ve Osmanlılar'dan kaynaklanan akrabalık bağlarımız vardır.

Bu bağların göz ardı edilmesi ya da koparılması her iki halkın da çıkarına değildi ve olmamıştır. Türkiye ile ilişkileri bozulan Mısır, Yunanistan ile iş birliği yapmıştır. Yunanistan, aslında Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerinin bozulmasından istifade etmiştir.

Senelerdir, özellikle bizim MAVİ VATAN’IMIZIN Doğu Akdeniz parçası için, Mısır ile ilişkilerin geliştirilmesinin önemli ve gerekli olduğunu ısrarla ifade etmiştim. Mısır ile ilişkilerin kötü olmasının Mısır’ın Yunanistan’a yaklaşmasına sebep olduğunu, Yunanistan’ın da bunu istismar ederek Türkiye karşıtı bir cephe kurduğunu dile getirmiştim. Türkiye karşıtı bu cephenin kurulması, bizim Mısır ile tarihi dostluk ve kardeşlik bağlarımıza ve çıkarlarımıza tamamen ters düşmektedir.

Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerinin kötü olması, Yunanistan ile Mısır’ın ilişkilerinin gelişmesi Türkiye’nin asla çıkarına olmadığına gibi eşyanın da tabiatına aykırıdır. Yunanistan yalnızca kendi çıkarlarının peşinde olan, sözde iş birliklerinden de hedefi sadece kendi hedeflerini elde etmek olan, kapasitesini aşan yayılmacı anlayışa sahip, bu hedeflerine ulaşmak için de sürekli başkalarının himayesinde olmayı huy edinmiş, olgunlaşamamış bir devlettir.

Bugün Doğu Akdeniz’de Mısır ile ilişkilerimizin düzeltilmesi karşılıklı çıkarlarımızın gereğidir.

YUNANİSTAN MISIR İLE İLİŞKİLERİMİZİN DÜZELMESİNİ ASLA İSTEMİYOR

Nihayet Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Kasım 2022’de Katar’da Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile el sıkıştı. Yunanistan Dışişleri Bakanı ise hemen ertesi gün, 22 Kasım 2022’de, apar topar Mısır’a gitti. Yani Yunanistan, Mısır ile ilişkilerimizin düzelmesini asla istemiyor. Bu bile Mısır ile ilişkilerimizin neden gelişmesi gerektiğine dair basit bir göstergedir.

Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerinin gelişmesinin önünde aslında hiçbir engel yoktur. Keşke hiç bozulmasaydı veya çok daha önce düzelmiş olsaydı… Ama zararın neresinden dönersek kardır.

MISIR’IN YUNANİSTAN İLE İMZALADIĞI ANLAŞMA HAKLARIMIZI YOK SAYMAKTADIR

Ancak gözden kaçan ya da tepki verilmeyen çok önemli bir hususu gündeme getirmek istiyorum. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Sayın Cumhurbaşkanı’nın Mısır Cumhurbaşkanı ile el sıkıştığı günün ertesi günü, 22 Kasım 2022’de, Kahire’ye giderek Mısırlı mevkidaşı ile “Denizde Arama Kurtarmada İş birliği Mutabakat Muhtırası” imzaladı. Bu konuyu mutlaka yetkililerin ve kamuoyunun gündemine getirmek gerekiyor. Zira Mısır ile Yunanistan arasında imzalanan anlaşma Türkiye’nin arama kurtarma sorumluluk sahasını ihlal ediyor. İhlal etmekle de kalmıyor, yok sayıyor. Yunanistan’ın Sevilla haritasının kabulü anlamına geliyor.

 

O yüzden bu anlaşmanın iptal edilmesi ve Mısır Meclisi'nde onaylanmaması konusunda Türkiye’nin gerekli girişimlerde bulunması, iptal edilmezse bile Türkiye’nin resmi bir açıklamayla bu sözleşmeyi tanımadığını belirtmesi yerinde olur diye düşünüyorum.

MAVİ VATANIMIZ İÇİN DİPLOMATİK VE TEKNİK GÖRÜŞMELERE BİR AN ÖNCE ZEMİN HAZIRLAMALIYIZ

Mavi Vatanımızın Doğu Akdeniz parçası için ise Mısır ile bir an önce diplomatik ve teknik görüşmelere başlamak için mutlaka ortam oluşturmalıyız. Mısırlı yetkililere ve kamuoyuna Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptıkları anlaşmalara nazaran Türkiye’nin Mavi Vatan Haritası'nın yaklaşık 21.000 km2 (yani yaklaşık iki Kıbrıs adası büyüklüğünde) deniz alanı sunduğunu anlatmamız lazımdır.

Unutmayalım ki, Yunanistan ve Mısır sözde deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması imzalamadan önce yaklaşık 15 yıl süren teknik görüşmeler yapmışlardır. Bizim de Libya ile anlaşma imzalama gayretlerimiz yaklaşık 10 yıllık bir süreçtir.

 Yani ilişkilerimizin düzelmesinin çıkarlarımız açısından bir sonucu olmalıdır.

Dediğim gibi, keşke Mısır ile ilişkilerimiz hiç bozulmasaydı, ama zararın neresinden dönersek kârdır.

Ama bu noktada, şu hususa da dikkat çekmek isterim; bir an önce ortaya koyacağımız haritayla Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge ilan ederek kıyıdaş devletlere ne kadar kazançlı çıkacaklarını göstermemiz gerekir. Esasen usul de budur; “önce ilan et, sonra anlaş.”

Bir sonraki yazımda ise Suriye ile ilişkilerin düzeltilmesi gerekliliğine değineceğim.