Zeki Müren vefatının 25'inci yılında anılıyor! Zeki Müren kimdir? Zeki Müren ne zaman öldü?

Türkiye'nin Sanat Güneşi Zeki Müren vefatının 25'inci yılında çeşitli etkinliklerle anılıyor. Peki usta sanatçı Zeki Müren kimdir? Zeki Müren ne zaman öldü?

Farklı tarzı ve duygulu sesiyle büyük bir hayran kitlesine sahip olan besteci, söz yazarı, yorumcu ve oyuncu Zeki Müren, vefatının 25.yılında anılıyor. Türk sanat dünyasının önemli isimlerinden biri olan Zeki Müren hayatı ve biyografisi hakkındaki bilgiler merak ediliyor. "Sanat güneşimiz" olarak tarif edilen ünlü sanatçı Zeki Müren kimdir? Zeki Müren ne zaman, neden öldü?

SANAT GÜNEŞİMİZ ZEKİ MÜREN KİMDİR? ZEKİ MÜREN NE ZAMAN ÖLDÜ?

Zeki Müren 6 Aralık 1931 yılında Bursa Tophane’ de, Üsküp’den Bursa’ya göç eden bir ailenin tek çocuğu olarak doğmuş, ortaokulu bitirene dek Bursa’da yaşamıştır. Babası Kaya Bey ve annesi Hayriye hanımdır. Zeki Müren ilkokul yıllarında zayıf ve çelimsiz bir çocuktur. İlkokulu Osmangazi İlkokulunda başlamış daha sonra Tophane İlkokulu ve Akıncı ilkokullarında devam etmiştir. Zeki Müren’in müzik yeteneği ona ilkokul yıllarında müzikli müsamerelerde oynama fırsatı tanımıştır. Aldığı ilk rol bir müsamerede oynadığı çoban rolüdür. Zeki Müren’in müzik yeteneğini öğretmenlerinin dışında babasıda farkına varmış ve onu bu konuda desteklemiştir.

Zeki Müren 6 Aralık 1931 yılında Bursa Tophane’ de, Üsküp’den Bursa’ya göç eden bir ailenin tek çocuğu olarak doğmuş, ortaokulu bitirene dek Bursa’da yaşamıştır. Babası Kaya Bey ve annesi Hayriye hanımdır. Zeki Müren ilkokul yıllarında zayıf ve çelimsiz bir çocuktur. İlkokulu Osmangazi İlkokulunda başlamış daha sonra Tophane İlkokulu ve Akıncı ilkokullarında devam etmiştir. Zeki Müren’in müzik yeteneği ona ilkokul yıllarında müzikli müsamerelerde oynama fırsatı tanımıştır. Aldığı ilk rol bir müsamerede oynadığı çoban rolüdür. Zeki Müren’in müzik yeteneğini öğretmenlerinin dışında babasıda farkına varmış ve onu bu konuda desteklemiştir.

Zeki Müren on bir yıl boyunca Behiye Aksoy ile dönüşümlü olarak Maksim Gazinosu’ nda sahne almış ve 1976 yılında Londra’ da bulunan Royal Albert Hall’ da ilk Türk sanatçısı olarak konser vermiştir.

Zeki Müren 600’ den fazla plak ve kaset yapmışve ilk plağında okuduğu Şükrü Tunar’ a ait beste olan bir muhabbet kuşu şarkısı, müzik hayatının tırmanışında önemli bir yer tutar. Kendisine ait yaklaşık 300 eser bulunan Zeki Müren’in ilk bestesi olan ‘’ Zehretme hayatı bana cananım’’ şarkısını yaptığında 17 yaşındaydı. Devamında gelen ‘’ Şimdi uzaklardasın’’, ‘’Bir demet yasemen’’, ‘’ Gözlerinin içine başka hayal girmesin’’, ‘’ Elbet bir gün buluşacağız’’ gibi şarkıları büyük beğeni toplamış, birçok sanatçı tarafından söylenmiştir. Zeki Müren 1955 yılında manolyam adlı şarkı ile Altın Plak Ödülünü almış, 1991 yılında Devlet Sanatçısı unvanı seçilmiştir.

Zeki Müren tüm hayatı boyunca kuralına uygun ve ağdalı bir Türkçe kullanarak da hafızalara kazındı. Antalya’ da 1969 yılında Aspendos’ da verdiği konser sonrası Müziğin Paşası olarak anılmış ama bu lakabı neden verdiklerini bilmediğini açıklamıştır.

Zeki Müren 1957-1958 yıllarında Ankara Piyade Okulunda altı ay, İstanbul Harbiye Temsil bürosunda altı ay, Çankırı’ da üç ay olmak üzere 15 ay askerlik görevini yapmıştır.

Zeki Müren Son Yılları

Geçirdiği kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı son altı yılının sahnelerden uzak geçmesine sebep olmuştur. Bodrum’ daki evinde inzivaya çekilir ve kendi tarifiyle kendini dinler. 24 Eylül 1996 yılında TRT İzmir televizyonunu hazırladığı bir programda kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yumar. Her zaman söylediği sahnede ölmek isteği gerçekleşmiştir. Cenazesine oldukça büyük bir kalabalık katılmış, memleketi olan Bursa’ da Emirsultan mezarlığına defnedilmiştir.

Vasiyeti üzerine tüm mal varlığı Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfına bağışlanmış, bu sayede 2013 yılına dek yaklaşık 2251 üniversite öğrencisi burs alarak eğitimlerine devam etmiştir. Mehmetçik Vakfı 2002 yılında memleketi olan Bursa’ da Güzel sanatlar Anadolu Lisesini yaptırarak, birçok sanat dalıyla eğitime açılmıştır. Son yıllarını geçirdiği ev müze haline getirilerek 8 Haziran 2000 yılında hizmete açılmıştır.

 

Yeteneği henüz ilk okuldayken öğretmenleri tarafından fark edilen Müren, ilkokulda bir piyeste çoban rolünü canlandırdı.

Müren, evinin bahçesindeki sardunyalı havuzun başında mahalleli için henüz çocukken ilk kez sahne almaya başladığını aktardığı bir konuşmasında, o günleri anlatmıştı.

İLK SAHNE KORKUSU

"Ortapazar Caddesi'ne her yaz çadır tiyatroları gelir, boş arsalardan birine kurulurdu. Bayılırdım o çadır tiyatrolarına. Babama hep yalvarırdım, 'Ne olur önden bilet al' diye. Benim hatırım için evdekiler iki gecede bir çadır tiyatrosuna taşınırdı. Sahneye önce bir saz heyeti çıkardı. Ardından şarkıcılar sırayla sahne alırdı. Oturduğum yerden onlarla birlikte mırıldanır, şarkılar söylerdim. Hele hele çadırın assolisti çıktığı zaman nefesim kesilirdi, heyecandan yerimde duramazdım. Sahne kokusunu ilk defa çadır tiyatrosundaki şarkıcıları izlerken hissettim. Ne garip bir kokuydu o.

"MÜZEYYEN SENAR HAYRANIYDIM"

"Şarkıcıların süründükleri esans, yaptıkları makyaj, hatta sahnenin arkasındaki tuvaletten yayılan koku! Bu rutubetli kokuyu ciğerlerimin ta derinliklerine kadar teneffüs ederdim. Ben o günlerde koyu bir Müzeyyen Senar hayranıydım. Müzeyyen Hanım'ın evimizde her plağı vardı. Okul dönüşü o plakları dinler, sonra ilk dersleri almaya başladığım Bursalı tambur üstadı İzzet Gerçeker Beyefendi ile Müzeyyen Hanım'ın şarkılarını birlikte geçerdik."

Ailesini ikna ederek lise eğitimi için İstanbul'a giden Müren, 1946'da İstanbul Boğaziçi Lisesi'nde yatılı eğitime başladı.

Usta sanatçı, "Zehretme hayatı bana cananım, Elemlerle doldu benim her anım, Kederimle yanıp sönse de canım, İnan ki ben sana yine hayranım." adlı acemkürdi makamındaki ilk eserini 1949'da Bursa'da kaleme aldı. Eserin Suzan Güven tarafından TRT radyosunda seslendirilmesinin ardından, Müren müzikseverlerin dikkatini çekti.

Boğaziçi Lisesi'nde müzik dersleri veren bestekar Şerif İçli ve Kadri Şençalar'ın derslerini takip eden Müren, lise son sınıftayken Şükrü Tunar'ın Bir Muhabbet Kuşu adlı eseriyle ilk plağını doldurdu.

Zeki Müren, müziğin yanı sıra edebiyat ve resim sanatına da ilgi duyuyordu. 

Yeşilçam'ın ünlü rejisörü Arşavir Alyanak'ın babası Agopos Efendi ile Udi Krikor'dan da dersler alarak musiki eğitimini sürdüren sanatçı, olgunluk imtihanlarını pekiyi dereceyle vererek, 1950'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) girdi. Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden birincilikle mezun olan sanatçı, öğrencilik yıllarından başladığı desen çalışmalarını pek çok kez açtığı sergilerle sanatseverlerin beğenisine sundu.

Üniversiteye girdiği yıl TRT İstanbul Radyosu'nun açtığı ve 186 adayın katıldığı solistlik sınavını birincilikle kazanan Zeki Müren, 1 Ocak 1951'de İstanbul Radyosunda canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi. Bu konserde kendisine eşlik eden saz ekibi arasında Hakkı Derman, Serif İçli, Şükrü Tunar, Refik Fersan ve Necdet Gezen yer aldı.

Müren, başarılı geçen ilk konserin ardından radyolarda düzenli ve birçoğu canlı olmak üzere 15 yıl eserler seslendirdi.

Sanatçı 1954'te Beklenen Şarkı adlı filmle ilk kez sinemaya adım atarken, bu filmde Türk sinemasının ilk kadın yönetmeni ve ilk kadın yıldızı Cahide Sonku ile başrolü paylaştı. Müren'in 10 bestesinin de yer aldığı müzikal film, sanatçıyı görmek isteyenlerin ilgisi sonucu gişe rekorları kırdı.

Müren, daha sonra sinema kariyerinde basamakları hızla çıkarak, 17 filmde başrol oynadı. Sektörde en yüksek rakamlı sözleşmelere imza atan sanatçı, 1955'te Arena Tiyatrosu'nun Çay ve Sempati adlı oyununda da başrol oynadı.

Genellikle oynadığı filmlere Berduş, Hayat Bazen Tatlıdır, Altın Kafes, Bir Yaz Yağmuru gibi kendi bestelediği şarkıların adlarını veren sanatçı, dönemin en popüler, aranılan sesi ve yüzü oldu.

İlk sahne konserini de 26 Mayıs 1955'te veren, aynı yıl Manolyam şarkısıyla Türkiye'de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü'nü kazanan sanatçı, 1976'da Londra'daki Royal Albert Hall'da konser vererek bu salonda sahne alan ilk Türk sanatçı oldu.

Askerliğini 1957-1958'de yedek subay olarak Ankara Piyade Okulu, İstanbul Harbiye Temsil Bürosu ve Çankırı'da tamamlayan sanatçı, ahenkli ve vurgulu ses tonuyla müzikseverler tarafından uzun yıllar boyunca sevilerek takip edildi. 

Kendine ait gösterişli ve ilgi uyandıran kostümleriyle de hayranlarının beğenisini kazanan Müren, sahnede bütünlük oluşturmak amacıyla Türkiye'de ilk kez saz ekibini de bir örnek giydirmiştir.

Sanat Güneşi olarak anılan sanatçı, Maksim Gazinosu sahnelerinde aralıksız olarak 11 yıl Behiye Aksoy ile dönüşümlü olarak sahne aldı.

Sanatçının en sevdiği şarkı Selahattin Pınar'ın Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sen eseriydi.

Sanat hayatı boyunca 600'ü aşkın plak ve kaset dolduran sanatçı, 1991'de Devlet Sanatçısı seçildi. Şimdi Uzaklardasın, Manolyam, Bir Demet Yasemen, Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin ve Elbet Bir Gün Buluşacağız gibi birçok sevilen esere imza atan Müren, aynı zamanda kurallı  şekilde Türkçe konuşmaya özen göstermesiyle biliniyordu.

Sanatın birçok alanında başarılı yapıtlar veren Müren, 1965'te farklı zamanlarda yazdığı şiirlerini bir araya getirerek Bıldırcın Yağmuru adlı eserini kitap ve kaset olarak hayranlarının beğenisine sundu.

Zeki Müren, 1980'de Kuşadası'nda kalp spazmı, ardından da 1983'te Paris'te kalp krizi geçirdi. Sahnelerden uzaklaşarak Bodrum'a yerleşen Müren, son konserini ise 1984'te geliri antik tiyatronun restorasyonuna harcanmak üzere, Bodrum Kalesi'nde verdi.

Mal varlığını Türk Eğitim Vakfı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı'na bağışlayan usta sanatçı, Ajda Pekkan, Muazzez Abacı ve Muazzez Ersoy'la düetlerin yer alacağı 7 şarkıdan oluşan yeni kasetini tamamlayamadan, TRT'nin İzmir Radyosu Stüdyolarındaki canlı yayında 24 Eylül 1996'da kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybetti.

Sanatçının cenazesi, Bursa Ulu Cami'nde kılınan cenaze namazının ardından Bursa Emir Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.

ZEKİ MÜREN ALBÜMLERİ

Senede Bir Gün (1970), Pırlanta 1 (1973), Pırlanta 2 (1973), Pırlanta 3 (1973), Pırlanta 4 (1973), Hatıra (1973), Anılarım (1974), Mücevher (1975), Güneşin Oğlu (1976), Nazar Boncuğu (1977), Zirvedeki (1977), Sükse (1978), Kahır Mektubu (1981), Eskimeyen Dost (1982), Hayat Öpücüğü (1984), Masal (1985), Helal Olsun (1986), Aşk Kurbanı (1987), Gözlerin Doğuyor Gecelerime (1988), Ayrılık İşte (1989), Karanlıklar Güneşi (1989), Şarkılar (1989), Dilek Çeşmesi (1989), Bir Tatlı Tebessüm (1990), Doruktaki Nağmeler (1991), Sorma (1992)

Sonraki Haber