Zırva tevil götürmez
Siyasetin gündemi yeni Anayasa çalışmaları ile hayli meşgul. Seçimler bittiğinden bu yana başka bir şey konuşulmuyor. Varsa yoksa yeni Anayasa. Ekonomik, sosyal, siyasi sorunların çözümüne yönelik adamakıllı yeni bir hamle, belirsizliği ortadan kaldıracak, umutları yeşertecek, güven tesis edecek yeni bir atılım ne yazık ki göremiyoruz…
Muhalefetin ülke yönetmek gibi bir derdi ve sorumluluğu olmadığına göre, vatandaş içine düştüğü zorluğa katlanıp bulunduğu sıkışmışlık ortamından çıkmak için iktidarın gözünün içine bakıyor. Sabırla ha geçti ha geçecek diye bekliyor. TBMM'nin yeni yasama yılı 1 Ekim’de açılacak. Açılacakta ne olacak?
AK Parti listelerinden Meclis’e 4 milletvekili sokan HÜDA PAR’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Anayasa’nın 4. Madde’si üzerinden yeni bir tartışma başlattı. Katıldığı canlı yayın programında kameralara dönüp alaycı bir tavırla, “ahmağa anlatır gibi tek tek söyledim buna rağmen anlamamakta ısrar ediyorlar. Biz anayasanın 4’üncü maddesi olmasın diyoruz. Bir daha söylüyorum, altını çizerek söylüyorum. İlk 4 madde değil, 4’üncü madde, tamam mı?” ifadelerini kullandı.
Burada şark kurnazlığı ve hinlikle millet resmen ahmak yerine koyuluyor. Yapıcıoğlu'na birinin şunu izah etmesi lazım: Ahmak değiliz. Aklımız başımızda. Kimin ne niyet taşıdığını gayet iyi biliyoruz. Anlatılan şey bir anlam ifade etmediğinden sadece dikkate almıyoruz. Yani “zırva tevil götürmez” sağduyu, sabır selamet diyoruz...
Türkiye’yi milli irade eliyle hazırlanmış sivil ve özgürlükçü bir Anayasa’ya kavuşturmak, darbe Anayasası’ndan kurtarmak kulağa hoş gelen bir teori olsa da sürecin pratikte bu noktaya geleceğini az çok tahmin ediyordum ve yeni Anayasa meselesine daima temkinli yaklaşıyordum. Nitekim konu zeminden kaydırılıp Yapıcıoğlu eliyle başka mecralara taşındı…
Zekeriya Yapıcıoğlu bu cesareti kimden ve nereden alıyor? Tek bir milletvekili çıkaracak oy oranına bile sahip değildiler. Kaldı ki bu oy oranıyla alakalı bir durum da değildir. Meclis’e girdiler diye böyle mi olması gerekir? Anayasa’nın 4’üncü maddesi Yapıcıoğlu’nu rahatsız edebilir. Verilen tavizlerin neticesinde, TBMM çatısı altında PKK terör örgütü elebaşının propagandasını yapmaya kadar işi vardıran DEM Parti yetkilileri için de aynı şey geçerli.
Anayasa’nın ilk 4 maddesine atıf yapan başka siyasiler de oldu. Ali Babacan, “günün birinde zemin ve şartlar daha uygun olduğunda hepsi konuşulabilir” demişti. Yine Kemal Kılıçdaroğlu aynı minvalde şeyler söylemişti. Mevcut CHP’nin DEM parti ile irtibatları, AK Parti içinde Yapıcıoğlu’ndan farklı düşünmeyen siyasilerin varlığı hepimizin malumu.
Zaten milletin gündemi dışında olan yeni Anayasa fikrine bu siyasi konjonktürde kimse sıcak bakmıyor, bakmaz. Ne olursa olsun biz bildiğimizi okuruz şeklinde ki çıkışlar da millette kaşlılık bulmaz. Millete rağmen anayasa yapılamayacağına göre...
Cemil Meriç’in deyimiyle: “Artık sağcı solcu kalmadı. Elimizde bir vatan kaldı, bir de vatan hainleri.”
Dünyanın hiçbir yerinde bölmek ve karıştırmak istediğin bir ülkede kimseye milletvekili olma şansı tanımazlar. Türkiye’de artık bunlar yaşanıyor. Bu bağlamda açıkça beyanatlar veriliyor. Hedef aldıkları, düşmanlık besledikleri, yıkmaya çalıştıkları düzenin sağladığı imkânlarla hem de…
Anayasa’nın “değişmesi teklif dahi edilemez” 4’üncü maddesinde ne yazıyor. Tabi öncesinde ilk 4 maddesine bakmamız lazım.
Anayasa’nın ilk 4 maddesi;
Devletin şekli:
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II- Cumhuriyetin nitelikleri.
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı milli marşı ve başkenti.
Madde 3- Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen beyaz ay yıldızla al bayraktır.
Milli Marşı ‘İstiklal Marşı’dır.
MADDE 4- Anayasa’nın 1’nci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
Zekeriya Yapıcıoğlu ve benzerlerine; Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür ibaresi, dilinin Türkçe, yani Türk dili olması, Atatürk milliyetçiliğine bağlılık, laik devlet yapısı rahatsızlık veriyor. Kimilerine göre İstanbul, kimilerine göre Diyarbakır başkent ilan ediliyor. İşte bu hükümlerin değişmesi için Anayasa’nın 4’üncü maddesinin ortadan kalması gerekiyor.
Ürettikleri alternatif ne? Hizbullah, PKK, FETÖ gibi yapıları kurgulayanların tahakkümü altına girmek ve Türkiye’yi tampon bölge haline dönüştürmek. Gaffar Okan’ın, Konca Kuriş’in katillerini savunanların uydurdukları şeriat anlayışını din adı altında pazarlamak. Küçük olsun benim olsun mantığı…
Ernik, mezhepsel ayrışmaların, uydurulan şeriat, din anlayışının, bölücü kafaların örneğini bugün Afkanistan’da, Lüpnan’da ve bütün Arap coğrafyasında görüyoruz. İsrail’in siber saldırı düzeneği ile patlattığı Lübnan nasıl zayıfladı ve İsrail’in hedefi haline geldi? Lübnan din tüccarlarının liyakati ve yeteneği devre dışı bırakıp cehaletten beslenmesiyle çöktü. Yapıcıoğlu ve benzeri düşünce yapıları ile Türkiye’nin siyasi politikalarına, geleceğine yön vermenin sonuçları tecrübeyle sabit.
Türkiye’nin gerçek gündemi; barınma, beslenme, hayat pahalılığı, sığınmacılar, güvenlik, gelir dağılım adaletsizliği, artan şiddet olaylarıdır. Eğitim, nitelikli insan kaynağı yetiştirmek, liyakate, ehliyete önem vermek, mevcut yasaların ve kanunların tam anlamıyla herkese eşit bir şekilde uygulanması ihtiyacıdır.
Anayasalar toplumun gelişimiyle birlikte değişebilen, güncellenebilen metinlerdir. Gerilemek, daha kötü duruma düşmek için anayasa yapılmaz. Atatürk milliyetçiliği, bir millet olmayı, toplumun huzurunu, milli birlik ve dayanışmayı, adalet anlayışını, insan haklarına saygıyı kapsayan devlet-millet-vatan ve bayrak gibi değerleri iç ve dış saldırılara karşı koruma kollama motivasyonudur.
Bu bağlamda yeni Anayasa zaman içerisinde elbette hayata geçirilir. Öncelikli meselemiz ülkemizin ekonomik, siyasi, sosyal sorunlarını çözüme kavuşturmak olmalıdır…