29 Aralık'ta eski Başkan Jimmy Carter 100 yaşında vefat etti.
Amerika Birleşik Devletleri'nin 39. başkanı ve sıradan bir vatandaş olarak Carter, uluslar arası barışın, demokrasinin ve çeşitli insani ve çevresel davaların savunucusuydu.
Carter'ın en büyük icraatların biri olan Orta Doğu çabalarından ötürü; Carter, Orta Doğu'da Arap-İsrail normalleşmesinin babası olarak hatırlanacak.
El Cezire'nin aktardığına göre; 1977'de cumhurbaşkanı olarak yemin eden Carter, Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat tarafından bir Arap ülkesi ile Siyonist devlet arasındaki ilk normalleşme anlaşmasının mimarı olma fırsatına sahip oldu.
Sedat ve İsrail Başbakanı Menachem Begin'in 1978 Camp David Anlaşmalarını sonuçlandırmasına ve iki ülke arasındaki çatışmayı resmen sona erdiren 1979 Mısır-İsrail barış anlaşmasını müzakere etmesine yardımcı oldu.
Carter'ın arabuluculuğuyla sağlanan anlaşmalara bakıldığında, bunların Arap bürokrasisinin Filistin davasını yavaş ve kademeli olarak, ancak kamuoyuna açıklanmadan terk etmesinin ve ABD'nin Filistin'in ulusal özlemlerini gömmeye yönelik bir kampanyasının başlangıcı olduğu da açık.
CAMP DAVID'İN MİRASI
Camp David Anlaşmaları,1978 yılında dönemin İsrail Başbakanı Menachem Begin ve Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat arasında imzalanan bir dizi anlaşma.
Carter'ın Maryland'deki başkanlık inzivasında arabuluculuk yaptığı anlaşmalar sonunda İsrail ve Arap komşusu ilk barış anlaşmasını imzaladı.
Begin ve Sedat, barışa yönelik çalışmalarından dolayı 1978 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldüler.
Carter ise 2002 yılında kısmen “uluslararası çatışmalara barışçıl çözümler bulmak için gösterdiği yorulmak bilmez çaba” nedeniyle bu ödüle layık görüldü.
Camp David Anlaşmaları her şeyden önce tam bir Mısır-İsrail barışına, Mısır'ın İsrail'i tam olarak tanımasına ve Mısır'ın Arap ekonomik boykotuna İsrail'in katılımının sona ermesine yönelik bir yol haritasıydı.
Elbette, anlaşmalar iki ülke arasında birkaç ay sonra bir barış antlaşmasının imzalanmasına yol açacak müzakereler için yalnızca bir çerçeveydi.
Ancak bunlar aynı zamanda Filistin halkıyla ilgili hükümleri de içeriyordu ve bu hükümlerin ifadeleri anlaşmaların nihai amacını gösteriyordu. Belge, işgal altındaki toprakların "sakinlerine" "özerklik" sağlama planından bahsediyordu, sanki Filistinliler Batı Şeria ve Gazze'de işgalci yabancılarmış gibi bir çerçeve çizildi.
Amerikalılar Carter'ın ölümünün yasını tutup, onun mirasını hatırlarken Filistin'deki yıkıcı ABD politikalarını düşünmek daha da elzem hale geldi.
Son kırk yılda, İsrail'in işgali büyük ölçüde koşulsuz ABD desteği sayesinde giderek daha şiddetlendi.
Filistin'e yönelik ABD politikasında bir geri dönüş (Filistin haklarını tanıyan ve İsrail'i suçlarından sorumlu tutan) Jimmy Carter'ın muhtemelen yaşamı boyunca görmek isteyeceği bir şeydi.