Baharda gelen kış, zirai don ve tarımda dayanıklılık zorunluluğu

Türkiye, geçtiğimiz hafta tarım hafızasına kazınacak ölçekte bir zirai don vakasıyla karşı karşıya kaldı. TARSİM’in (Tarım Sigortaları Havuzu) yaptığı açıklamaya göre, bu dönem son yılların en kapsamlı ve etkili don olaylarından biri olarak kayda geçti. Özellikle gece sıcaklıklarının ani düşüşüyle birlikte, ülke genelindeki birçok bölgede tarımsal üretim zarar gördü. TARSİM sigortalı üreticilere yönelik hasar tespit çalışmalarına başladığını ve sürecin titizlikle yürütüleceğini duyursa da, sahadaki endişeleri gideremedi…

Peki, bu durum ne anlama geliyor? Hangi sorunlar bizi bekliyor? Ve çözüm sadece sigortayla mı sınırlı?

TARSİM, 2005 yılında kurulan ve kamu-özel sektör ortaklığıyla işleyen bir tarım sigortası sistemidir. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın denetiminde yürütülen bu sistem, üreticilerin iklim koşullarına, hastalıklara, doğal afetlere ve diğer risklere karşı ürünlerini sigortalamasını sağlar. Özellikle don, dolu, fırtına gibi olaylara karşı koruma kalkanıdır.

Zirai don sonrası oluşan kamuoyu endişeleri üzerine açıklama yapan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, “durumun farkında” olduklarını, Türkiye büyük bir gıda kriziyle karşı karşıya, gıda arz güvenliği açısından ülkemiz tehdit altında şeklindeki değerlendirmelerin iyi niyetli olmadığını belirtti.

Hasarın özellikle bazı meyve çeşitlerini etkilediğini ancak hububat, baklagil ve yağlı tohumlar gibi stratejik ürünlerde risk görülmediğini ve şu anda da tüm ekiplerin sahada ve hasar tespit çalışmalarını sürdürdüğünü, Tarım ve Orman Bakanlığı olarak çiftçilerin yanında olmaya devam edeceklerini ifade etti.

Tarım sigortasının önemine de dikkat çeken Yumaklı, TARSİM poliçe bedelinin yüzde 70’inin devlet tarafından karşılandığını hatırlatarak, çiftçilere Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dâhil olmaları ve ürünlerini sigortalatmaları çağrısında bulundu.

Zirai don, bitkilerin büyüme ve verim sürecini doğrudan etkileyen, gece sıcaklıklarının 0°C’nin altına düşmesiyle oluşan doğal bir afettir. Özellikle çiçeklenme ve tomurcuklanma dönemine denk gelen bu tip don olayları, meyve ağaçlarında ve erken ekilmiş sebze türlerinde ciddi kayıplara neden olur. Nitekim nisan ayının ortasında 36 ilimizde yaşanan zirai don kayısıdan fındığa, buğdaydan elmaya, cevizden üzüme kadar pek çok ürüne zarar verdi.

Gerçekçi çözümler, ancak sorunu bütün yönleriyle görmekle mümkündür. Bu durum, etkisini sadece tarlada bırakmaz ve sadece üreticiyi kapsayan bir sorun da değildir. Konuyu ihracat ve iç piyasa dengeleri açısından ele aldığımızda farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Örneğin yılda yaklaşık 500 milyon dolarlık kayısı ihracatı büyük oranda kaybedilmiş görünüyor.

Türkiye’nin zaten yüksek seyreden bir gıda enflasyonu var, üzerine bu don hadisesi yazın düşmesi beklenen gıda fiyatlarına ve tarım sektöründe çalışan mevsimlik işçilere olumsuz yansıyacaktır. Zirai don, belki bir gecede yaşanıyor ama etkisi bir sezona, hatta bir yıla yayılıyor…

Sonuç olarak, her üretici TARSİM güvencesine sahip değil. Bilinç, bilgi eksikliği, maddi yetersizlik, bürokratik süreçlerden çekinme gibi nedenlerle çok sayıda çiftçi sigorta sisteminin dışında kalıyor. Bu da doğal afetlerin etkisini daha da derinleştiriyor.

Ortaya çıkan tablo, yalnız hasar tespitiyle geçiştirilemeyecek kadar ciddi. Zirai don gibi afetlere karşı daha dirençli bir tarımsal yapı oluşturmak için uzun vadeli stratejiler belirlemek önemli.

Tarım, bir ülkenin hem geleceği hem de gıda güvenliğinin teminatıdır. Zirai don gibi afetler tarımsal sistemin ne kadar dayanıklı olduğunu da test eden bir uyarıdır. Bu uyarıyı dikkate almak; aynı zamanda toprağın sesine kulak vererek, daha kapsayıcı ve dirençli bir tarım sistemi inşa etme zorunluluğudur.