Bir başkadır benim memleketim
Çocukluğumun hatırı sayılır günlerinin geçtiği köyde kadına "kadın" denmezdi, ayıptı...
Anne olan kadına da "anne" denmezdi. "Annesi, anacığı" falan... -ı-ııhh zinhar ağzı dili bağlanır adamın ne diyorsun? "Çocuğum, evladım, yavrum" gibi sakıncalı kelimeler analıkta uzatmalara gidip emekliye ayrılmaya yakın, çağayı çocuğu everme günlerinde söylenebilirdi. Çünkü öyle... Ayıp...
Kadınların en çok duyduğu hitap "Gelin"di. Kayınvalide hakkın rahmetine kavuşana kadar gelin ne kadın ne anneydi hane içinde. Sofrada yeri yoktu. Evlat başı okşanmaz, düşen bebe kaynananın, kayınbabanın yanında tutup kaldırılmazdı.
Hamile kadının derdi sezaryen ya da normal doğurmak değil; doğurabilmekti... Sütün gelip gelmeyeceği değil; inekler bir yanda aç, otlar derilmemiş, ayran yayılmamışken emzirmeye fırsat bulabilmekti.
Kadınlar tarlada, bağda bahçede kendi kendine doğurur, bebe bohçaya aceleyle sarılır, işler geciktiği için güneş batmadan eve koşulup, bebe divana bırakılır, inek sağmaya gidilirdi.
Abartıyorsun diyeni mahcup ederim; zira her bir hikâyemin ailemde karşılık geldiği biri var. Misal annem, kundakta bebekken bir hayvan otlatma günü sonrası dere kenarında unutulmuş. Bir diğer yakınım tarlada doğurulmuş, göbek bağını annesi taşla koparmış. Siz hâlâ oturup sörvayvır izleyin. Bundan âlâ yaşama tutunma öyküsü mü olur?
Tabii bu hikâyeleri o zamanın hayatta kalabilen bebelerinin ağzından dinledim. Bir de tutunamayanlar var... O zaman da "kader" denirdi... "Ömürsüzmüş" denirdi... "Kadersizmiş" denirdi... Denilebilecek tüm kelimelerle o sessizlik doldurulurdu. Bir tek "kadın" denmezdi, bir de "yavrum, evladım..." Çünkü ne var anlamayacak ayıptı işte.
Ölen bebeğe de ağlanmazdı; çünkü bilin bakalım neydi? Aynen öyle... Ayıptı, ayıp... Geçenlerde Dünya Emzirme Haftası’ydı... Size emzirmenin zorluklarından, güzelliklerinden, bebe bakmaktan, çileden falan bahsedecektim. Birden ananemin eli belinde homurdanan sureti belirdi hayalimde. Bebeğinin ardından ağlaması bile ayıp olan o analar geldi oturdu karşıma.
Utandım, acı hatıraları önünde saygıyla eğildim. Çünkü onlar dururken kendimden bahsetmek, nereden bakarsan bak ayıp kardeşim, ayıp...