Bir Tuğgeneralin Kamil Koç otobüsünde koltuk komşusundan ricası

O akşam saat 21.30’da İzmir Aliağa garajından kalkan Kamil Koç otobüsünün 28 numaralı koltuğunda oturan 63 yaşındaki adam, kalkıştan süre sonra yanındaki koltukta oturan yolcudan  şu ricada bulundu:

“Cezaevinden biraz önce çıktım. Ankara’ya evime gidiyorum, ama eşime haber veremedim. Cep telefonum da yok. Müsadenizle sizin cebinizden eşimi arayıp haber verebilir miyim”

HANIMEFENDİ BURADA EŞİNİZ OLDUĞUNU SÖYLEYEN BİRİ VAR

Yan koltuktaki yolcu herhangi bir insanın da yapacağı gibi biraz şüpheyle baktı.

Ancak düzgün görünümlü bir insandı. Yine de ihtiyatlı davranıp, “Eşinizin adı ne ve numarası ne. Önce ben arayıp soracağım” dedi.

Dediğini yaptı, o numarayı açtı “Hanımefendi siz Funda Ünlü müsünüz” diye sordu.

Telefona çıkan kadın “Evet benim” deyince, “Şu anda otobüsteyiz, yanımda eşiniz olduğunu söyleyen bir beyefendi var ve  sizinle konuşmak istiyor” dedi.

Telefona çıkan Funda Ünlü “Anlamadım, nasıl olabilir benim eşim cezaevinde” dedi.

FUNDA BENİM BU AKŞAM BENİ BIRAKTILAR

Yan koltuktaki yolcu telefonu yanındakine uzattı ve o da eşine “Evet benim, bu akşam beni bıraktılar” dedi.

Funda Ünlü az daha bayılacaktı.

Şimdi bu konuşmadan 5 saat öncesine dönelim ve o anı Hürriyet yazarı Sedat Ergin’in 9 Nisan günkü yazısından okuyalım:

AYNI AKŞAM SAAT 17.30 ALİAĞA T TİPİ CEZAEVİ

“Geçen hafta perşembe akşamı saat 17.45 sularıydı. 
İzmir Aliağa (T) Tipi Cezaevi’ndeki tek kişilik odanın demir kapısının üzerindeki 10’a 30 santimetre ebadındaki kapağın dışarıdan açıldığını fark etti. İnfaz memuru, açılan bölümden içeri doğru bakıp “Nihayet Ünlü sen misin?” diye sordu.

“Evet” yanıtını verdiğinde, infaz memurunun “Tahliye edildin” dediğini duysa da bir anlam veremedi. Önce nakledileceğini zannetti. “Ben nakil istememiştim” deyince, “Nakil değil, tahliye... Müdür Bey de seni bekliyor” yanıtını aldı.

SAAT 20.30…11 TORBAYLA CEZAEVİNDEN AYRILIYOR

Kısa bir süre sonra cezaevi müdürünün karşısındaydı. Verilen bilgiye göre, Yargıtay’dan tahliyesi yönünde karar çıkmış ve durum hemen cezaevi yönetimine bildirilmişti. “Hükümlü ve tutuklu salıverme teslim fişi” düzenlendi, imzalar atıldı.

Odasına döndüğünde kısa zamanda toplanmaya çalıştı. Şahsi eşyalarını, dava dosyalarını, kitaplarını naylon poşetlere yerleştirdi, poşetleri de filelere koydu. Bu şekilde tam 11 torba yaptı. Eşyalarının bir bölümünü de hücrede bırakmak zorunda kaldı.

Saat 20.30 sularında 11 torbayla cezaevi nizamiyesinin önündeydi. Biraz ileride Aliağa merkeze giden dolmuş minibüsler vardı. Sıradaki minibüse bindi. Şansı yaver gidince kısa zamanda hareket ettiler. Minibüs şoföründen yol üstünde Ankara’ya giden bir otobüs işletmesi varsa, kendisini orada bırakmasını istedi. Şöför, bir süre sonra kendisini Aliağa Otogarı’nda Kamil Koç yazıhanesinin karşısında bıraktı.”

KİMDİ O 28 NUMARALI KOLTUĞUN YOLCUSU

 O akşam Aliağa T Tipi Cezaevi’nde serbest bırakılan kişi Tuğgeneral Nihayet Ünlü’ydü.

Onun hikayesi son 15 yılda Türk ordusunun şerefli bir çok subayına yapılan haksızlıkların  bir başka örneğiydi.

Hikayesi 15 Temmuz’daki o meşum FETÖ darbesi gecesi başlamıştı.

Darbe girişimi olduğunda Edremit 19’uncu Motorize Piyade Tugay Komutanı olarak görev yapıyordu.

O sırada Akçay’daydı ve bunu duyar duymaz  Edremit’e geçmişti.

Tam o sırada ,  Ege Ordu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep de “Nihayet Paşam, derhal tugayına git ve tugayına sahip çık” emrini vermişti.

 15 TEMMUZ. DARBE GECESİ EDREMİT

 Yine Sedat Ergin’in yazısına dönüyorum:

“Ünlü, gecenin akışına bakıldığında, maiyetindeki bütün birlik komutanlarını tugaya çağırmış, kendilerine anayasal çizgide duracaklarını bildirmişti. Hem karargâhta hem de tugaya bağlı Ayvalık, Burhaniye ve Bergama’daki birliklerde hiçbir hareketlilik gözlenmemiştir o gece. Üstelik İzmir’deki darbeci generallerden biri, kendisini arayıp Bergama’daki tank taburunu İzmir’e göndermesini talep ettiğinde de bu talebi reddetmişti.”

NE İDÜĞÜ BELİRSİZ GİZLİ TANIKLAR 

Ancak bazı asılsız ihbarlar, iftiralar, ne idüğü belirsiz gizli tanıkların ifadeleriyle darbeci olarak tutuklanmıştı. Bu zulüm 6 yıl sürmüş ve Türk Ordusunun bu şerefli komutanının hayatından tam 6 yıl gasp edilmişti.

Sonunda gerçekler ortaya çıkmış ve Yargıtay kararı ile serbest bırakılmıştı.

Ergin’in bu yazısını okuduktan sonra Hidayet Ünlü’yü arayıp konuştum.

ÇIKAR ÇIKMAZ YAPMAK İSTEDİĞİ İKİ ŞEY

Altı yıl boyunca hapiste dünya edebiyatının klasiklerini okumuş. Özellikle Dostoyevski, Tolstoy ve Balzac onu çok etkilemiş. Tolstoy’un Anna Karenina romanındaki anlatım gücüne hayran olmuş.

Bana serbest bırakıldığı geceyle ilgili çok insani şeyler anlattı.

Evde çok sıcak anlar yaşamış. Sevinen sadece ailesi olmamış. Altı yıldır onu görmeyen köpeği,  5 basamak yukardan üzerine atlamış.

“İçerde bazı günler, ‘herhalde artık buradan cenazem çıkar’ diye düşündüğüm anlar oldu. İyimser anlarımda ise ‘Eğer bir gün çıkarsam yapacağım ilk iş ince belli bardakta çay içmek ve sonra Anıt Kabir’e gidip Atatürk’ün huzurunda dua etmek olacak” diyordum.

ATATÜRK’ÜN HUZURUNDA TAKILAN NİKAH YÜZÜĞÜ

“Öyle de yaptım. Eve gelir gelmez elimi yüzümü yıkadım, sonra eşimle birlikte Anıt Kabir’ve gittik ve dua ettim.”

Orada ilginç bir de şey olmuş. Kendisini gözaltına almaya geldiklerinde nikah yüzüğü elinde değilmiş. Eşi nikah yüzüğünü saklamış. O sabah Anıtkabir’e gittiklerinde  yüzüğü yeniden eşinin parmağına takmış. “Ata’nın huzurunda  eşimle nikah tazeledik” diyor.

FETÖ GİTTİ AMA BIRAKTIĞI ARTÇI HAKSIZLIKLAR DEVAM EDİYOR

Peki ya hayatından giden 6 yıl…O bir daha geri gelmeyecek.

Bir kere daha görüyoruz ki, FETÖ bu ülkeye çok zarar verdi.

Çok can yandı. Onlar gitti ama artçı depremleri hala böyle haksızlıklara yol açmaya devam ediyor.

Nihayet Ünlü şimdi serbest. Ama geride böyle mağdur olmuş hala çok sayıda sivil asker insan var…

İnşallah onların mağduriyetleri de giderilir.