Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz!

İki hafta kadar önce Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nde düzenlenen Türk Dünyası Sempozyumu'na katıldım ve “Türk’ün Büyük Ülküsü; Denizcilik” başlıklı bir konferans verdim.  Daha sonra Tunceli’ye ve oradan da Elazığ’a geçerek çeşitli konferanslar, söyleşiler yaptım, yerel TV programlarına katıldım.

Bu arada bölgeyi gezme, bölgenin tarihi ve kültürel birikimi hakkında ilk ağızdan bilgiler alma fırsatım oldu. Özellikle çocukluğumda babamın Tunceli’nin Hozat ve Mazgirt ilçelerinde yaptığı kaymakamlık dönemlerindeki hatırlarım tazelendi.

Bu gezide edindiğim izlenimlerimi, değerlendirmelerimi sizinle paylaşmanın çok önemli bir gereklilik olduğuna kanaat getirdim.

Bu yazımda anlattığım bilgiler ve kullandığım resimler için, bana kaynak ve destek olan Munzur Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Şengül Şenol’a ve çok değerli çalışmaları ile bu konulara ışık tutan Prof. Dr. Mustafa Aksoy’a bilhassa çok teşekkür ediyorum.

SİBİRYA’DAN ANADOLU’YA BİNLERCE YILLIK TÜRK İZLERİ; KOÇ, KOYUN, AT BAŞLI MEZAR TAŞLARI

Bölgede yaptığım gezilerde 7 bin yılı aşan Türk tarih ve kültürünün bir özelliği olan koç, koyun, at başlı ya da figürlü mezar taşlarını yerinde gördüm. Bu tipik mezar taşlarına Türk boylarının yaşadığı hemen her coğrafyada rastlamak mümkündür.

Eski Türkler için mezarlar ve mezar taşları oldukça önemli idi. Şöyle ki; kurganlar, balballar, koç-koyun ve at başlı mezar taşları Türklerin ölen Alpleri onurlandırmak ve onların geride bıraktıkları hikâyelerini yaşatmak için geliştirdikleri kültürel, sosyal ve hatta bir tecrübe aktarım aracıdır.

Koç başlı bir Türk mezarı
Koç başlı bir Türk mezarı

 

İskit Kurganları'ndan Akkoyunlu Devleti'ne kadar tarihte yaşamış tüm Türk kavimleri koyun, koç gibi motifleri kilimlerinden ve mezar taşlarından eksik etmemişlerdir. Türk tarihi ve kültürü bu motif ve sembollerle de bütünleşmiştir. Öyle ki bu mezarlar, mezar taşları, motifler ve semboller Sibirya’nın en ucundan, Orta Asya’nın en derinlerinden Avrupa içlerine kadar uzanan tüm Türk kavimlerinin hikâyesini anlatan birer maddi veri, belgedir.

MEZAR TAŞLARI BİRER TARİHİ KİTABEDİR

Türk tarihinin ve kültürünün en önemli belgeleri esasen mezar taşları ve onlar üzerine kazınmış olan yazıtlardır. Bugün Türk tarihinin en eski ve köklü belgeleri olarak bilinen “Orhun Yazıtları” da esasında Tonyukuk, Kültigin ve Bilge Kağan’a ait anıt mezar taşları ve bu mezara kazınmış yazıtlardır.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 2
Orhun Yazıtları

 

Mezar taşlarına Türkler, katıldıkları savaşları, inançlarını, kültürlerini hatta yaşamları boyunca sürdükleri yoğun duyguları kazıyarak yazmış ve bu mezar taşlarını birer kitabe haline getirmişlerdir.

Mezar taşlarına yazılan bu kitabeler esasında sonraki kuşaklara kalıcı bir öğüt, kültür ve tarih mirasına dönüşmüştür.

Bu anıt mezarların yanısıra Türkler mezar taşlarını çeşitli figürlerle özelleştirmişlerdir. Bu bakımdan Türk kültüründe hayvan figürlü ve özellikle koç, koyun, at başlı mezar taşları çok önemli bir yer tutmaktadır. Bunlar tipik ve sadece Türklere özgü adetlerdir.

Öyle ki İskit ve Kıpçak Türklerinin yaşadığı Rusya ve Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan ve hatta Ermenistan’da da koç, koyun, at başlı mezarlara ya da Türk motiflerine rastlamaktayız.

SİBİRYA’DAN MACARİSTAN’A, UKRAYNA’DAN KIBRIS’A HER YERDE TÜRK İZLERİ

Bugün Anadolu’nun birçok yerinde ve hatta Kıbrıs’ta bu binlerce yıllık Türk geleneğinin izleri görülmektedir.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 3
Anadolu ve Diğer Türk Coğrafyalarında Yer Alan Koç Başlı Mezar Taşları

 

BU MEZAR TAŞLARI ANADOLU’DAKİ KÖKLÜ TÜRK VARLIĞINI TESCİLLEYEN BİRER VESİKA VE TAPUDUR

İşte bu koç, koyun ve at başlı mezar taşlarının Anadolu’da en yoğun görüldüğü yerlerin başında Tunceli, Bingöl, Muş, Van, Bitlis, Ağrı, Iğdır, Erzincan, Diyarbakır ve Elazığ gelmektedir.

Buralarda bulunan koç, koyun, at başlı Türk mezarları esasında Anadolu’nun İslamiyet öncesinde Türk yurdu olduğunu göstermektedir. Bu mezar taşları en eski çağlarda buralarda yaşayan Türklerin örf ve adetlerin yanı sıra dini ve mitolojik durumları hakkında da bilgiler vermektedir.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 4
Türkmenistan-Nohur'da bir mezarlık

 

 

Bir başka deyişle, bu mezar taşları Anadolu’daki köklü Türk tarihini tescilleyen birer vesika ve hatta tapu niteliğindedir.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 5
Tunceli’de yer alan koç başlı mezar taşı

 

MEZAR TAŞLARINDAKİ FİGÜRLER İLE KİLİMLERDEKİ MOTİFLER AYNIDIR

Aslında Türk kültüründe koç, koyun, at başlı figürler sadece mezar taşları ile sınırlı değildir. Bu figürler Türk kültürünün temel unsurlarından biri olan kilim ve halılarda da yoğunlukla kullanılmıştır.

Özellikle Doğu Anadolu’da sıklıkla rastlanan koç, koyun başlı figürlü halı ve kilimleri lütfen hatırlayınız. Esasen Altaylar’dan Tuna’ya hemen her Türk kavmi halı ve kilim dokuma sanatlarıyla uğraşmıştır.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 6
Tunceli-Klasik Türk motiflerini içeren bir mezar taşı
Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 7
Tunceli'de yer alan koç-koyun başlı mezar taşı

 

Anadolu’daki kilim ve halı dokuma sanatın da kullanılan figürler, mezar taşlarındaki koyun, koç ya da at figürleriyle hemen hemen aynıdır. Bu köklü Türk kültür ve hafızasının yansımasıdır.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 8
Koç koyun motifli Anadolu kilimi

 

DOĞU ANADOLU BİR AÇIK HAVA TÜRK TARİHİ MÜZESİDİR

Türk geleneğinin en önemli göstergeleri motifler, kilim desenleri hatta çeşme başlarına işlenen desenler, mezar taşları Tunceli, Bingöl, Muş, Diyarbakır, Van, Bitlis ve Elazığ başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasının hemen her köşesinde karşımıza çıkmaktadır.

Tunceli, Bingöl, Muş, Van, Bitlis, Ağrı, Iğdır, Erzincan, Diyarbakır ve Elazığ coğrafyası Türk dünyasının en eski etnografya eserlerine adeta bir açık hava müzesi şeklinde ev sahipliği yaparak gelecek nesillere sunmaktadır.

Esasen bu koç, koyun figürleri hem İslam öncesi hem de İslamiyet sonrası Türk tarihine bir köprü sağlamaktadır. Türkler bu figürleri yalnızca hayvancılık ve göçerlikle iç içe olan bir kültüre sahip olduklarından kullanmamışlardır.

Koç, koyun İslam dini açısından da oldukça değerli sembollerdir. Hz. İbrahim oğlu İsmail’i Allah için kurban edecekken, Cenabı Allah, Hz. İsmail’in yerine bir koç yollamıştır. Dolaysıyla Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra bu figürleri başka bir manevi derinlik ve inançla kullanmaya devam etmişlerdir.

Sadece bu mezar taşları, balballar dahi Türklerin Anadolu’daki varlığının binlerce yıl önceye gittiğini göstermektedir.

TUNCELİ COĞRAFYASI KÖKLÜ TÜRK TARİHİ KÜLTÜRÜ İZLERİ İLE DOLUDUR

Özellikle Tunceli coğrafyası koyun, koç, at figürlü, başlı mezar taşları, balballarla doludur.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 9
Tunceli Ovacık ilçesi civarındaki koyun-koçbaşları

 

Türk tarihinin en büyük anlatıcılarından birisi olan Dede Korkut’un Kazakistan’daki temsili mezarında dahi Tunceli’deki koç, koyun başlı mezar taşlarının bir benzeri yer alır.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 10
Dede Korkut'un temsili mezarının sağ ve sol köşesinde yer alan koç mezar taşları

 

TUNCELİ’DE TÜRK KÜLTÜRÜ “OCAK KÜLTÜRÜ” İLE DEVAM ETMEKTEDİR

Kadim Türk boylarına ev sahipliği yapan ve hala da onlara yurt olmaya devam Tunceli’de Türk kültürü “Ocak Kültürü” ile devam etmektedir.

Tunceli’deki Ocaklar'ın çoğu kendilerinin Horasan’dan gelen Türkmenler olduğunu söylerler.

Bu Ocaklar’ın başında gelen Şıhahmed Ocağı Ahmet Yesevi Hazretlerinin yolunu izleyen bir Alevi Ocağı olarak bilinir. Şah Ahmet ise Ahmet Yesevi Hazretlerinin evladındandır. Bu yıl Şıhahmed Ocağı'nın, Ahmet Yesevi - Şıhahmed Vakfı'nı İstanbul'da kurduğunu da öğrendim.

Tunceli'de Horasan’dan gelen kültür ve inancın izleri hâlâ mevcudiyetini korumaktadır. Hâlâ doğa inancı olan Şamanizm'in bir yansıması olarak, Tunceliler sabahları Hazreti Muhammed’in yüzü dedikleri güneşin doğuşuna şükrederek, dua ediyorlar. Hazreti Fatma’yı temsil ettiği inancıyla da Ay’a dönerek dua ediyorlar. Yani Tunceliler İslam’ı kadim Türk inanç ve adetleri ile yorumlayıp, yoğurmuşlardır. Doğaya saygılı davranıyor, doğanın ahengi bozulmasın diye doğadaki yabani hayvanlara dokunmuyor ve yemiyorlar.

Mesela Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'nin kucağında taşıdığı dağ keçisi-geyiği kutsaldır. Tunceli'de insanlar bu nedenle dağ keçileri ve geyiklerini gözleri gibi hâlâ koruyorlar. Keçi avcılığına karşı da toplumda büyük bir hassasiyet var. Dağlar, akarsular, örneğin Munzur Suyu Tunceliler için kutsal. Çünkü Alevi Müslüman inancında hepsi Can’dır. Doğa kirletilemez korunur.

Tunceli yemek kültüründe Türk’ün geleneksel yemeği haşlama ve keşkek var. Kadim dilimiz Türkçe'ye sahip çıkmaya çok özen gösteriyorlar. Cem'de dualarını Türkçe yapıyorlar.

Tunceliler eğitime ve öğretime, bilime büyük önem verdiklerini, aklı kullanmayı önemsediklerini özellikle belirtiyorlar. Tuncelili Cemal Süreyya'nın dediği gibi; “Biz bilimin çocuklarıyız” diyorlar.

İşte bu nedenledir ki Tunceliler, Cumhuriyet’in kuruluşunu tüm varlıkları ile desteklemişlerdir.

ATATÜRK’ÜN YAKIN ARKADAŞI OLAN DİYAP AĞA

Şunu da hatırlatalım; TBMM kuruluşunda Türkmen Şıhahmed Ocağı'ndan (Şah Ahmet) beş milletvekili vardır ve biri de Atatürk’ün yakın arkadaşı olan Diyap Ağa’dır. Tuncelililer gerçekten Cumhuriyet'e dört elle sarılmış ve Atatürk’ün yanında olmuşlardır.

Biz hep birlikte Türk Milleti'yiz! - Resim : 11
Atatürk ve Diyap Ağa

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ KURAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR

Diyeceğim odur ki, Anadolu’daki Türklük binlerce yıl ötesine gider. Biz Türk Milleti olarak bir bütünüz. Mezhep ayrılıkları öne sürerek Türk Milleti’nin içine nifak ve fesat tohumları sokulmasına izin vermemek ve uyanık olmak lazımdır.

Atatürk’ün 1930 yılında Türk Milleti’ni tarif ettiği; “ Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözünü daima hatırda tutalım.

Dikkat ediniz Atatürk’ün, Türk Milleti tarifinde ırk, din, mezhep, dil, renk ayrımı yoktur!

Yani BİZ HEP BİRLİKTE TÜRK MİLLETİ’YİZ!