CHP Heyeti'nin 25 bin liralık oteli!

TBMM’de dezenformasyon yasası tartışılıyordu.

Kürsüye çıkan CHP’liler, “Bu sansür yasasıdır” diye ortalığı ayağa kaldırıyordu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu ise ABD’deki toplantılarına, sadece Türkiye’den götürdüğü beş gazeteciyi alıyor; Anadolu Ajansı, Hürriyet, Habertürk ve Sabah muhabirleri dahil, onlarca gazeteciye ambargo uyguluyordu. Beri yanda, Meclis’te söz alan CHP Grup Başkan Vekili, “Basını özgürleştireceğiz” demeye devam ediyordu.

Kemal Bey’in, Boston’dan Washington DC’ye bir gidişi var ki; hem evlere şenlik hem de soru işaretleriyle dolu.

Oray Eğin, Habertürk’te yazdı.

Boston’dan DC’ye uçak biletleri alınmış. Beş gazeteci, milletvekilleri, parti sözcüsü uçağa biniyor. Ama Kemal Bey ortada yok. Son anda, DC’ye karayolu ile gitmeye karar veriyor. Gerekçe ise,  Boston-DC arasındaki New York’ta, Türk Evi’nin önünde, Erdoğan’ın başörtüsü ile ilgili anayasa çağrısına “hayır” videosu çekmek. Araya da, “Bu gökdelen Türkiye’de bir aileye ait” cümlesini sıkıştırmak. Oysa gökdelen bir vakfa ait ve öğrenci yurdu olarak faaliyette.

Oray Eğin, “Bu sekiz saatte Kılıçdaroğlu’nun ne yaptığına dair hiçbir bilgi yok” diyor. Ucu açık bir cümle. Oray Eğin, görünmeyen sorular soruyor aslında. “İstenirse bu sekiz saatte her şey yapılabilir” demek istiyor. Birileriyle görüşülmüş olabilir mi? Kılıçdaroğlu’nun günahını almak istemem.

Sahi Kemal Bey, yanında onca milletvekili ve gazeteciyle bu geziyi neden yaptı? O kadar emek, para, zaman, elli öğrenciyle konuşmak için miydi? Geceliği 25 bin lira olan otellerde, Türk Evi’nin önünde bir video çekip, üç beş öğrenciye, “Türkiye’de demokrasi yok” demek için mi kaldılar? Evet, Kılıçdaroğlu ve ekibinin 11 Ekim gecesi konakladığı Jefferson Oteli’nin bir geceliği bin 230 dolar artı vergiler. Yaklaşık 25 bin Türk Lirası. Umarım değmiştir.

“Kılıçdaroğlu icazet almaya gidiyor” tartışmalarının gölgesindeki ziyaret tam bir fiyasko.

Kemal Bey’in attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmedi. Ama o kayıp sekiz saatte kimsenin bilmediği çok önemli bir icraat varsa ayrı. Onu kimse bilmiyor şimdilik.

AK PARTİ-MHP OYLARI YÜKSELİŞTE

AK Parti ve MHP’nin oyları son anketlerde periyodik yükseliyor.

Yükseliş, AK Parti’ye yakın araştırma şirketlerinde değil sadece. CHP ile uyumlu çalışan firmaların bulduğu sonuçlar da böyle.

Peki neden?

Enflasyon mu düştü? Hayat pahalılığı mı azaldı? Kiralar inişe mi geçti? Dolar 10 lira mı oldu?

Elbette hayır.

Değişen; gündem belirleme üstünlüğünü iktidarın muhalefetten geri alması. Yeni proje ve vaatlerle umut vermeye başlamasıdır.

Vatandaş kendine soruyor: “Kime neden oy vereceğim?”

Biraz daha sorumluluk ve bilinç katmak isteyenler: “Kime, neden oy vermeliyim?” diyor.

“Yaparsa kim yapar?”, “Yükselen enflasyonun, çarşı pazardaki felaketin ateşini kim söndürür?”, “Yeniden istikrarı kim sağlar?”

Benim aklıma gelmeyen soruların hepsi vatandaşın zihninde.

Bakmayın siz, millete, “Bidon kafalı, çoban” diyen, kendini ülkenin tek sahibi sanan zavallılara.

Hele hele, Cumhur İttifakı'na oy verenleri kast ederek, “Bu milletin yüzde elli biri cahil” deme gafletine düşenlerin dönüp yüzüne bile bakmayın. Türkiye’de oyun, egemen azınlıkların kurallarına göre oynanmıyor. Oyunu da, kuralları da, milletin çoğunluğu, bugünkü sistemle “Yüzde elli artı bir”i belirliyor. CHP’yi, İYİ Parti’yi tercih edenlerin oyları ne kadar değerli ise AK Parti’yi, MHP’yi tercih edenlerin oyları da o kadar kıymetli.

İYİ PARTİ PES Mİ ETTİ?

Daha önce, İYİ Parti’nin, Kılıçdaroğlu’nu “neden aday olmaması gerektiği” konusunda ikna etmeye çalışacağını yazmıştım. İkna edemezlerse, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına zoraki “evet” diyeceklerini de söylemiştim.

Aksi halde masa dağılacaktı ve İYİ Parti, masayı dağıtan bileşen olmak istemiyordu.

İYİ Parti’nin aklındaki iki aday; İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın CHP’li olmaları da son dönemde bu iki ismi Kılıçdaroğlu’na karşı masaya sürmeyi zorlaştırdı. Belli ki İYİ Parti, hem Yavaş’a hem de İmamoğlu’na, “Çıkıp adaylığınızı açıklarsanız destekleriz” mesajı gönderdi. Meral Akşener’in, “Biz, kendisi çıkıp (Ben adayım) demeden, kimseyi aday gösteremeyiz” serzenişinin altında iki belediye başkanının çekimser durması yatıyor.

Akşener’in, “Kemal Bey kararlı aday gibi görünüyor”  ifadesi de yukarda söylediğim gibi, gönül kırıklığını da içeriyor.

Sonuçta, Kılıçdaroğlu, Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlenirse, en azından İYİ Parti, seçilemeyeceğine inandığı bir isme “evet” demiş olacak.