Cumhurbaşkanı adayında aradığım iki özellik...!

“Bir saat sonra da Pupp'ın restoranına gittim.

Tekmil masalar meşgul.

İki kişilik küçük bir masanın yanında durdum.

Boş olan bu masanın da üzerinde herhalde rezerve edilmiş olduğunun yazılı olduğunu anladım.

Fakat anlamamazlıktan gelerek, o esnada oradan geçen Herr Obert'e ‘Rezerve midir’ dedim. Almanca olarak ‘saat 1.30 için’ dedi.

Anlamamazlıktan geldim. ‘Fransızca bilir misiniz’ dedim.

‘Evet’, dedi aynı şeyi Fransızca tekrar etti, ‘Fakat siz o zamana kadar yemeğinizi ikmal edersiniz’ dedi.

Hemen oturdum.

Bu defa cebimde getirdiğim ekmekle iyi bir yemek yedim.

Herr Obert'e fazla pourboire verince lokantanın müşarünileyhi, ‘Yarın kaçta teşrif edeceksiniz? Yarın en muvafıktır’ dedi.

Muvafakat ettim.

İsmimi, daha doğrusu masayı angaje etmek için künyemi sordu, söyledim.

Adamcağız ‘Ekselans akşam için emriniz... ?’

‘Gelmeyeceğim’ dedim.

Filhakika akşam yemeğini Imperial'de yemek istiyordum.

Daha orasını görmemiştim. Öğleden evvel odaların tanzimi esnasında uğrayan Dr. Vermer'i de davet etmiştim.

Eve geldim, saat 3'e kadar istirahat ettim.

Evin intizam ve sükûnetini görünce, bu sükûnetten istifade etmek cihetleri varid-i hatırım oldu.

Almancayı bildiğimi de unutmak suretiyle terk etmiştim.

Fakat şimdi, Almanca arzu ettiğimi anlatamadığımdan kızıyordum.

O halde Almancayı öğrenmeye derhal başlarım.

Direktrise, doktora, her önüme gelene bir Almanca muallim veya muallime bulmalarını söyledim.”

***

Yukarıdaki satırlar…

Atatürk’ün "Karlsbad Hatıraları"ndan…

Kusursuz Fransızcasının yanında…

Az da olsa bildiği Almancasının garsonla konuşmak için yetmediğini görünce…

Hırs yapıp o gece öğretmen tutmaya çalışmış… 

***

Kurucumuz… 

Fransızcayı biliyor… Su gibi… 

Arapça mektup yazabiliyor.  Farsçası var… 

İlber Hoca’nın anlatımıyla “Rumca ve Bulgarcaya da aşina.”

Yetinmiyor…

Almanca da öğreneceğim diye tutturmuş… 

*** 

Bugün ise… 

Tercümanlarla boğuşuyoruz.

Onu dedi mi? 

Bunu demedi mi? 

Tam ne dedi… 

Sen ne çevirdin? 

***

Neyse alıştık artık… Kabullendik… Bu saate kadar da getirdik…

Ama kurt kapanına dönen coğrafyamızda…

Önümüzdeki yıllarda iki özellik çok önemli olacak… 

Hem dünyayla doğrudan iletişim kurabilen… 

Hem de istihbarat dünyasına yabancı olmayan liderlik…

Hemen aklınıza İstihbarat Teşkilatımız gelmesin…

Bir istihbarat kültürü ve istihbarat kafasından söz ediyorum…

***

Çevremizdeki ülkelere bakın… 

Rusya… İran… Suriye…

Hepsinin devlet başkanları istihbarat kökenlidir. 

Ve hepsi şakır şakır yabancı dil konuşur…  

*** 

İşte bu yüzden… 

İsimlerinden bağımsız… 

Cumhurbaşkanı adayında ne özellikler olmalı diye sorulduğunda…

Bu iki özelliği ilk önce sıralıyorum. 

Bir… İstihbarat dünyasına aşina olması…

İki… Su gibi yabancı dil bilmesi….

Tek kutuptan çok kutba geçen dünyada bir ve bütün olarak kalabilmemiz için böyle bir başkanımız olması gerekli…