Cumhurbaşkanı Erdoğan: Teröristler güvenli bölgeden çıkınca harekat sona erer

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti grubunda yaptığı konuşmada teröristlerin silahlarını bırakıp güvenli bölgeden çıkması halinde harekatın sona ereceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Teröristler güvenli bölgeden çıkınca harekat sona erer

Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, yeni yasama yılının ilk grup toplantısının hayırlara vesile olması dileğinde bulunarak, yurt dışı programları dolasıyla grup toplantılarını gerçekleştiremediğini belirtti. 

Sırbistan ziyaretini anlatan Erdoğan, Sırbistan-Türkiye ilişkilerine ivme kazandıracağını düşündüğü temaslarının son derece verimli ve başarılı geçtiğini ifade etti.  

Erdoğan, İkinci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı'nın ardından Sırbistan ile 9 anlaşma imzalandığını hatırlatarak, İş Forumu'nda da iki ülkenin iş adamlarının somut iş birliği imkanlarını değerlendirdiğini aktardı. 

Bu ziyaret vesilesiyle Türk şirketleri tarafından kurulan 6 fabrikanın açılışını, bir fabrikanın da temel atma törenini icra ettiklerini vurgulayan Erdoğan, TİKA'nın tamamladığı çeşitli projelerin açılışını da yaptıklarını aktardı. 

Erdoğan, Türkiye -Bosna Hersek- Sırbistan Üçlü Zirve Toplantısı'nın düzenlendiğini, Belgrad-Saraybosna otoyol projesinin temel atma törenini gerçekleştirdiklerini ve bu projenin yeni bir dostluk köprüsü olacağına inandığını belirtti.  

"5 devlet bir millet" vurgusu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Konseyi 7'inci Zirvesi dolayısıyla gerçekleştirdiği Azerbaycan ziyaretine de değinerek, bu kapsamda Azerbaycan Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Türk Konseyi Zirvesi'ne iştirak eden Kazakistan kurucu Cumhurbaşkanı, Kırgızistan, Özbekistan Cumhurbaşkanları ve Macaristan Başbakanı ile gerçekleştirdiği temaslarda ikili ve bölgesel konuları ele aldıklarını belirtti. 

Bugüne kadar söylenen "iki devlet bir millet" sözüne atıfta bulunan Erdoğan, "Dün şunu ifade ettim. Bundan sonra artık 'beş devlet bir millet'. İnşallah Türkmenistan'ı da buraya kattığımız zaman 'Altı devlet bir millet' olmak suretiyle bölgede çok daha güçlenerek yürüyeceğiz." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, görüşmelerde Türk dünyasına ve bölgeye ilişkin ortak gündemdeki meseleleri etraflıca değerlendirme fırsatı bulduklarını, daha önce onur konuğu olarak katılan Özbekistan'ın bu defa zirvede tam üye olarak yer aldığını kaydetti. 

Macaristan'ın geçen sene olduğu gibi gözlemci sıfatıyla zirveye katıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Böylece Türk Konseyi daha da güçlenmiş oldu. Ayrıca Macaristan, Budapeşte'de Türk Konseyi'nin ofisini açtı. Bundan böyle Avrupa'nın içinde de Türk Konseyi'nin bir iletişim merkezi oluştu." diye konuştu. 

Erdoğan, zirvede Kazakistan'ın kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in teklifi üzerine Türk Konseyi Onursal Başkanı ünvanının tevdi edildiğini belirtti. 

TÜRKPA, TÜRKSOY, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Miras Vakfı ile Türk Sanayi ve Ticaret Odası arasında iletişimi kuvvetlendirmek amacıyla Türk Konseyi Koordinasyon Komitesi'nin kurulmasını kararlaştırdıklarını bildiren Erdoğan, 8'inci zirvenin gelecek yıl Türkiye'nin ev sahipliğinde düzenleneceğini açıkladı. 

"Bu dönem çok daha hassas olmak lazım"

Grup toplantısını çarşamba da olsa gerçekleştirmek istediklerini kaydeden Erdoğan, 4-6 Ekim'de de 29. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda bir araya geldiklerini hatırlattı.

AK Parti 7. Olağan Kongre Süreci'nin başladığı şu günlerde gerçekleşen bu toplantının gelecek dönemde çalışmalarına ışık tutacağına inandığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Meclis gündeminde de çok önemli hazırlıklarımız, kanun tasarılarımız bulunuyor. Yargı Reformu'nun birinci paketi başta olmak üzere tüm bu çalışmaları arkadaşlarımızın titizlikle takip ettiklerine inanıyorum. Ancak bir parantez açıyorum, milletvekili arkadaşlarımızın Meclis'e iştirak noktasında zayıf olduklarını Grup Başkan ve Başkanvekili arkadaşlarımdan istihbar ettim. Bu tabii bizim gibi böyle güçlü bir partiye yakışmıyor. Arkadaşlar bizim salı, çarşamba, perşembe fevkalade haller dışında üç günümüzü Meclis çalışmalarına örnek bir parti olan AK Parti olarak vermezsek, bize yazıklar olsun. Burada hassas olmamız lazım. Hele hele bu dönem çok daha hassas olmak lazım. Arkadaşların, sizleri bahçelerden toplayıp gruba getirmemesi lazım. Bunu özel bir ricam olarak söylüyorum.

Bunun yanında bu dönemde Cumhur İttifakı olarak Meclis'i etkin şekilde çalıştırmakta kararlıyız. Ancak bu iştirakleri tam yaparsak... Ülkemizin ve milletimizin hayrına olduğuna inandığımız her konuda Meclis'te temsil edilen diğer siyasi parti grupları ve milletvekilleri ile uzlaşma yollarını aramayı sürdüreceğiz. Bununla birlikte  Meclisin gereksiz yere oyalanmasına, kilitlenmesine, işlevsiz hale getirilmesine yönelik hiçbir girişime de eyvallah etmeyeceğiz."

"Ülkemiz, müttefiklik hukukunun gereklerini yerine getirmiştir"

Suriye'de 9 Ekim'de saat 16.00'da başlatılan Barış Pınarı Harekatı'nın başarıyla devam ettiğini anlatan Erdoğan, "Türkiye, Barış Pınarı Harekatı'nı başlatma noktasına bir anda gelmemiştir. Bu işin bölücü terör örgütüyle mücadelemiz bakımından yaklaşık 40 yıllık, Suriye sorunu bakımından 8 yıllık mazisi var. Bugün geldiğimiz noktada 40 yıldır on binlerce vatandaşımızın canına mal olan, ülkemize yüzlerce milyar dolar maliyet getiren bölücü terör meselesinin nasıl ortaya çıktığını ve büyüdüğünü daha iyi anlıyoruz. Ülkemiz, her hal ve şart altında müttefiklik hukukunun gereklerini yerine getirmiştir. Buna karşılık müttefiklerimizin yüzümüze başka konuştuğu arkamızdan ise başka işler çevirdiği inkarı mümkün olmayan bir şekilde açığa çıkmıştır. Her şeye rağmen Türkiye'nin tavrı barıştan, huzurdan, esenlikten yana olmuştur, böyle de olacaktır." değerlendirmesinde bulundu. 

Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Suriye meselesinin kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasının yeniden dizayn edilmesini amaçlayan bir projenin ürünü olduğunu vurgulayarak, Suriye yönetimine ortada henüz hiçbir çatışma yokken demokrasiden, hukuktan, haktan, adaletten yana tavır takınması için çok tavsiyede bulunduklarını, bunun için çok çabaladıklarını hatırlattı.

"Özellikle vatandaş dahi sayılmadıkları için ezilen, horlanan, dışlanan Kürt kardeşlerimize, ülkemizle irtibatları sebebiyle baskı altında tutulan Türkmen kardeşlerimize hakkaniyetle davranılması için ısrarcı olduk. Bunu bizzat Esed'in kendisine defaatle söylemiş bir liderim." diyen Erdoğan, ne yazık ki bu tekliflerin değerlendirmeye alınmadığını tam tersine baskı, şiddet ve zulüm yolunun seçildiğini söyledi.

Suriye'de yaklaşık 1 milyon masum insanın hayatına mal olan krizin böyle başladığını anımsatan Erdoğan, son 8 yılda ülke nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan 12 milyon kişinin evlerinden kaçmalarına, bu kişilerinin yarısının da ülke dışına gitmesine yol açan çatışmaların yaşandığını aktardı.

Suriye dışına giden 6 milyon civarındaki Suriyelinin 4 milyonun da Türkiye'ye geldiğine dikkati çeken Erdoğan, bu kişilerin 3 milyon 650 bininin ağırlıklı olarak Arap, Türkmen, Ezidi, Keldanilerden, 350 bin kişinin de ağırlıklı olarak Kobani'den gelen Kürtlerden oluştuğunu anlattı.

 "Ey Arap Ligi..."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dikkat edin tamamına yakını Arap olan bu mülteciler. Maalesef ifadeyi kullanmakta bile edep ettiğim Arap Ligine hiç yakışmıyor. Ey Arap Ligi, acaba siz ne kadar Suriyeliyi kabul ettiniz? Siz Suriye'yi Arap Liginden çıkardınız, şimdi de Türkiye'ye hakaret etmek için Suriye'yi almak gibi bir projeyi hayata sokmaya çalışıyorsunuz." diye konuştu.

Yaşanan kaos ortamını fırsat bilen bazı güçlerin "DEAŞ" adı altında bir "cinayet makinesi" icat edip, iplerini sürekli ellerinde tutarak, bu terör örgütünü ortaya saldığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arap Liginin bugün bu mültecilerle ilgili bir Allah kuruşu destek verdiği vaki mi? Hayır. Avrupa Birliğinin 3 milyar avro uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla Kızılay'a, AFAD'a gönderdiği destek. Verdiği söz, 6 milyar avroydu ama biz gelse de gelmese de şu ana kadar bu konuda yaptığımız harcama 40 milyar doları aşmıştır. DEAŞ'ın faaliyet gösterdiği, katliamlar yaptığı, müdahalelere sebebiyet verdiği bölgelerin tamamı da coğrafyamızın kadim halklarının yaşadığı yerlerdir. İslam ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bu vahşi örgüt İslam ve Müslümanların en büyük düşmanıdır, yüz karasıdır."

"DEAŞ balonunu söndürdük"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün dahi hala bölgede Müslümanlar lehine atılabilecek her adımın önüne DEAŞ faktörünün bir engel olarak çıkartıldığının altını çizerek, "Üstelik DEAŞ'ı proje olarak geliştiren, maddi olarak destekleyen, fiilen yönlendiren ülkeler, bugün karşımıza güya 'en büyük DEAŞ düşmanı' görüntüsüyle çıkıyor." ifadelerini kullandı.

Bu konuda kimin ne rol oynadığını gayet iyi bildiklerini vurgulayan Erdoğan, "DEAŞ'ın bölgedeki çöküşünü başlatan ise yine biz olduk. Nerede başlattık bunu, El Bab'da. Orada 3 bin DEAŞ'lıyı etkisiz hale getiren biz olduk. Ama bunlar, başta FETÖ'cüler olmak üzere hep aleyhte, güya biz 'DEAŞ'a karşı müşfikmişiz.' Tıpkı bir balon gibi sürekli şişirilen, gücü sadece masumlara yeten bu örgütün foyasını, Fırat Kalkanı Harekatı ile biz ortaya çıkardık. Bu harekatta yaklaşık 3 bin teröristi etkisiz hale getirerek, DEAŞ balonunu söndürdük." dedi.

Fırat Kalkanı Harekatı'nın ardından müttefiklere, Rakka ve Deyrizor başta olmak üzere, Suriye'de DEAŞ'ın elindeki diğer yerleri de  özgürleştirmeyi teklif ettiklerini, hatta harekat planlarının bile hazır olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ancak o anda anlaşılmaz gibi gözüken ama artık gayet iyi bildiğimiz sebeplerle müttefikler Türkiye gibi meşru bir güç yerine PKK, YPG gibi bir terör örgütüyle hareket etmeyi tercih ettiler. Hala onlarla beraberler. Teröristler Fransa'da bir eylem yaptığında Fransız halkının acısını paylaşmak üzere, tüm dünya ile birlikte biz de oradaydık. Buna karşılık, DEAŞ ülkemizde 50, 100 kişinin öldüğü pek çok canlı bomba saldırısı gerçekleştirdiğinde yanımızda hiç kimseyi bulamadık.

Mesele DEAŞ değil, hele PKK hiç değil, sadece ve sadece bölgemize yönelik bir projenin hayata geçirilmesi olduğu gerçeği attığımız her adımda bir kez daha karşımıza çıktı. Bu durumda önümüzde iki yol vardı. Ya Avrupa'da ve Amerika'da yazılan bu senaryoda bize biçilen role teslim olacak, yanı başımıza gelenlere ve geleceklere rıza gösterecek, kasap bıçağına boynumuzu uzatacaktık ya da mücadele edecektik."

Türkiye'nin ve Türk milletinin mazisinde teslim olma seçeneğinin asla olmadığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan,  "Biz de yapmamız gerekeni yaptık. Milletimizle birlikte mücadele bayrağını yükselttik. 'Ya istiklal ya ölüm' diyerek devletini kurmuş bir millete başka türlüsü zaten yakışmazdı." dedi.

Suriye'de Türkiye'nin başlattığı operasyonun ardından DEAŞ tehdidi ortadan kalktığında karşılarında garip bir manzarayla karşılaştıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bir tarafta rejim 100 binlerce insanı katlederek, milyonlarca insanı yerinden ederek ilerliyordu. Diğer tarafta ise PKK/YPG, Amerika'nın ve Avrupa'nın sınırsız desteğiyle 1 milyon Kürt'ü, Arap'ı, Türkmen'i, Süryani'yi ve her kesimden insanı yerinden ederek, sınırlarımız dibinde bir terör koridoru oluşturuyordu.

Bugün sivil kayıpları konusundaki hassasiyetlerinden dem vurarak karşımıza dikilenlerin hiçbirinin de o günlerde sesi çıkmıyordu. Biz İdlib'de 4 milyon insanın hayatını kurtarmak için var gücümüzle çalışırken, yasak savma kabilinden cılız sesler dışında bunların hiçbirinden destek göremedik. Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin'i teröristlerden temizlerken, destek bir yana sürekli eleştiriye maruz kaldık. Şimdi Barış Pınarı Harekatı'nı yürütüyoruz. Bu defa çok daha aleni bir dirençle hatta saldırıyla karşı karşıyayız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir de teklif de bulunarak "Hemen bu gece teröristler silahlarını malzemelerini bırakıp belirlediğimiz güvenli bölgeden dışarı çıksınlar. Münbiç'ten Irak sınırına kadar olan yerde dediğimiz yapıldığında Barış Pınarı Harekatımız kendiliğinden sona ermiş olacaktır." dedi.