Cumhuriyet Bayramı
Cumhuriyet, halkın kendi iradesi ile ülkeye egemen olduğu bir sistem. Bir hukukçu olarak elbette cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine de parlamenter sisteme de oldukça hakimim. Ama milletimizin bu tartışmalara çok kulak kabarttığına inanmıyorum. Halkımız için temel olan 98 yıldır kazanmış olduğu ve lezzetine vardığı demokratik cumhuriyet değerleridir.
* * * * *
Seçim Barajı Tartışmaları
Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli ile anlaştıklarını, masada ki seçeneklerden %5 ve %7 arasında, Devlet beyin kendisinin talebini kabul ettiğini ve barajın %7’ye indirilmesi konusunda anlaştıklarını açıkladı.
Kamuoyunda ise seçim barajının indirilmesinin MHP’nin baraj kaygısı taşımaması için getirildiği algısı oluştu. MHP içinde ise bu kesinlikle kabul edilmiyor. Bilakis pek çok parti barajı aşıp mecliste grup oluşturursa Cumhur ittifakının karşısında güçlü bir muhalefet bloku yerine pek çok küçük parti olacağı düşüncesi hakim.
Soru şu. Siyasi geçmişimizde mecliste grup oluşturan her partinin güçlenerek seçim dönemlerini atlattığını göz önünde bulundurursak, Deva, Gelecek ve Memleket gibi henüz anketlerde yüzde 7’yi bulamayan ama potansiyeli olan partiler meclise girerse, güçlerine güç katmaz mı ?
Bu durum bana, cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi öncesi yüzde 34 oy oranı ile tek başına iktidar olan AK Parti’nin bugün yüzde 50+1 için cumhur ittifakının desteğine ihtiyacım duyması gerçeğini anımsatıyor.
* * * * *
Bu Dolar nereye gider ?
Günlerdir herkesin dilinde olan soru bu. Faizler beklenenden çok sert bir şekilde indirildi. Piyasalar çalkalandı ve kur fiyatları uçtu. Ekonomistler arasında ki en büyük tartışma ise düşük kurun fayda ve zararları. İddia şu; düşük kur sanayileşmenin önünü keser, ithalata yönlendirir. Yüksek kur ise vatandaşın mutfak alışverişine kadar yansır, birim anlamda para birimin değersizleşir, alım gücün azalır.
Her iki tezin savunucularına da söylemek istediğim HEPİNİZ TEZLERİNİZDE HAKLISINIZ. Ülkemiz yıllarca düşük kuru yaşadı, herkes rahatça yurt dışında Türkiye’de gibi tatil yapabiliyordu. Bunun sonucu ise iş adamları sanayide üretime yönelmek yerine ithalatı seçti. Çünkü örneğin üretimde gelişen teknoloji sebebiyle çıkan yeni makinaları satın almak her zaman ek bir maliyet. Bunun yerine düşük kur sebebiyle yurt dışından ithal etmek kolay yol. Peki gerçekten doların 10 lira olmasıyla ilgilenmeden yaşayabilir miyiz ? Bunun tek yolu ülke olarak EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞI vermekten geçiyor. Devlet desteği olmadan piyasalarımızın bu devrimi yapması imkansız.
Devlet gerek hukuki gerek siyasi olarak tüm birimleriyle bir karar almalı. O da yüz yıllardır geciktiğimiz SANAYİLEŞME DEVRİMİDİR. Nasıl yaparız diyenlere savunma sanayiinde neredeyse on yılda geldiğimiz nokta bir şevk kaynağı olmalıdır. Yine ekonominin kötü olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu defa ekonomimizin temelini inşaat sektörü değil sanayi oluşturmalı. Elbette ki zor günler yaşayacağız ama bizler için değilse bile gelecek için bu ülkenin sanayileşme devrimini yapması şarttır. Devlet sanayiciye gerekli desteği veriyor yine de olmuyorsa kendisi bizzat iktisadi teşebbüslerle sanayileşme hamleleri yapmalıdır. Tıpkı cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda olduğu gibi iktisat anlayışımızın tamamen değişmesine ihtiyacımız var. En basit mutfak eşyalarımızın bile ham maddesini ithal etmek yerine ürettiğimiz gün DOLARIN KAÇ LİRA OLDUĞUYLA İLGİLENMEMEYE BAŞLAYABİLİRİZ…