Cumhuriyet’imizin 100. Yılı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun
29 Ekim 1923 Pazar günü Cumhuriyet’imizin 100. Yılı’nı kutlayacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşı, Türk milletinin mensubu olmanın önemini, kıymetini daha net anladığımız bir süreçten geçiyoruz.
Baskı ve boyunduruk altında kalmadan, bizlere üzerinde onurlu ve özgürce yaşayabileceğimiz bir vatan bırakan kahramanlarımızı saygı ve minnetle yâd ediyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlersiniz” sözünü rehber edinip, çok kutuplu dünya düzeninin kurulduğu bu yüz yılda, millî ve manevî değerlerimize sahip çıkarak tam bağımsız, gelişmiş, güçlü bir Türkiye olmanın adımlarını atmalıyız.
Cumhuriyet’imizin 100. Yılı’nda, hiçbir insanî değer gözetilmeden Gazze’de yapılan insanlık kıyımına şahitlik ediyoruz. İsrail, Gazze’ye 7 Ekim’den bu yana bomba yağdırıyor. Bedenleri parçalanmış çocuk cenazeleri, ağır yaralı çocuklar, tıbbi malzeme yetersizliğinden dolayı narkozsuz ameliyat edilenler... Ailesinin cenazesini arayan çocuklar, yaşanan vahşet karşısında şoka girmiş titreyen çocuklar ve ağlayan anneler, babalar. İsrail, Gazze’yi soykırımdan geçiriyor.
İsrail, defalarca buna benzer acımasızlığı gerçekleştirmiş bir ülke, fakat işin vahameti hiç bu kadar dünya kamuoyuna yansıtılmamıştı. Sosyal medya, dijital dönüşüm, bilgi teknolojileri ve yeni iletişim araçlarının sağladığı olanaklar sayesinde dünya İsrail’in işgalci girişimlerini, estirdiği terörü, yaptığı haksızlıkları destekleyen Batı ülkelerinin de gerçek yüzünü tam manasıyla tanımış oldu.
Emperyalizm, Siyonizm bir avuç Gazze’nin üzerine çullanmış güç denemesi yapıyor. Bölgesel gerilim kozların paylaşıldığı küresel bir savaşa doğru evriliyor. Gazze, turnusol vazifesi gördü. Demokrasi, özgürlük, insan hakları savunuculuğunu kimseye bırakmayan Batı’nın vahşi, faşist yüzünü ibretle seyrediyoruz. Sadece Batı ülkeleri değil, Arap ülkelerinin de başını kuma gömüp zulme seyirci kalmasını izliyoruz. Bu yıkıma caydırıcı etki oluşturmaktan çok uzaklar, toplum baskısını yumuşatmak adına birkaç politik çıkış haricinde ses yok.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın işlevselliği olmadığı, sözde ve eylemde birlik yapamadığı anlaşıldı. Her biri ayrı ayrı etnik, mezhepsel, ideolojik, sosyal bölünme ve çatışma içine girerek, Akdeniz Nil arasına bir hançer gibi saplanan Siyonizm sapkınlığına endirekt olarak alan açtı…
Arap ülkeleri, İsrail terörüne karşı sadece ellerinde bulunan ekonomik (petrol, gaz) kartlarını kullansalardı her şey çok farklı olabilirdi. Bugün Ortadoğu’da, Filistin’de, Gazze’de yaşanan acı hadiseler, kabilelere ayrışıp bin parçaya bölünmüş, devşirme yöneticilerin himayesinde sömürge halini almış Arap coğrafyasının bir yansımasıdır.
Artık Kral’ın çıplak olduğunu bilmeyen kalmadı. Bundan sonra; ABD, Avrupa, İsrail ve Arap ülkeleri Gazze’de yerle bir olan itibarlarını kurtarma peşine düşecek. Sivil halkın yöneticilere yönelik isyanlarını dizginlemek zorlaşacak. Bu yüz yılda dengeleri zalimler ve iş birlikçileri değil, hakikati savunan iyiler ve mazlumlar belirleyecek...
Türkiye, her zaman samimiyetle hakikatin yanında yer alan, zalimlere ve teröre karşı net bir şekilde tavır koyan, bu bağlamda güven duyulan lider ülke konumunda. Bu noktada yalnız kalmış olsa da, yaptırımlara maruz bırakılsa da, zora düşse de, zarara uğramış olsa da ilkeli duruşundan taviz vermemiştir.
Türkiye güçlü olmak zorunda, başta da ifade ettiğim gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşı, Türk milletinin bir mensubu olmanın haklı gururunu yaşayarak gelinen süreçte, edinilen tecrübeler ışığında, Türkiye’nin 100. Yılı kutlamalarına insanî, tarihi sorumluluğumuza yakışır şekilde öncülük etmeliyiz. Öyle bir kutlama yapmalıyız ki; Türkiye’nin gelecek 100 yıla damga vuracağı inancını, kararlılığını ortaya koymalıyız.
Ortadoğu ve Batı örneğinden yola çıkarak, küresel ve bölgesel gelişmeler, bu coğrafyada Cumhuriyet’in kurucu ve kuruluş iradesini koruyarak var olabileceğimiz gerçeğini gözler önüne seriyor. Emperyalizm, Siyonizm tehdidine karşı top, tüfek savaşarak değil nitelikli, sağlıklı insan kaynağı yetiştirerek, bilimde, eğitimde, teknolojide, tarımda, üretimde ileri düzeye ulaşarak mücadele edebiliriz.
Kayıt dışılık, yolsuzluk, adalet, hukuk sisteminin bozulması, liyakatsizlik, nepotizm, kontrolsüz göç, terör, mafya, suç örgütleri, yasa dışılık, gelir dağılımında eşitsizlik, barınma sorunu gibi birçok soruna, ekonomik ve sosyal çöküşe neden olur. Türkiye tüm bu olumsuz etkenleri çözüme kavuşturarak gelecek yüz yılını en güçlü şekilde inşa etmeli.
Suriye tecrübesi, açılım süreci tecrübesi, FETÖ ve PKK terör örgütü tecrübesi önümüzde duruyor. Darbeler, vesayetçi yapılar, etki ajanları, dinî ve millî değerlerimizin içini boşaltan bölücü, kafa karıştırıcı unsurların varlığı ile cebelleşmekten kendimize gelemedik ve Cumhuriyet’in güzelliklerini anlamaya fırsat bulamadık.
Yanlışları doğruları ile tarih hepimizi test etti, artık kendimize gelip Cumhuriyet’in meşalesini yakma vakti!
Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Atatürk! Yaşasın birlik beraberliği, ayrışmadan bir millet olabilmeyi, eşitliği ve insan olabilmeyi özümseten Türk Milleti!