Deprem bölgesinden notlarım
Depremin merkez üssü Kahramanmaraş ve Elbistan’dan yazıyorum.
Her şeyden önce insanız… Eksiğim varsa kusura bakmayın, ama bile bile bir yanlışım yok!
İnsanlar ne diyorsa olduğu gibi aktarmak gerekiyor. “Şunlar eksik, şurada hata var, şurada daha hızlı olunmalı” diyen kim olursa olsun bunları olduğu gibi aktarmaya bu yazıdan sonra da devam edeceğiz…
Gördüklerimi madde madde, açık ve net yazıyorum:
- Yolların tamamı açık, yardımların arkası kesilmeden gelebilir, gelmelidir.
- Ankara’dan Adana istikametine ve Kahramanmaraş’a geçerken tünel girişlerinde; “Afet nedeniyle tankerlerin tünelden geçişi serbesttir” yazıyor.
- Yol boyunca yardım malzemesi taşıyan kamyonların yanında konteyner taşıyan tırlar da dikkat çekiyor.
- Arama kurtarma çalışmaları yüzde 99 bitti, enkaz kaldırma çalışmaları birkaç gündür yapılıyor. Henüz tamamen kaldırılan bir enkaz yok.
- Vinç operatörleri ve başında duran görevlilerle görüştüm. “Yaşayan var mı?” diye beş ayrı ekip kontrol yapıyor. Ses, ısı ve köpeklerle kontrol yapıldıktan sonra eğer yaşayan yoksa enkazlar dikkatlice kaldırılıyor. Her kepçenin başında birkaç görevli var. Vefat eden insanların naaşına zarar gelmesin diye çok dikkatli hareket ediyorlar.
- Sokak aralarında cenaze araçları hazır bekliyor.
- İnsanlar özellikle enkaz bulunan bölgelerden ayrılmış. Çoğu sokağı dolaştım… Sokaklarda pek kimse yok; kimisi çadırlara geçmiş, kimi şehir dışındaki yerlere gitmiş… Konteynerler geldikten sonra ve altyapı imkânları düzelince dönmeleri mümkün görünüyor.
- Tuvalet sorunu bir nebze çözülmüş, ama banyo yapma imkânı henüz sağlanamamış.
- Yiyecek, giyecek, yakacak sıkıntısı yok; banyo sıkıntısı var. “Sıkıntı yok” derken büyük oranda bu böyle; ancak yardımların arkasını kesmemek gerekiyor.
- Sokaklar asker dolu, kentin girişinde Mehmetçik nöbette…
- Bölgenin en acil ihtiyacı banyo, temizlik ve konteyner olarak görülüyor.
- Enkazda ailesini kaybetmiş insanlarla da evleri yıkılan kardeşlerimizle de görüştüm. Depremin ilk günü koordinasyon eksikliği olduğunu söylüyorlar, ama hiçbiri “Devlet yok” demiyor.
-Çadırları gezdim. Çocuklar oyun oynuyor, ama büyükler kederli… Ailelerini kaybetmenin hüznü, artık bir evleri olmamanın çaresizliği orada ellerine dokunurken bile hissediliyor.
- Bir öğretmen kardeşimiz yaklaşıp şunu söyledi: “Hacı Bey evim yıkıldı, çocukları bölgeden gönderdim, ama ben buradayım. Sosyal medyadan yapılan dezenformasyonları insanlar burada takip edemiyor. Ancak bunu yapanlar burayı hiç bilmiyor… Cumhurbaşkanımızın bizleri ayağa kaldıracağından eminiz.”
- Sosyal medyanın hakikaten burada bir karşılığı falan yok.
- “Hatay’da baraj betonu çatladı” haberi sebebiyle arama kurtarma çalışmalarının sekteye uğradığını öğrenmişler. Kimlerin bunu yaptığıyla şu anda ilgilenmiyorlar.
- Bölgede “Seçimler ne zaman olacak?” diye soran elbette olmadı. Kılıçdaroğlu’nun bunu dile getirdiğini kimseye söyleyemedim.
- Kayseri Verenel Derneği’nden çorba dağıtan bir kardeşimiz: “Tam malzeme bitmek üzere derken baştan aşağı birdenbire doluyor.”
- Yıkılan gecekonduların bahçelerine çadırlar kurulmuş. Bazı kardeşlerimiz ailecek çadır kentler yerine buralarda 3-4 aile birleşmeyi tercih etmiş.
- Kahramanmaraş’ta koordinatör vali olarak ilk günden beri çalışan Kayseri Valisi Gökmen Çiçek… Ben gittiğimde AFAD tırının içindeydi… İçerisi harıl harıl… Bir kenarda bekleyip boş duran hiç kimse yok… Tam içeri girdiğimde enkazdan birinin daha sağ kurtulduğu haberi geldi; yüzlerin güldüğü tek şey de bu; insanların enkazdan sağ çıkarılması… Orada çalışan insanların gözleri kan çanağı gibiydi. Sadece iki, üç saat uyuyorlar…
- İkinci depremin merkez üssü Elbistan… Belediye Başkanı Mehmet Gürbüz ağabey bir okulun bahçesini AFAD merkezi yapmış… Yaraları sarmak için var gücüyle koştururken kendilerini en çok “yalanların” yorduğunu söylüyor. "İşimizin bir kısmını dezenformasyonları düzeltmek ve insanları bilgilendirmek için harcıyoruz" diyor.
- TOKİ’nin konutları sapasağlam ayakta, biri bile yıkılmamış.
- TOKİ Başkanı Ömer Bulut da bölgede… Gaziantep’ten Adıyaman’a geçmiş… Siz bu yazıyı okurken deprem olan başka bir ile geçmiş olabilir… Şu anda bölgede planlamalar çoktan yapılmaya başlandı. TOKİ çok hızlı çalışıyor.
-TOKİ Başkanı Ömer Bulut’la telefonda görüştüm. Şunları söyledi: “Yıkılan konutları bir yıl içinde yapma gücüne ve tecrübesine sahibiz… Biz asla ‘Bakın depreme nasıl da karşı geldik’ havası içinde değiliz. Biz işimizi yapıyoruz. Yapmaya devam edeceğiz.”
- Kahramanmaraş’ta stadın içine kurulan çadır kentteki mescidin önünde birkaç vatandaşımızla, abilerimizle sohbet ettim. Tuvalet ihtiyacı stattaki tuvaletlerde gideriliyor, ancak tam yeterli değil; öncelikle banyo yapacak yerler lazım. Mescidimiz, yemek dağıtım yerimiz, çay içme yerimiz, yakacaklar var. Banyo acil…”
NOT-1: Her şeyden evvel acıların sarılmasına, bölgeden ayrılan vatandaşların elektrik, su gibi altyapısı hazır konteyner kentlere yerleşmesine, evlerin bir yıl içinde yapılarak teslim edilmesine odaklanmak elzem! Milletimiz depremle yaralanınca birileri bunu fırsat zannetti! Kimi “seçimlerden” bahsetti, kimi devlette yarışmaya kalktı, şov yapanlar oldu! Sosyal medyada operasyon çektiler. Acımız var diyerek bu mevzuları uzatmadık. Yaralar sarılsın, millet ayağa kalkınca gereken cevabı verecektir.
NOT-2: “Millet ayağa kalkacak” demek siyaset değildir! “Devletimin yanındayım” demek siyaset değildir! “Yardımların arkası kesilmesin” demek siyaset değildir! “Evler bir yıl içinde yapılacak” demek siyaset değildir! Daha enkazlardan insanımız çıkarken “seçimden” bahsetmek siyasettir!
SON SÖZ: Herkes deprem bölgesine gidemeyebilir. Giden, gidemeyen herkese ihtiyaç var. Yardım, dua, insan gücü… Allah milletimizden devletimizden razı olsun; devletimiz güçlüdür ve bu millet her şekilde ayağa kalkar!