Deprem ve millî güç üzerindeki olası risklere dair…

Çok ağır bir acı, büyük bir yıkım ve iyi yönetilemezse çok büyük bir tehditle karşı karşıyayız.

Yaşadığımız bu deprem; ulusal istikrar, kitlesel moral ve güven değerleri ile millî güç unsurlarında (siyasi-askeri-ekonomik-demografik-coğrafi-bilimsel ve teknolojik güçlerde) yaratacağı etkilerle son derece iyi okunmalı.

Deprem uzmanlarımız pazartesi günü Kahramanmaraş ve Elbistan’da meydana gelen depremlerin;

- Türkiye'de son 100 yılda meydana gelmiş en büyük depremi olduğunu,

- En az 3 fay segmentinin kırıldığını,

- Toplam yüzey kırığının 500 kilometreyi aştığını,

- Bu durumun, 1999 Gölcük, Adapazarı ve Düzce depremlerinin toplamından daha uzun bir kırılmaya ve yıkıma neden olduğunu,

- Depremlerin Hiroşima’ya atılan atom bombasının 60 katından büyük bir yıkıma neden olduğunu ifade ettiler.

Depremden 13,5 milyon insanımız, 10 şehrimiz, ülke coğrafyamızın yüzde 12’si (yaklaşık 100 bin km) ve 4 milyon yapı ve tamamımızın ruhu, vicdanı etkilendi.

Bu ağır yıkımın üstüne iklim koşulları da çok ağır. Deprem bölgesinde gündüz koşullarında bile kimi kere hava eksi derecelerde. Görmemiz, anlamamız gereken, bu kadar büyük bir coğrafya da Türkiye’nin doğa ile tarihinin en büyük savaşını veriyor olduğudur. Bu bir başka ifadeyle kendine özgü bir savaş halidir.

Bu kadar büyük bir yıkım, bu kadar büyük bir risk ancak milletçe, devletin tüm kaynakları seferber edilerek kaldırılabilir. O yüzden ilgili kaynaklarının (güvenlik boşluklarına, güç zafiyetlerine, istismarlara, mücadelelerde nakisalara ve olası ortaya çıkacak tehditlere meydan vermeyecek şekilde) seferber edilmesi önem kazanıyor.

***

Öte tarafıyla insanlarımız orada, buz gibi betonun altında, öldürücü soğukta yaşam savaşı verirken ağır yıkımın (yapılmaya karar verilen bir seçim öncesinde) hezeyanlara, popülizme, egolara, siyasi rekabete, siyasi ihtiraslara alet edilmemesi gerekiyor. Herkesin tehdidin bir ucundan tutması, bütün millî güç unsurlarını etkileyen bu enkazın hep beraber kaldırılması gerekiyor. Bu şartlarda rekabet halindeki siyasi tarafların vereceği birlik ve beraberlik görüntüsü son derece önemlidir.

Neden mi?

Kendi krizini yönetemeyen bir ülkenin, egemenlerin kucağına düşeceği çok açıkta, o yüzden!

***

Çok daha küçüğünde daha ağır yönetim sorunlarıyla karşılaşılsa bile, şimdi yaşadığımız "bu çok daha büyük, çok daha geniş alana yayılmış ve yıkım üretmiş" deprem karşısında sorumluluk hisseden insanlarımızın, siyasi taraflar başta olmak üzere, devletin yetersizliği gibi ağır sonuçlar üretecek yaklaşımlardan uzak durması Türkiye’nin geleceği ve ürettiği umut adına büyük değer taşımaktadır.

99 depremini hatırlayın lütfen.

10 binlerce insan hayatını kaybetti, yaralandı. Depremin ekonomik bedeli 25 milyar dolar seviyesinde hesaplandı. Depremin ürettiği travmalar ve etkiler yıllarca sürdü. Depremden sonra ülkede ekonomik kriz yaşandı. Hükümet çöktü. Depremi ve ürettiği kontaminasyonları iyi yönetemeyen siyasiler cezalandırıldı. Ülkenin siyasi fotoğrafı değişti. Deprem ve ardından gelen istikrarsızlık yıllara mal oldu.

Şimdi de benzer bir durumun eşiğindeyiz.

Aynı hataları yapmayalım lütfen.

Ortada ancak siyasi tarafların birlik beraberlik içinde yönlendirebileceği milletin topyekûn gücü ve devlet iradesiyle kaldırabileceğimiz ölümcül bir sorun varken…

Kendimize oynamak yerine…

Birlikteliğimize ve bunun üreteceği güce odaklanmalıyız.

Böylesine büyük bir tehdit karşısında kendisine, kendi siyasi ihtiraslarına ve siyasi putlarına oynayan "bedelini kendine, millete ve geleceğe ödeterek" kaybedecektir.

Çağrım hangi eksende olursa olsun, bütün vatanseverleredir.

***

Bir başka konu…

Depremlerle birlikte sosyal medyada bu depremlerin HAARP gibi depremi tetikleyici ABD menşeili bazı teknolojiler nedeniyle gerçekleştiğine inanan, bölgemize gelen ABD savaş gemileriyle bağlantısını kuran çok sayıda mesaj gördüm.

ABD ile büyük bir güvensizlik yaşadığımız, müttefik gözüksek bile, YPG/PKK terör örgütü başta, pek çok siyasi, askeri, demografik ve ekonomik konuda ABD eliyle arkamızdan, içimizden ve böğrümüzden vurulduğumuz doğru. Ancak HAARP ya da bir benzer teknoloji ile suni deprem yaratılabildiğine ve bunun pazartesi günü yaşadığımız depremlerle bağlantısı olabileceğine dair elimizde BİLİMSEL, RESMİ, MANTIKSAL, TUTARLI bir VERİ, bir İSPAT yok. Eğer elinde böyle bir veri olan varsa lütfen bana da göndersin.

Bu şekilde bilimden, ispattan, resmi verilerden, akıldan uzak, hatta korku, belirsizlik ve çaresizlik üretmeyi, boyun eğmeyi, biat ettirmeyi amaçlayan bu tür teorilerin mücadele ve rekabet halinde olduğumuz güçlerin ekmeğine yağ sürdüğünü de unutmayın lütfen.      

Hatırlar mısınız bilmem; “HAARP teknolojisi ile suni depremler yaratıyorlar diye” ilk kitabı yazan bir FETÖ’cüydü. Milleti ilk o gazlamıştı. Şimdi o da ABD’de yaşıyor.

***

Öte yandan bu hassas sürecimizi istismar ederek, zehirleyerek Türkiye'yi belirsiz bir geleceğe sürüklemek isteyen (içimizde ve dışımızda) çok sayıda bölgesel, küresel mihrak, güç odağı var. Birbirinize düşerek onlara fırsat sunmayın lütfen.

Terör örgütlerinin nasıl saldırılara başvurduklarını, nasıl algı yönetmeye çalıştıklarını, nasıl manipülasyonlara giriştiklerini de mutlaka görün.

Batı cephesinde değişen bir şey yok, ama terör örgütü ve saldırıları üzerinden deprem sonrasında gördüklerimiz olası göreceklerimizi deşifre etmeye yardımcı olacaktır.

***

Lütfen kendi gücümüzle, yapabileceklerimizle ilgili fitneye, fesata fırsat vermeyin.

Eminim, inanıyorum ve görüyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, nakliye uçaklarımız, savaş gemilerimiz, helikopterleriniz, askerlerimiz, İçişleri Bakanlığına bağlı bütün jandarma ve polislerimiz, devletimizin bütün gücü depremzedelerimizin emrindedir.

Ama alan, yıkım çok büyük.

***

İzin verirseniz bu yazımı da bir dua ile bitirmek istiyorum:

“Yüce Allah’ım.

Soğuk istedik, kar istedik verdin.

Ardından o soğuğun içine büyük bir deprem, büyük bir acı verdin.

Senin hikmetinden, ilminden, yaptıklarından sual edemem.

Büyük acılar, büyük imtihanlar, büyük milletler içindir.

Çıkardığımız derslerle birlikte, birlik beraberlik içinde, gayretle, çabayla…

Yardımlarınla bunu da açacağız İnşallah.”

Not: Affınıza sığınarak dün yayımlanmaya başlayan ve yarım kalan 40 F-16 tedariki ve 79’unun modernizasyonuyla ilgili yazımı haftaya tamamlayacağım.