Depremleri katliam gibi yaşamak kaderimiz olmamalı
6 Şubat 2023 gecesi 11 ilimizi aynı anda vuran, 50 bini aşkın insanımızı kaybettiğimiz Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden bir yıl geçti. Depremin yıl dönümü sebebiyle anmalar düzenlendi, acılar tazelendi, sosyal medyadan mesajlar paylaşıldı, üzüntüler dile getirildi. Ne yazık ki bunları iki gün sonra unutacağız ve normal yaşantımıza devam edeceğiz…
Türkiye jeolojik olarak deprem kuşağında bulunan ve şiddetli depremlere tarih boyunca maruz kalmış bir ülkedir. Depremler kentlerin plansızlığı ve afetlere karşı dirençsiz oluşuyla bir araya geldiğinde yıkıcı etkisi çok daha fazla hissedilmiştir. Bu durum yakın tarihte maddi manevi büyük kayıpların yaşandığı Erzincan, Gölcük, Van, İzmir ve Kahramanmaraş merkezli depremlerde açık bir şekilde görülmüştür.
Türkiye yerel yönetimlerin belirlenmesi için 31 Mart'ta sandığa gidiyor. Bir ilin altyapı, iletişim, ulaşım, konut, temizlik, çevre düzenlemesi, şehir planlaması gibi temel hizmetlerin asgari standartların üstünde kentsel yaşam kalitesinin artırılması, depreme dirençli hale getirilmesi öncelikli olarak yerel yönetimlerin sorumluğundadır. Bu yüzden yerel seçimler önemlidir.
Günümüzde konut ve kentleşme politikaları, çevre, alt yapı çalışmaları, sanatsal, kültürel faaliyetler, ulaşım, ekonomik ve toplumsal gelişim, şeffaflık ve denetim özetle yaşanılabilirlik kavramı yerel yönetimlerin ve yerel siyasetin karnesi durumundadır.
Yerel yöneticiler, yönettikleri alanlarda ikamet eden insanların güven ve huzur ortamında yaşamasını temin edebiliyor mu, hizmetlere eşit bir şekilde daha rahat ve kısa sürede ulaşabilmesini sağlayabiliyor mu? İnsan kaynaklarının donanımı, yeterliliği başta olmak üzere, parasal kaynakları verimli ve etkin kullanıyor mu? Bu sorulara verilen cevaplara göre yerel yönetimlerin başarı ve başarısızlık derecesi ölçümlenir.
Öncelik sırası güven ve güvenli şehirlerdir. İnsanlar kendisini güvende hissetmediğinde diğer tüm politikalar başarılı olsa dahi yaşam memnuniyeti sağlanamaz. Herkes depreme riskine karşı güvenli barınma, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Deprem afet yönetimi, afetlerin etkilerini en aza indirmek amacıyla afet öncesinde zarar azaltma ve hazırlık, afet anında müdahale ve sonrasında iyileştirme ve geri kazanım için ihtiyaç duyulan kaynakların ve faaliyetlerin organizasyonu ve yönetimini kapsayan çok disiplinli ve çok aktörlü dinamik bir süreçtir.
Şehirlerin yönetimi tarafından, ani ve beklenmedik krizlerden sonra hızlı bir şekilde ekonomik, sosyal, kurumsal hizmetlerin yerine getirilebildiği ve olumsuz şartların iyileştirilebildiği dirençli şehirler, kentler inşa etmek gerekir.
Bu bağlamda 6 Şubat 2023’de meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra afetten etkilenen bölgelerde yeniden oluşturulan kentlerin kentsel direnç zemininde oluşturulması son derece önemlidir. Edinilen acı tecrübeler, maddi ve manevi kayıplar ortada ve beklenen İstanbul depremi sadece İstanbul’u değil bütün Türkiye’yi sarsacak bir risk olarak önümüzde duruyor.
Hem afetlerden etkilenen bölgelerin yeniden inşası hem de İstanbul gibi depreme hazır olmayan kentlerin direnç dönüşümlerinin sürdürülmesi Türkiye’nin depremle mücadelesinde kritik öneme sahiptir. Nitekim risk ve kriz yönetimi esas alınarak bilimsel, planlı ve bütüncül bir yaklaşımla depremlerin Türkiye için ulusal güvenlik tehdidi olmasının önüne geçilmeli.
Kentlerin depremlere karşı dirençli hale getirilmesi için ekonomiden iletişime, mühendislik ve mimarlık disiplinlerine, zemin etüdüne, ulaşımdan yönetime birçok unsuru içinde barındıran düzenli bir sisteme ihtiyaç var. Kamu kaynakları, mega ölçekli projeler yerine barınma hakkı esas alınarak ülke genelindeki yapı stoğunun iyileştirilmesi, rehabilite edilmesi gerekliliği doğmuştur.
Depremleri katliamlar şeklinde yaşamak kaderimiz olmamalı. Depremin zamanını, şiddetini önceden belirleme avantajımız yok fakat aktif deprem kuşağındaki yerleşim alanlarının oluşturduğu coğrafyamızda her yapının deprem koşulları göz önüne alınarak tasarlanması ile depremlerin sonuçlarını yönetmek mümkün.
Ülkemizde geçmişte yaşandığı gibi gelecekte de depremler yaşanacak. Deprem öncesinde, deprem anında ve sonrasında yapılması gereken planlamanın uygulamaya geçmesi halinde depremler bir felaket gibi yaşanmaz. Yaşam alanlarımızın depreme karşı güvenli olmasını talep etmek yaşanabilir kent mücadelesinin önemli bir adımıdır. Burada nasılsanız öyle yönetilirsiniz sözü anlam kazanıyor…