Devlet Bahçeli’nin çağrısı ne anlama geliyor?

1 Ekim’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılışı, Türk siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcına işaret etti. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, DEM Parti grubuyla tokalaşması ve terör elebaşı Öcalan’a yapmış olduğu çağrı büyük yankı uyandırdı.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu hamlesi, genel hatlarıyla Türkiye’nin iç barışını güçlendirme yönünde atılmış önemli bir adım olarak değerlendirildi. Devlet Bahçeli, “yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” ifadeleriyle, uzattığı elin teröre karşı ortak bir cephe oluşturma çağrısı olduğunu vurguladı.

Ancak, bu süreçte atılan adımların ne kadar kırılgan olabileceğini, TUSAŞ'a yönelik terör saldırısı ve PKK terör örgütünün bu saldırıyı üstlenmesi, bize gösterdi. Dolayısıyla süreç hassas bir dengeyi gözetmeyi gerektiriyor...

Suriye’deki gelişmelerle birlikte MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti ve Öcalan çıkışı, iç barışın yanı sıra bölgesel ve uluslararası ölçekte de anlam kazanmaya başladı. Türkiye’nin milli güvenliği, toplumsal huzuru ve bütünlüğü bağlamında kapsayıcı bir strateji geliştirme ihtiyacı ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin devreye girmesi üzerinden süreç doğru okunmalı, kasıtlı saldırı ve yönlendirmelere prim verilmemeli.

Türkiye’nin terörle mücadeledeki en önemli gücü, toplumsal birlik ve dayanışmadır. PKK terör örgütüne siyasi destek veren DEM Parti’yi savunmaya, korumaya alan taraflar yıllardır MHP’nin toplumu kutuplaştırdığını ve siyasi diyalog zeminini kapattığını iddia ediyordu. Şimdi aynı taraflar MHP’yi başka alana çekip yıpratmaya çalışıyor.

2023 Genel Seçimleri’nde HDP faktörü, terör hassasiyeti olmasaydı, muhalefetin tüm olumsuzluklarına ve 6'lı masa fiyaskosuna rağmen bugün AK Parti iktidarından bahsedebilir miydik? Herkes sabır ve metanetle süreci takip ediyor. Bir tarafta durumdan vazife çıkarıp mevzuyu terör propagandasına, terörü normalleştirmeye, terörle müzakere ve hendek siyasetine dökmeye çalışanların yarattığı endişe, öfke, belirsizlik, moral bozukluğu, hayal kırıklıkları, soru işaretleri bir tarafta MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye duyulan güven.

Evet, normal şartlarda kızılca kıyametin kopacağı gelişmeler yaşanıyor. Sürecin sabır ve suhuletle takip edilmesi, MHP lideri Devlet Bahçeli'ye duyulan güvenin yansımasıdır. MHP lideri Devlet Bahçeli, aldığı sorumluluğun ve Türk milletinin kendisine duyduğu güvenin farkında…

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, terör örgütüyle arasına mesafe koymayan DEM Parti yetkililerine, “terörle aranıza mesafe koyun, gelin Türkiye Partisi olun” uyarısı şayet doğru algılanıp doğru değerlendirilirse hem Türkiye siyaseti hem Türkiye’nin yararı adına hayra vesile gelişmeler kaydedilir.

Bugünkü adı DEM Parti olan siyasi yapıya daha önce bu netlikte ifadelerle mukabele edilmedi. Aynı şey, ön şartsız terörü bütün unsurlarıyla lağvettiğini açıkla, silah bırakıldığını ilan et çağrısı yapılan terör elebaşı Öcalan için de geçerli. Mesaj açık: “Terörist başı terörün bittiğini, örgütü lağvettiğini ilan etsin. Terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.”

Bu zamana kadar DEM Parti’yi ya onaylama ve olduğu gibi kabullenme ya da müzakere ve pazarlık masasına davet etme şeklinde yaklaşımlara tanıklık ettik. Teröre haklı sebep üretenler her alanda makbul siyasetçi, makbul iş insanı, makbul gazeteci, makbul akademisyen ve makbul sivil toplumcu oldu. Önleri açıldı, imkânlar verildi. Bahane hazırdı; insan hakları, hak, hukuk, demokrasi, özgürlük. Mağduriyet algısı, propaganda, yönlendirme, reklam, iç ve dış destek terörün siyasi ayağının oy oranları yüzde 3’lerden yüzde 10’lara çıkarıldı. Dünden bugüne hal-i pür melalimiz ortada.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin gündeme gelen “çok şey değişecek, her şey değişecek, inşallah Türkiye değişmez” ifadesi, hem değişimin kaçınılmazlığına dikkat çeken hem de bu değişim içinde Türkiye’nin temel değerlerinin, milli bütünlüğünün ve devlet yapısının korunması gerektiğini vurgulayan bir söylemdir.

Bu açıklama Türkiye’nin istikrarını ve bütünlüğünü koruma çağrısı olarak değerlendirilmelidir. Yeni yasa değişiklikleri veya siyasal ittifakların oluşması gibi süreçlerde, Bahçeli'nin bu mesajı, reformlar yapılırken ülkenin temel prensiplerinin korunmasını istediği anlamına gelir. Yani, Devlet Bahçeli’nin bu ifadesi, değişimi kucaklayan ancak bu değişimin, Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve siyasi temel değerlerini zedelememesini isteyen bir dengeyi vurguluyor. Bahçeli, Türkiye'nin ilerlemesi ve büyümesi gerektiğini kabul ederken, bu ilerlemenin milli bütünlüğü tehlikeye atmaması gerektiği konusunda bir uyarı yapıyor. Bu söylem, bir tür önlem ve milliyetçi bakış açısını modern dönüşüm talepleriyle harmanlayan bir mesajdır.

İdeolojik, etnik ve mezhepsel ayrışmaların etrafımızı nasıl ateş çemberine dönüştürdüğünü görüyoruz. Kendi içinde ayrışan ve gücünü kaybeden Filistin, İsrail’in işgali altında can çekişiyor. Irak, Yemen, Afganistan, Suriye örneği ve Arap coğrafyasının İngiliz güdümü altında Osmanlıya yüz çevirmesi ve kabilelere bölünüp sömürge haline gelmesi. Böl, parçala, yönet. Sıra Kürtlerde, yeni bir gerginlik ve istikrasızlık ortamı için kollar sıvandı. Bir bütün halinde millet olma muradından nasıl alıkoyulmaya çalışıldığımızın farkına varma vakti geldi geçti bile.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dikkat çektiği hususlar Türkiye’nin terörle mücadelede çok yönlü bir strateji izlenmesi gerektiğini gösteriyor. Bu süreçte, hem güvenlik tedbirleri hem de sosyal ve ekonomik politikalar bir bütün olarak ele alınmalıdır. Türkiye’nin iç barışını güçlendiren, uluslararası alanda daha güçlü bir pozisyon elde eden ve terörle mücadelede etkin bir strateji izleyen bir yol haritası, bu kırılganlıkları aşmada en etkili çözüm olacaktır.

Devlet sırları korunmalı, buna kimsenin itirazı olmaz ancak ülke adına alınan önemli tarihi kararlarda kamuoyu bilgilendirilmeli ve spekülasyonlara yer bırakmamalıdır. Siyasetçiler, sanat, spor ve iş dünyasının öncü isimleri, özellikle medya, terör örgütlerinin propagandalarına karşı toplumda farkındalık oluşturacak şekilde sorumlu bir dil kullanmalıdır.

Yugoslavyalaşmamak, Ortadoğulaşmamak için Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus devlet yapısını önemsemek, millet bilincini, vatana aidiyet duygusunu güçlendirme yolunda gayret edilmelidir. Etnik köken, din ve mezhep farkına dayanan bir anlayışa değil ay yıldızlı bayrak altında bir arada bir millet olma anlayışı benimsenmelidir. Bu nedenledir ki Mustafa Kemal Atatürk, etnik köken, din, mezhep ayrımı yapmadan, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” demiştir. Çözüm, ancak bu düsturun ilkeselliği temelinde sürdürülebilir ve mümkündür…