Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Al Hadath televizyonuna konuştu: Bölge artık ders almış durumda

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan merkezli Al Hadath televizyonuna konuştu. Suriye'de başlayan yeni dönem ile ilgili konuşan Bakan Hakan Fidan "Bölge, artık bu kısır döngüden çıkacak kadar ders almış durumda" dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Al Hadath televizyonuna konuştu: Bölge artık ders almış durumda

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan merkezli Al Hadath televizyonuna konuştu.

Hakan Fidan, "Artık bizlerin bir araya gelip iş birliği kültürü içerisinde birbirimizin sınırlarına, egemenlik haklarına saygı duyarak, saygının ötesine geçip birbirimizi korumayı taahhüt ederek, omuz omuza vererek bölgede kendi çıkarlarımızı, kendi düzenimizi kurmamız gerekiyor." dedi.

Suriye'de 13-14 yıllık yoğun çileli dönemin ardından yeni bir döneme girildiğini belirten Fidan, Türkiye'nin Suriye ile 911 kilometrelik sınırı olduğunu hatırlattı.

"MÜLTECİLER TÜRKİYE'Yİ EVLERİ BİLDİLER, BİZ DE ONLARA KUCAK AÇTIK"

Fidan, "Tarihle, coğrafyayla, kültürle, inançla artık bağlarımız bağlanmış, etle tırnak olmuşuz. Dolayısıyla Suriye'deki bu sıkıntılı dönem başladığında Suriye muhalefeti kuzeyde olanlar sırtlarını Türkiye'ye dayadılar ve özellikle milyonlarca yerlerinden edilmiş mülteciler Türkiye'yi kendilerine vatan bildiler, ev bildiler, biz de onlara kucak açtık." ifadesini kullanarak, Suriye muhalefetinin Türkiye'de zemin bulmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin özellikle Suriye muhalefetinin yapıcı şekilde sorunu çözmesi için çok çalıştığının altını çizen Fidan, bu süreçte Astana sürecinin bu konuda çok önemli olduğunu ancak Esad rejiminin çeşitli sebeplerden dolayı çözüme yanaşmadığını ve bir denklem arasında kaldığını kaydetti.

Bakan Hakan Fidan şöyle devam etti: 

Ya gücü kendi halkıyla paylaşacaktı, halkıyla barış yapıp ya da dışarıdan gelen hegemonlarla, güçlerle, onu halkına karşı savunan güçlerle gücü paylaşacaktı. Tabii, Rusya'yla ve İran'la bu gücü paylaşınca, beraber savaştılar, istedikleri kararları alamadılar çünkü her ülkenin farklı çıkarları vardı ve bir noktadan sonra Esed gerek halkıyla barışmada gerek milyonlarca insanı geri getirmede gerek halihazırda Suriye'de bulunan insanlara hizmet götürmede, temel hizmetleri götürmede, ekonomide başarısız olunca artık sistem kendiliğinden çöktü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Bazıları aslında uluslararası bağlamda bir masada oturuldu ve Esad'in gitmesi konusunda uzlaşıldı ve ardından aslında şu an Şam’ın düşmesine kadar varan süreç böylelikle işletilmiş oldu ve HTŞ’nin ilerlemesi için önü açıldı diye bir söz var, bir söylenti var. Siz ne diyorsunuz?" sorusuna Bakan Fidan, Türkiye'nin böyle bir sürecin parçası olmadığı yanıtını vererek, şöyle devam etti:

"HİÇBİR ÜLKEYLE VEYA GRUPLA BİR PLANLAMA YAPMADIK"

"Harekat başladıktan sonra, HTŞ ve diğer muhalifler tarafından harekat başladıktan sonra, bunun en kansız, en problemsiz, en maliyetsiz şekilde nasıl olması için yoğun bir çaba gösterdik ama onun öncesinde hiçbir ülkeyle veya hiçbir grupla bir araya gelip böyle bir planlama ve çalışma içerisinde olmadık."

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN TÜRKİYE, RUSYA VE İRAN ARASINDAKİ YOĞUN GÖRÜŞME TRAFİĞİ

Fidan, Suriye ile ilgili süreçlerde, Rusya, Türkiye ve İran'ın sahadaki ateşkesin devam etmesi, sorunların çözülmesi için çok yoğun ve düzenli bir görüşme trafiği içerisinde olduğunu söyleyerek, Türkiye'nin, muhaliflerin görüşlerini her zaman masaya taşıdığını ifade etti.

"İran'la Rusya da rejimin görüşlerini, bir noktaya kadar bunu götürdük. Onlarla bizim son derece karşılıklı saygıya dayalı ilişkimiz var, birbirimizi tanıyoruz ve süreç başladığında da biz kendileriyle konuştuk. 2006'daki, 2016'daki, 2015'teki aynı senaryoyu tekrar etmenin bir anlamı yok. Beşşar Esad, maalesef siz onun yardımına geldiniz, muhalifleri püskürtmede yardımcı oldunuz fakat halkına hizmet götürmede, sistemi ayağa kaldırmada, halkıyla barışmada bir başarı gösteremediği için bugün böyle bir tabloyla karşılaştık." diyen Fidan, hem Rusya'nın hem İran'ın kendi içinde değerlendirmelerinin neticeyi onlara da gösterdiğini söyledi.

Fidan, bölgenin önemli unsuru olarak muhaliflerin önemli bir dostu olan Türkiye'nin belli konularda, onlarla yapıcı dil içerisinde bu süreci yönetmeyle ilgili diyalog kurmasının da etkili olduğuna dikkati çekerek, bundan sonra da diyaloğun devam edeceğini vurguladı.

Bakan Fidan, Beşşar Esad'in kim tarafından arandığı, ülkeyi terk etmesine sebep olan olayın ne olduğuna yönelik soruya, "Muhataplarımızın Şam'la belli bir trafik teması içerisinde olduğunu biliyoruz, onlar bize söylediler o gün ama birebir hangisi, hangi seviyeden direkt kendisiyle konuştu, o konuda bilgim yok ama benim bildiğim mesaj iletildi." yanıtını verdi.

ESAD'IN KAÇIŞI 

Türkiye'nin bazı mercilerle işbirliği yaparak Esad'in Suriye'den çıkmasına olanak tanıdığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını vurgulayan Fidan, bunun Türkiye'nin yapacağı bir iş olmadığına ve bu konuda Türkiye'nin bir rolü bulunmadığına dikkati çekti.

Fidan, "Ruslar kendileri ilan ettiler kendileri bu işi organize edip götürdüklerini. Bu konuda bizim bir rolümüz yok." ifadesini kullandı.

MİT BAŞKANI KALIN'IN ŞAM ZİYARETİ

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın Şam ziyareti hakkında, hem bölge ülkeleriyle hem Batılı ülkelerle geniş istişare içerisinde bulunarak Kalın'ın bu ziyareti gerçekleştirdiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Şam'daki yeni yönetimle hem bölgedeki ülkeler hem dünya ülkeleri nasıl iletişim kurmalı? Yaptığımız temaslarla orada genel bir algı ve talebi gördük ve herkesin üzerinde aşağı yukarı ittifak ettiği belli prensipler vardı. Bunlar terör örgütlerinin yeni dönemde Şam'dan istifade etmemeleri, özellikle azınlıklara karşı iyi davranılması... Hristiyanlar, Kürtler, Aleviler, Türkmenler başta olmak üzere. Daha sonra kapsayıcı bir hükümetin kurulması gibi, komşularına tehdit olmaması gibi çeşitli oluşmuş görüşler vardı."

Fidan, Kalın'ın uluslararası toplumun, bölgenin ve Türkiye'nin görüşlerini karşı tarafa ilettiğini ve karşı tarafında verilerini aldığını söyleyerek, bu verilerden yola çıkarak 14 Aralık'ta Ürdün'ün Akabe Körfezi'nde toplantı düzenlendiğini ve görüşmeler yapıldığını hatırlattı.

Konuşmasında, Türkiye'nin Suriye'deki politikasına değinen Fidan, bu politikanın 13 yıl boyunca birkaç boyutlu olduğu ve bunlardan en önemlisinin de muhalefetiyle barışmayan Esad'dan dolayı Türkiye'ye mülteci gelmesini önlemek olduğunun altını çizdi.

Fidan, Türkiye'nin bu yüzden ileri hatlarda kontrolü elinde tutan muhalif unsurlar ile çalıştığını aktararak, şöyle devam etti:

"Özellikle Suriye Milli Ordusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi, bunlar Türkiye'nin birebir çalıştığı yerlerdi. İdlib'de, Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) kontrolü altında 4 milyon Suriyeli vatandaş yaşıyordu. Bunların belli bir kriz esnasında Türkiye'ye gelmesi mümkündü. Bu krizlerin çıkmaması, oradaki varlığın istikrarlı devam etmesi için bizler tabii ki belli bir koordinasyon içerisinde hep olduk ve o süreç içerisinde de heyeti tanıma imkanımız oldu.

Onlara özellikle modern yönetim algısı nasıl olur, modern yönetim sistemleri nasıl olur, onlar konusunda tavsiyelerimizi, nasihatlarımızı hep ilettik. Bizim gördüğümüz şu anda heyetin ve diğer bileşenlerin bir numaralı önceliği Beşşar Esad'in yaptığı hataları tekrar yapmamak ve halkı kucaklayarak hak ettikleri refahı ve istikrarı götürmek. Bunu yapmada bizim yardımcı olmamız lazım, onların da hata yapmaması lazım."

HTŞ LİDERİYLE TANIŞIYOR MU?

Fidan, daha önce HTŞ lideriyle tanışıp tanışmadığı yönündeki soruya, daha önce 13 yıl MİT Başkanlığı yaptığını hatırlatarak yanıt verdi.

Suriye krizi başladığı günden itibaren mesaisinin 13 yılını Suriye krizinin aldığını hatırlatan Fidan, bakan olarak da belli aktörlerle her zaman temasının olduğunu kaydetti.

"İRAN, DOMİNASYONU İSTEMİYORUZ, TÜRK DOMİNASYONU İSTEMİYORUZ, ARAP DOMİNASYONU İSTEMİYORUZ"

Suriye'de başlayan bu yeni dönemin, bu sürece gelmeden önce de bölgedeki Türkiye'nin bu konuyu masaya yatırdığını belirten Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuya ilişkin vizyonundan bahsetti.

Fidan, "Bu dili geliştirmemiz lazım bölgede, biz bölgede İran dominasyonu istemiyoruz, Türk dominasyonu istemiyoruz, Arap dominasyonu istemiyoruz. Ne Körfez’deki Araplar birbirlerini domine etsinler ne oradan başka bir yeri domine etsinler ne biz başka bir yeri domine edelim ne İranlılar bir yeri domine etsinler. Artık bütün devletler, 2024'ten 2025'e geçiyoruz, gerekli miktarda olgunlaştılar, altyapıları güçlü. Çok güçlü bir Suudi Arabistan var, çok güçlü bir Birleşik Arap Emirlikleri var, çok etkili bir Katar var, Kuveyt var. Mısır gerçekten elinden geleni yapıyor. Artık bizlerin bir araya gelip iş birliği kültürü içerisinde birbirimizin sınırlarına, egemenlik haklarına saygı duyarak, saygının ötesine geçip birbirimizi korumayı taahhüt ederek, omuz omuza vererek bölgede kendi çıkarlarımızı, kendi düzenimizi kurmamız gerekiyor." diye konuştu.

Aksi takdirde dışarıdan bölgeye müdahale edildiğine, kutuplaşmadan yararlanıldığına ve bunun bölgede uzun süreli, kanlı ve maliyetli çatışmalara yol açtığına dikkati çeken Fidan, buna gerek olmadığını, açık ve şeffaf şekilde bölge halklarının yaşayabileceğine işaret etti.

Fidan, "Zaten hepimiz akrabayız birbirimizle, hepimiz Müslüman'ız, hepimiz aynı dindeniz. Bir araya gelip bizim büyük bir olgunluk ve profesyonellik içerisinde menfaatlerimizi, isteklerimizi, hassasiyetlerimizi tanımlayıp birbirimizle, nasıl Avrupa'da, Kuzey Amerika'da, başka yerlerde ittifaklar kuruluyor, ekonomik, siyasi, askeri, bunların hepsini de bu coğrafyada yapmak mümkün." diyerek, bu coğrafyanın toprağının bereketli, insanının verimli, çalışkan ve dürüst olduğunu söyledi.

Devletlerin artık olgunlaştığını, bir araya gelip yapabileceğimiz çok şey olduğunu dile getiren Fidan, şunları kaydetti:

"Bizim mesajımız bu. Dominasyon fikri, emperyal fikirlerin rafa kaldırılması lazım. Birilerinin proxy kullanarak bölgede başka ülkeleri yönetmeye çalışması, birilerinin geri planda para vererek başka bir şey yapmaya çalışması, menfaatini korumaya çalışması önceden... Bunlar bir aksiyon karşı reaksiyon üretiyor, reaksiyon başka bir aksiyon üretiyor derken bir kısır döngü içerisine giriyoruz. Bölge, artık bu kısır döngüden çıkacak kadar ders almış durumda. Bölgemiz son 20-30 yıldır gerçekten inanılmaz derecede büyük bir ateş sarmalının içerisinde.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Körfez’dekiler Yemen probleminden etkilendiler, bizler Irak ve Suriye probleminden etkilendik. Ben yeni dönemde İran'ın da ders çıkartacağını düşünüyorum, İran'a da yardımcı olmamız lazım yapıcı bir şekilde. Suriye'deki yeni yönetime de isteklerimizi ileterek yardımcı olmamız lazım. Ben Türkiye'nin, Suudi Arabistan'ın, Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Mısır'ın, Katar'ın bir araya gelerek, Ürdün'ün de, bölgedeki kritik sorunları çözmede çok ciddi adımlar atabileceğine inanıyorum, Akabe'deki toplantıyla da buna başladık. Önemli olan devletlerin samimi olması."

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'de yeni yönetime bölge ülkeleri tarafından yardımcı olunması gerektiğini ve bu yardımlarla 10 milyondan fazla Suriyelinin evine tekrar döneceğini belirterek, "Herkes Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yaptı. Bunların geri dönüp bu basıncın ortadan kalkması da önemli." dedi.

 

 "(SURİYE'DE) HEM SİVİL HEM DEMOKRATİK BİR DEVLET İSTİYORUZ"

Bakan Fidan, Suriye'de yeni dönemde birtakım problemlerin olabileceğini söyleyerek, sorunları çözmede bölge ülkeleri olarak Şam'daki yeni yönetime yardımcı olunması gerektiğini dile getirdi.

"Hem sivil hem demokratik bir devlet istiyoruz." ifadesini kullanan Fidan, bir gecede, bir ayda ya da bir yılda İsviçre demokrasisi beklemenin gerçekçi olmadığını kaydetti.

Fidan, Suriye'de anayasal vatandaşlık üzerinden, çeşitli ayrımcılığı ve bölücülüğü teşvik etmeden bütüncül, milli devlet sınırları içerisinde bir yönetimin kurulabileceğine inandığına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Burada sadece bir hassas geçiş dönemi var, o da Suriye muhalefetini oluşturan grupların yani kuzeydeki gruplar, Suriye Milli Ordusu, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Heyet Tahrir el-Şam, güneyde de gruplar vardı. Bunların aslında bir süreç içerisinde artık bir konsolidasyona gitmesi önemli. Bu hassas bir süreç. Ben bu sürecin iyi yönetileceğini düşünüyorum. O konuda elimizden gelen yardımı yapıyoruz. Çünkü güvenlikle ilgili, asayişle ilgili istikrar sağlandı mı, ekonomiyle ilgili, ticaretle ilgili, kalkınmayla ilgili, altyapıyla ilgili, temel hizmetleri vatandaşa götürmekle ilgili işlemlere de süratle başlanır."

Bakan Fidan, Türkiye'nin belli platformları oluşturmada, bir araya gelme konusunda yardımcı olabileceğini ifade ederek, yeni Şam yönetiminin neler yapıp yapmayacağının izleneceğini aktardı.

Yeni Şam yönetiminin, terörle ilişki kurmamasının, azınlıklara kötü muamele yapılmamasının, kadın haklarıyla ilgili konuların önemli olduğuna işaret eden Fidan, şu ana kadar bunlara ilişkin bir şikayet görülmediğini, her şeyin çok yeni olduğunu belirtti.

"GÜVEN AMA DOĞRULA"

Fidan, her ülkenin Suriye ile işbirliği yapmak için ne türden bir beklenti içerisinde olduğunu söylemesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Yeni yönetimin Suriye'de şu anda çok dikkatli bir diplomatik ilişki tarzı geliştirdiğini ve dikkatli bir diplomatik dil kullandığını görüyorum ama eskiden bir laf vardı, bu doğrulama konularında 'güven ama doğrula' diye. Burada söylenene güven tabii olacak ama hepimiz göreceğiz işlerin nasıl gittiğini."

Bakan Fidan, bölge ülkelerin yeni yönetime yardımcı olmasıyla 10 milyondan fazla Suriyelinin evine tekrar döneceğini, ekonominin yeniden canlanacağını ifade ederek, "Herkes Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yaptı. Bunların geri dönüp bu basıncın ortadan kalkması da önemli." diye konuştu.

Sunucunun, "Suriye konusunda, baktığımızda en zararlı ülke İran, sonra da Rusya. Şimdi özellikle de Hamas'la İsrail arasındaki çekişme ve gelişmeler birçok dengeyi de değiştirdi bölgede. Aslında direniş bağlamında da Esad’in kaçması İsrail’e karşı direnişin bir ayağını da yıkmış oldu. Peki bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Esad’in de kaçışı süreci nasıl etkileyecek? Netanyahu, Esad için ateşle oynuyor diye bir şey söylemişti hatırlarsanız daha önce bazı reaksiyonlarından dolayı...." ifadelerine Fidan, şu yanıtı verdi:

"Benim bu konuda farklı fikirlerim var. 13 yıl İstihbarat Başkanlığı yaparken, bölgede İranlı arkadaşlarımızla da çok konuştuk. Sizin özellikle Suriye'de Beşşar Esad'in İsrail'e karşı bir direniş cephesinin bir unsuru olması meselesi bir şaka. Beşşar Esad İranlılara yer veriyordu, Lübnan ve Hizbullah ile İran arasındaki ilişki açısından"

"İSRAİL HİÇBİR ZAMAN İÇİN BEŞAR'IN GİTMESİNİ İSTEMEDİ"

Fidan, Suriye'den İsrail'e herhangi bir askeri harekat görülmediğini, İsrail'den yapılan bütün askeri harekatların İranlı milislere yönelik olduğunu belirterek, Suriye ile ilgili bir problem olmadığını kaydetti.

Esad'in kendini geriye çektiğini, İran'la İsrail'in kendi toprağında savaşmasını seyrettiğini söyleyen Fidan, şu bilgileri paylaştı:

"Suriye muhalefeti bundan 6-7 sene önce Şam'da şimdiki yaptıklarını yaptığı sırada, o zaman (ABD Başkanı Joe) Biden Başkan Yardımcısıydı, Türkiye'ye geldi, Cumhurbaşkanımızla görüştü ve 'biz Beşşar'ın gitmesini istemiyoruz' dedi. Biz biliyoruz aslında, bu onun değil İsrail'in bir görüşüydü. İsrail hiçbir zaman için Beşşar'ın gitmesini istemedi. Beşşar'ın İranlılara verdiği ortamdan mutsuzdu İsrail ama Beşşar'ın genel manada kendisi için faydalı bir aktör olduğunu biliyordu. Son güne kadar, Amerikalıların bize söylediği harekat başladıktan sonra da İsrail, Beşşar'ın gitmesini istemiyor."

"İSRAİL'İN SURİYE TOPRAKLARINI İŞGAL ETMEMESİ, ONDAN VAZGEÇMESİ GEREKİYOR"

"Esad'in gitmesinden en büyük zarar gören İsrail'dir diyebilir miyiz? Çünkü sonuç itibarıyla Esad, İsrail’in gündemine hizmet ediyordu ve İsrail’in güçlenmesine katkıda bulunuyordu diyebilir miyiz?" sorusuna, Fidan, realist politikalar izlenmesi gerektiği yanıtını verdi.

Fidan, yeni Şam yönetiminin İsrail ile bir çatışma arayacağını düşünmediğini, herkesin kendi sınırları içerisinde yoluna bakması gerektiğini vurguladı.

"İsrail'in Suriye topraklarını işgal etmemesi, ondan vazgeçmesi gerekiyor." diyen Fidan, Suriye'nin de İsrail'e yönelik bir şey yapmaması gerektiğini dile getirdi.

Fidan, "Karşılıklı bir şey olursa o zaman yapılabilir. Onun için tehdit algısını yeniden tanımlamak lazım. Şimdi bölgeden İranlı unsurlar çekildiler ve İsrail için temel endişe kaynağının belli noktalarda elimine olmuş olması lazım ama İsrail'in halihazırda en kötü senaryoya göre düşünüp, Suriye'deki belli tesisleri vurması ve belli yerleri işgal etmesi de kabul edilebilir bir şey değil. Bu bir bağımsız ülkenin, egemen ülkenin toprağının gereksiz yere işgalidir, bunu haklı çıkartacak herhangi bir emare olmadan bunun yapılması da doğru değil." dedi.

SURİYE HALKINI TEMSİL EDEN İKTİDAR, İSRAİL İÇİN BİR TEHDİT

"İsrail’in Suriye topraklarına zararını siz nasıl yorumluyorsunuz? Daha önce İran’ı gerekçe göstererek yapıyordu, şu an İran artık yok. Baktığımız zaman HTŞ’lilere de aynı şeyi söylüyor, şu an zaten İran yok, ne diye gelip de vuruyor Suriye topraklarını, neden saldırıda bulunuyor, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Fidan, cevabın basit olduğunu, Suriye halkının vicdanını, çoğunluğunu temsil eden her iktidarın, İsrail'in etrafındaki her iktidarın İsrail için bir tehdit olduğu yanıtını verdi.

"BATI ŞERİA'DA DEVAM EDEN İŞGAL VE İLHAKIN DURMASI GEREKİYOR"

20 milyon Suriyeliye İsrail'le ilgili ne düşünüyorsunuz diye sorulduğunda, 'kötü' düşünüyoruz diyeceklerini söyleyen Fidan, "Bu kötü düşüncenin tabii ki iktidarda olması, meşru yansıma bulması İsrail'in işine gelmiyor. Dolayısıyla İsrail burada açıkçası en kötü senaryoyu göz önüne alıp buradan bir zarar gelecek diye birtakım adımlar atıyor." diye konuştu.

Fidan, yeni Suriye yönetiminin elinde harap olmuş bir ülke bulunduğunu, milyonlarca insanın perişan olduğunu ve o insanlara hizmet götürmesi gerektiğini belirterek, bölgede savaşa dayalı, yayılmaya dayalı bir çatışmanın olmaması gerektiğini vurguladı.

Öte yandan, bunların Kudüs ve Filistin meselesi gibi hassas meseleler olduğunu hatırlatan Fidan, şöyle konuştu:

"Siz, Filistinli Arap kardeşlerimizi çoluk çocuk demeden soykırıma tabi tutarsanız, bu, bölgedeki bütün halkları, bütün devletleri ister istemez isyana götürür. Bunun durması gerekiyor. Gazze'de yaşananlar, Batı Şeria'da devam eden işgal ve ilhak, bunların durması gerekiyor. Bunlar bölgeye çok negatif mesajlar gönderiyor ve bölgedeki halklar belli konularda mahrumiyeti çekerler ama söz konusu Gazze ve Filistin olduğu zaman da seslerini yükseltirler. İsrail'in bunu artık hesaba katması gerekiyor."

Fidan, İran ve Rusya'nın tekrar Suriye'ye müdahil olma, savaş başlatma ihtimaline ilişkin soruya, "Başlatmak için her zaman için yetenekleri olabilir ama ben İran'ın da Rusya'nın da bunu yapacağını düşünmüyorum." ifadesini kullandı.

İran ve Rusya'nın son derece gelişmiş karar alma mekanizmaları olan iki ülke olduğunu aktaran Fidan, sahadan gelen verileri görebildiklerini, yeni döneme bir an önce adapte olmaları gerektiğini belirtti.

Fidan, "Biz yeni dönemde de hem İran'la hem Rusya'yla da konuşarak sorunları çatışmadan, her iki tarafın lehine olacak şekilde nasıl yönetiriz onu yürütmeye gayret edeceğiz." diye konuştu.

"BÖLGENİN OTANTİK HALKLARININ BULDUĞU OTANTİK TOPRAKLAR"

Terör örgütlerine ilişkin soruyu yanıtlayan Fidan, YPG terör örgütünün, PKK terör örgütünün Suriye'deki bir kolu olduğunu belirterek, "Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan ve Avrupa'dan gelmiş uluslararası terörist savaşçıların yönettiği bir organizasyon. Bunu her ne kadar Amerikalılar dünyaya farklı şekilde pazarlasalar da olayın özü bu." dedi.

Fidan, "PKK’nın hem Suriye'de Arap topraklarını işgal etmesi hem Suriye halkının tamamına ait olan doğal gaz ve petrol kaynaklarının üzerine oturması, Kürtlere, Araplara muazzam kötü davranması artık son bulmalı." diyerek bu konuda artık uluslararası bir anlayışın, birliğin olduğunu düşündüğünü ifade etti.

Arap topraklarının artık kurtulması gerektiğini vurgulayan Fidan şunları kaydetti:

"Bölgenin otantik halklarının bulduğu otantik topraklar… Kürtler, Araplar, Türkmenler, Yezidiler, Aleviler kendi yerlerinde yaşamalı, kimse yerinden edilmemeli. Kürtlerin ait olduğu yerler var, Arapların, Türkmenlerin ama başkasının gidip toprağını işgal edip, dışarıdan aldığınız destekle, bu devam edemez ve etmemeli de etmeyecek de inşallah."

"(ESAD İLE SON 3 YILDA) BİR ARAYA GELMEK İÇİN TEŞEBBÜSÜMÜZ OLDU AMA KABUL ETMEDİLER"

Bakan Fidan, "Mahir Esad, Moskova'ya kaçmış olan Esad’ın kardeşiyle ilgili elinizde bir bilgi var mı? Onun geleceği ne olacak?" sorusuna, "Yok biz de bilgi yok, biz de bilgi yok. Merak da etmiyorum açıkçası. O, Suriye rejiminin, Suriye'deki yeni yönetimin açıkçası işi, savaş suçlularının artık bulunması ve aranması." cevabını verdi.

"Suriye’de Ali Memlük, Hüsam Luka gibi mevkidaşlarınız vardı, bu insanlar daha sonra ülkeden çıkış için yardım bağlamında sizinle bir temasa geçtiler mi?", sorusuna da Fidan, "Temasa geçmediler" yanıtını verdi.

Fidan, son 3 yıl içerisinde Esad ile bir araya gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine, "Yok gelmedim, yok. Bir araya gelmek için teşebbüsümüz oldu, istedik ama kabul etmediler. Ben istedim. Hatta bölgedeki ülkeleri aracı yaptık Irak başta olmak üzere, başka ülkelerin adını da söylemeyeyim. Hepsine hayır dedi." ifadesini kullandı.