Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: Kazandığım tazminatları Gazze'ye gönderiyorum
Türkiye’de herhalde hakkında en çok iftira atılan isimlerin başında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş geliyor.
Bunun bence üç sebebi var:
Birincisi; Yargıtay binası açılışında ve askerlerimizin yemin töreninde dua etmesiyle birlikte kendisini “müesses nizamın yegâne kurucusu” zanneden bir avuç sözde elitin ayarlarının bozulmuş olması.
İkincisi; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la tam bir uyum ve yakınlık içinde olması ve onun üzerinden Cumhurbaşkanımızın da yıpratılmak istenmesi.
Üçüncüsü; İslam’a karşı olanların direkt Kuran’a saldırmaya cesaret edememesi ve bunu Ali Erbaş üzerinden yapmaları.
Ali Erbaş’ın hutbede okuduğu Kuran-ı Kerim ayetlerini “Erbaş’ın sözleri” zanneden, bilgiden yoksun CHP Sözcüsü Deniz Yücel ayetler için, “saçmalık” demişti.
Daha neler neler…
Ben de biraz sohbet etmek için Diyanet İşleri Başkanlığı’na giderek Ali Erbaş Hoca ile buluştum.
Uzun sohbetin bir yerinde hakkındaki iddia ve iftiralarla ilgili neler düşündüğünü sordum.
Mesela; “Diyanet İşleri Başkanı Arapça bilmiyor” demişlerdi.
Ali Erbaş; “Elbette Arapça’yı konuşuyorum ve anlıyorum. Ben Arapça hocalığı yaptım. İstanbul’da yıllarca Arapça öğretmenliği yaptım” dedi.
Sayın Erbaş çok nazik ve nezaketli konuştu ama hakikaten birkaç dakikalık görüntü üzerinden, “Arapça bilmiyor” diye iftira atanların yatacak yeri yok!
Bir ara, “Ali Erbaş’ın oğlu içki içiyor” diye bir haber yayılmıştı.
Erbaş; “Olmayan oğluma içki içirmişler. Benim oğlum yok” dedi.
Aynı iftirayı önceki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e de atmışlar. “Mehmet Görmez’in oğlu içki içiyor” diye 10 sene evvel yayınladıkları fotoğrafın aynısını yine yayınlamışlar.
“Makam arabası” hadisesinde de Görmez’e aynı şekilde yüklenmişlerdi. Şimdi Ali Erbaş’a saldırıyorlar.
Altında son model araç olan “bazı partilerin yetkilileri” bile Erbaş’a saldırıyor. Çünkü maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek! Neden koskoca Türkiye’de sadece Erbaş Hoca’nın makam arabası konuşuluyor? Kaldı ki 2015’ten 2024’e Diyanet’e hiç yeni araba verilmemiş.
Ali Erbaş Hoca’ya, “Londra’da eviniz var mı?” diye sordum. Malum şahıslar göz göre göre, “Londra’da evi var” diye yaygara koparmıştı.
“Türkiye dışında evim yok. Tek evim var. Kooperatiften aldığım Adapazarı’ndaki evim dışında evim yok. Köyümde baba evi var, ama bana ait köyde de evim yok” dedi.
Pandemi döneminde Erbaş Hoca için, “Amerikan Hastanesi’nde yatıyor” demişlerdi.
Ali Erbaş; “Ankara Şehir Hastanesi’nde yatıyordum. Zaten Ankara’da Amerikan Hastanesi de yok. Cumhurbaşkanımız geçmiş olsun diye aradı, ona da durumu anlattım. İftiracılara çok kızdı.” dedi.
Bunca iftira ve hakaret karşısında dava açıp açmadığını sorduğum Ali Erbaş; “3 bin hakaret davası açtım. Tazminatları Filistin’e, Gazze’ye gönderiyorum. Tamamını gönderdim” dedi. Yardımlar Diyanet Vakfı aracılığı ile gönderiliyor.
Bir ara Erbaş Hoca’nın; “Matematikle uğraşmak haramdır” dediği de iddia edilmişti.
Erbaş Hoca çok güzel bir cevap vererek; “Fıkıh ne kadar dini ilimse matematik de o kadar dini ilimdir” dedi. Zaten akademide de bunları yıllarca sürekli anlatmış.
Bu arada onunla ilgili atılan iftira ve söylenen yalanları yazmaya kalksam kitap ebadında olur. Bu sebeple her mevzuyu yazmıyorum. Düşünün ki; “Diyanet İşleri Başkanı Kelime-i Şehadet getirmeyi bilmiyor” diyecek kadar alçak ve çukur bir güruh var. İftira atmanın ötesine geçip insan olmaktan bile vazgeçen bir kudurmuş kitle var.
Onlara ne cevap verirsen ver, size dönerler ve hiçbir şey olmamış gibi yalanlara devam ederler.
“KILIÇLA HUTBE”
Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’nde 1453’ten 1934’e dek (yani maalesef müze yapılana kadar) tüm hutbelere kılıçla çıkılmış.
Ayasofya kapanınca “kılıç” Beyazıd Camii’ne alınmış.
Türkiye’de 8 yerde “fethedilen yerlerin fetih sembolü olarak” kılıçla hutbeye çıkılıyormuş.
Ali Erbaş; “Kılıçla hutbeye çıkma geleneği kesintisiz şekilde devam edecek” dedi.
Son dönemde yapılan eleştirilere açıklık getiren Erbaş Hoca, Ayasofya’nın yeniden açılmasından bu yana da cami vasfını asla kaybetmediğini, kaybetmeyeceğini ve cami kısmının herkese açık olduğunu belirterek; “Ayasofya yeniden açıldığından bu yana serilen hiçbir seccade halısı kaldırılmadı” dedi.
SON SÖZ: Ali Erbaş Hoca aynı zamanda Profesör unvanına sahip bir akademisyen… Gayet mütevazı olmasının yanı sıra aksiyoner bir İslam âlimi vasfıyla da kendini belli ediyor. Türkiye’nin birçok ilini gezmiş, üniversitelerde akademik konferanslar vermiş. Bundan sonra da hakkında yalanlar söyleyecekler, iftira atacaklar, onunla uğraşacaklar; ama asla yıldırabileceklerini sanmıyorum. Bize düşen bu iftiralara prim vermemek ve iftiracıları alenen deşifre etmektir.