Düğünde takılan takılar kadının mı erkeğin mi?

Davalı Erkek Takıların Kendisine Ait Olduğunu İddia Etti

Taraflar arasında görülen boşanma davasında kadın tarafından düğünde takılan takıların aynen iadesi mümkün olmaması halinde ödeme günündeki değeri üzerinden tahsiline karar verilmesi talep edilmiş davalı erkek tarafı ise takıların kendisine ait olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir. Yerel mahkemede yapılan yargılama sonrasında davanın kısmen kabulüne karar verilerek hüküm kurulmuştur.

Düğünde Kadında Takılı Olanlar Kadının

Yargıtay önüne gelen uyuşmazlıkta: “Somut olayda; tarafların düğünlerinde, davalıya takılan 1 adet 22 ayar 13 gr bilezik, 3 adet yarım altın, 2 adet tam altın, 80 adet çeyrek altının, davalıya ait olduğu kabul edilerek, sadece, düğünde kadına takılan altınların bir kısmı yönünden kabul kararı verildiği; talep olunan 5 adet altın bileziğin ise, davalı tanığı anne ...'nin (bilezikleri düğünlerde davacının kolunda gördüm) beyanına göre davacıya iade edildiği kabul edilerek, bu talep yönünden ise ispatlanamayan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Oysa, davalı tanığı annenin beyanı; dava konusu 5 adet burma bileziğin davalı tarafından davacıya iade edildiğinin ispatına yeterli değildir.

Mahkemece yapılacak iş; düğünde taraflara takılıp da davacıya iade edildiği ispatlanamayan, davalıya da takılan altınlar ve 5 adet burma bilezik de dahil altınlar hakkında davanın kabulüne karar vermekten ibarettir. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Takılan Takılar Kadının Geleceğini Güvence Olarak Takılır

Yerel mahkemenin kararda direnmesi üzerine konu Hukuk Genel Kurulu’na taşınmış, Hukuk Genel Kurulu’nca “Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir.

Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır. Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir. Artık, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür.” şeklinde yapılan değerlendirme sonucunda kadının geleceğini güvence olarak takıldığı kabul edilmiştir.

Köklü Bir Adetin Varlığı

Belirtmek gerek ki davalı taraf düğünde takılan takıların erkeğe ait olduğu yönünde Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına yansıyan yaygın örf ve âdet karşısında daha köklü bir adetin varlığı ispatlanamamıştır. Dolayısıyla genel kuraldan ayrılınmasını gerektirecek bir durum söz konusu olmamıştır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, düğünde takılan takıların düğün masraflarına katkı mahiyetinde olduğu ve kime takıldıysa ona hediye verilmesi gayesi güdüldüğü, takılan tüm ziynet eşyasının kadına bağışlanmasının amaçlanamayacağı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Sonuç Olarak

Sonuç olarak Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu sonucuna varılmış, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve âdet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilmiştir.