Dünyaca ünlü organizatör Ahmet San'dan tv100'de 'Şükrü Dudu ile Berber Muhabbeti'nde samimi açıklamalar! "Polat Yağcı, Coldplay'i Türkiye'ye getirsin"
Ünlüler kuaförü Şükrü Dudu’nun tv100’deki sevilen programı ‘Berber Muhabbeti’nin bu haftaki konuğu ünlü Türk organizatör ve menajer Ahmet San’dı. San programda, büyük bir strateji, efor ve riskle Michael Jackson’ı nasıl Türkiye'ye getirdiğinin hikayesini, Popstar'da yaşanan Deniz Seki-Bayhan tartışmanın perde arkasını ve hakkında merak edilen daha birçok konuya ilişkin samimi açıklamalar yaptı.
90’lı yıllarda, Tarkan, Sezen Aksu, Mustafa Sandal ve Kenan Doğulu gibi isimlerin menajerliğini yapan, dünyaca ünlü Michael Jackson, Metallica, Madonna, Gun’s and Roses, Elton John gibi dünya yıldızlarının Türkiye’deki ilk konserlerini organize eden Ahmet San, tv100'ün sevilen programı Şükrü Dudu ile Berber Muhabbeti'nin bu haftaki konuğuydu. Popstar yarışmasındaki jüri üyeliği ile de tanınan Ahmet San, dünyaca ünlü isimleri Türkiye'ye nasıl getirdiği başta olmak üzere bir dönemin meşhur TV programı Popstar'da yaşananlara da ilişkin tv100 izleyicilerinin ilk kez duyacağı samimi açıklamalara imza attı.
HİKAYESİ MUSTAFA SANDAL İLE BAŞLADI
İşte Ahmet San'ın programdaki açıklamalarından önemli satır başları:
"Mustafa Sandal elimden tutup senin Levent’teki dükkanından beni soktu, sen ortada yoktun beni Ayhan ile tanıştırdı. Seni tanıyordum gerçi, senin yanında çalıştığın ustan benim uzun süredir berberimdi. Mustafa Sandal seninle tanışmamıza vesile oldu, iyi ki de olmuş."
TÜRKİYE'YE GETİRDİĞİ İLK DÜNYA YILDIZI KİMDİ?
"Bugün hala 93 yaptığım Metallica, Gun’s and Roses konserleri kutlanıyorsa o kitle için en büyük star Rock ve Metal gruplarıydı. Popüler müzik içinde Michael Jackson, Madonna’lar; aşk şarkılarını sevenler için Julio Iglesias Sever’lar…"
"20 YAŞINDA DÜNYACA ÜNLÜ 'HEY' DERGİSİNİN MUHABİRİ OLDUM"
Benim bu işe başlamam organizatörlükle oldu. Özellikle sanatçı yönetimi, menajerliğini hiç düşünmedim. Sorbon’da iş idaresi ve genel ekonomi okudum. 4 yıl üniversitede okurken, ilk 2 yıl gazetecilik yüksek okulu, sonraki 2 yıl ise uluslararası ilişkiler okudum. 2 yüksekokul, 1 üniversiteyi 4 yılda tamamladım. Ben zaten oraya giderken Hey dergisinin Paris muhabiri oldum. 20 yaşındaydım. Bir muhabir olarak Fransa’daki her türlü ünlüyle röportaj yapma imkanı buldum. O dönem Türkiye’de yayınlanan “Arsen Lüpen” diye bir dizi vardı. 74-75’lerde… Başrol oyuncusu Georges Descrières ile yaptığım röportaj kapak olmuştu. İlk getirdiğim sanatçı Christian Adam’dı.
MICHAEL JACKSON'I TÜRKİYE'YE GELMEYE NASIL İKNA ETTİ?
O dönemde 100’e yakın yurt dışından sanatçı ve film artistleri getirmiştim. Etkinlikler yapmıştım. Artık bunu büyütmem gerekiyordu ve 93 yılında, meslekte 20. yılında hedefim Michael Jackson ve Madonna idi. Zaten Jackson’u getirmek için bir ahdım da vardı.
1986 yılında Afrika açlar yararına konserler çok önemliydi. Türkiye’de de ben bunu yapmak istedim. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura’ya gittim ve bu teklifi ilettim, kabul etti. ‘Sen kadro kur ama Ahmet Ertegün de büyük starları getirir.’ dedi. Ahmet Ertegün, efsane Arif Mardin ve abisiyle birlikte dünyanın en büyük plak şirketini kurmuş, zenci müziği ve caz müziğini yaratan insan.
"ÖNCE ABİSİ VE ABLASIYLA SAMİMİYET KURDUM"
Önce Michael Jackson’a ulaşmayı düşündüm ve Çeşme festivali için ablası LaToya Jackon ve abisi Jarmeine Jackson kardeşlerine önce kendimi tanıtıp iletişim kurdum. Abisi ve ablasını birkaç kez İstanbul ve Çeşme’ye getirdim ve ilişkilerimi güçlendirdim. Los Angeles’a gidince onlar da beni çok iyi ağırladılar ve artık Michael Jackson için de adım kabul gördü.
Daha sonra Los Angeles’da Michael’ın konserine gittim. Michael Jackson konser sonrasında beni kulisinde kabul etti ve ilk kez orada tanıştık. Ardından menajerinin ofisinin giriş katında bir ofis tuttum ve menajeri aracılığıyla randevu aldım. 3.5 yıla yakın bir süre bunun için uğraştım.
"MICHAEL JACKSON TÜRKİYE'YE YOĞUN TURNE TAKVİMİNDEN HASTA OLARAK GELDİ"
Hikayemi anlatınca zaten çok etkilendiler ve sonunda dünya turnesinde 3 konser için anlaştım. İstanbul, İzmir, Atina. Fakat bizden önce Bükreş konseri var ve her turne bir yerde TV’ye çekiliyor. Bükreş’te 3 gün prova yapıldı. Rüzgar, yağmur… Haftada 3 şehirde 3 konser… Ben şimdi bir haftada 3 şehre gitsem gidip gelmekten bile yorulurum zaten… Michael Jackson Türkiye’ye geldi yorulmuş, adamın sesi çıkmıyor…
"İYİLEŞEMEDİĞİ İÇİN KONSER YAPILAMADI"
400 yabancı, 100’e yakın tırlık prodüksiyon ve 1000 kişi de Türk. Yaklaşık bin 500 kişinin 6-7 kişinin çalıştığı operasyon Michael Jackson’un doktorların tüm çabasına rağmen iyileştirilememesi üzerine Türkiye’de yapılamadı.
Michael Jackson Londra’ya gitti tedavi için. 3-4 gün bekledik iyileşir mi diye. İstanbul, İzmir ve Atina’da günlerce beklemeden sonra gelemeyeceği ortaya çıktı ve konser iptal oldu.
KONSER İPTAL OLUNCA DEDİKODULAR BAŞLADI...
Denmeyen şey kalmadı. Ahmet San, Michael Jackson’ın parasını ödemedi… Ahmet San, Michael Jackson’ın sahtesini getirdi... Zaten bilet satmadı… Çok bilet sattı, tüm parayı repoya yatırdı, şimdi bilet parası… gibi türlü asılsız dedikodular…
Bunları duyunca kendime dedim ki, ‘Bu dedikoduların önüne geçmek için devasa bir operasyon yapmalısın.’
92-93 yılında bu büyük talihsizliğin üzerine neredeyse her 10-15 günde bir büyük konserlerin duyurusunu yaptım. Bunlardan birisi de Madonna’ydı.
AHMET SAN, MADONNA'YLA NASIL TANIŞTI?
Madonna’yla Türkiye’de tanıştım. Onun menajeriyle sözleşme imzaladım. 93 yılında 2 haftada bir konser organize et, turnelerini uydurmaya çalış. İlave tarihler vs… Şu an düşünüyorum, şimdi aklım olsa yapar mıydım diyorum, iyi ki yapmışım.
Madonna’nın da operasyonu epey farklıydı ama neticede hepsi de geldi ve ülkemizde efsane konserler verdi.
DÜNYA STARLARI TÜRKİYE'YE ARTIK NİYE GELMİYOR?
Bir kere sektör oyun kurucuları değişti. Sektörde bu işlerin 2 geliri var. Sponsorluk ve bilet. Sponsor firmaların bakışları değişti. Bilet maliyetler dolayısıyla çok anormal tutarlara ulaştı, dolayısıyla bu tip büyük organizasyonları sponsorluk gelirleri karşılayabilir mi, belki evet ama bu tip organizasyonları karşılayacak büyük müteşebbis, konser organizatörü olmalı diye düşünüyorum. Türkiye’de birkaç tane bunu yapabilecek beceride kişi olmasına rağmen niye yapmazlar hakikaten bilmiyorum.
POLAT YAĞCI'YA SESLENDİ: COLDPLAY'İ TÜRKİYE'YE GETİRİN
Şuan mesela dünyada en önemli Coldplay. Bu çok önemli bir grup. Şu an istesem yaparım ama yapmak istemiyorum. Üstelik Coldplay’in Avrupa turnesi Atina’dan başlıyor 8-9 Haziran’da. Senin vasıtanla bu programda Polat Yağcı, Poll Production gibi büyük organizasyonlara sesleniyorum.
EKRANLARI KASIP KAVURAN POPSTAR MACERASI...
Fatih çok sevdiğim bir arkadaşım. 93 yılında ‘Laf Lafı Açıyor’ programını yaparken o dönem Mustafa Sandal, Kenan Doğulu gibi isimlerin menajeriydim. Çok değer veririm. O teklif etti ancak ‘Tutmaz’ dedim. O da ‘Sana ne, sen gel’ dedi. Dolayısıyla kaçacak yer de kalmadı.
O zamana kadar görmediğim ilgiyi o Popstar’dan gördüm. Bir iş için belediyeye girsem bile kapıda karşılıyorlardı. Çok güzel bir programdı.
Popstar çok önemliydi o zaman. Televizyon milyonları birbirleriyle ilişkilendirdi. O ilgiyi sonraki yarışmalarda hiçbir şekilde görmediğini düşünüyorum.
BAYHAN VE DENİZ SEKİ ARASINDAKİ GERİLİMİNE İLİŞKİN KONUŞTU
O tatsız bir olaydı ama doğal bir olaydı. Orada herkes düşüncelerini söylüyordu. Bana göre 4 jüri üyesinden biri olarak Bayhan’ı ben finalist olarak görmek istemezdim. Bu yapım ama başta Armağan olmak üzere seçimlerde bile tercihlerini televizyon şovu niteliğinde almışlar. Oradaki birkaç unsur aslında programa çok büyük renk kattı. Müzikalite açısından bana göre katmaz dediğim katkıları, reyting ve popülarite açısından kazandırdı. Bayhan’la biz ilk tanıştığımızda aşçı yardımcısıydı. Geçmişinde de kimi polisiye olaylar yaşanmış. Orada bana göre Deniz Seki yersiz şekilde değindi bazı konulara. Her insan hata yapabilir, o hatanın da cezasını öder, bu Bayhan’ın başına geldiği gibi hepimizin başına da gelebilir.
Zaten, evren sana bir şekilde yanlışlıklarını ödettiriyor, o günkü Deniz’in yanlış tutumunu haksız olsa dahi, ‘Büyük konuşma’ şeklinde o gün ona dersiyle göstermiş oldu, diye göstermiş oldu diye düşünüyorum.
TÜRKİYE'DEN NEDEN DÜNYA STARI ÇIKMIYOR?
Popüler müzikte çok önemli yorumcular olmasına rağmen çıkmadı maalesef. Dünyanın bazı ülkelerinde bilinen Türk popüler müzik yorumcuları var, özellikle Türki Cumhuriyetlerde. Ama gerçek anlamda bir dünya starı maalesef olmadı.
Gençlerimizin de yolları açık olsun ancak doğru yoldalar mı bilemiyorum. Çünkü Türkiye’de müzik alanında profesyonellik oluşmadı. Bir işin profesyonelleşmesi için sektörün endüstrileşmesi lazım, bunun için sermaye lazım. Yoksa single, tek elde edilen başarılar olacaktır. Ancak Türkiye’de ben hala bu alana sermaye girmediği müddetçe, başarı seviyesinin dünya platformlarında olmasını çok mümkün görmüyorum."
ŞÜKRÜ DUDU: AHMET SAN VASITAYLA KEVIN COSTNER VE JEAN-CLAUDE VAN DAMME İLE TANIŞTIM
Şükrü Dudu, Ahmet San vasıtasıyla tanıştığını söyledi dünyaca ünlü yıldızlar Kevin Costner ve Jean-Claude Van Damme ile anısını şöyle anlattı:
"KEVIN COSTNER'IN O SORUSUYLA TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU"
Hayatım boyunca unutumayacağım çok büyük anılardan biri Ahmet San denince Kevin Costner’dı.
Ben her şeye hazır çantamı doldurdum, saçını nasıl yapacağımı… Tabi tam karşısına gelince heyecanlandım. Bana dedi ki; ‘Benim için ne hazırladın?’ O an tüylerim diken diken oldu. 3 gün her saniye onunla beraberdim çekimlerde. Giderken de teşekkür mektubu yazmıştı. Sayende Ahmet abi.
"VAN DAMME’IN SAÇI YANLIŞ RENGE BOYANACAKTI"
En komiği de Jean-Claude Van Damme… Ahmet abi beni aradı dedi ki ‘Hazırlanın Jean-Claude Van Damme'ın saçı kesilecek.’ Beraber gittik, Grobnik’e. Yardımcım Vedat’ı Van Damme’ın isteği üzerine yanına yolladım, koşa koşa geldi çok geçmeden yanıma. ‘Boyanın rengini yanlış getirmişiz.’ Durum böyle olunca koşa koşa Ahmet San’ın yanına gittim. Markete gidip boya aldık doğru rengine… Ahmet abi orada beni kurtardı.
Bir de o ara ben gazetede röportaj yapmaya başladım. O ara yabancı ünlüyle yapmak istedim. Seni aradım. Ricky Martin geliyor dedin konsere… Sonunda sayende Türkiye’de ilk benimle röportaj yaptı. Odasına çağırdı hatta bizi, hediyeleştik…