Dünya yeni bir iklime hazırlanıyor. Türkiye ve Avrupa'ya da iklim değişikliği ile el nino konusunda defalarca uyarı yapıldı. Söz konusu uyarılarda Avrupa'nın ve Türkiye'nin iklim değişikliğine karşı hazırlanması gerektiğine vurgu yapıldı. Uzmanlar el ninonun etkili olmaya başlamasının ardından iklim değişikliğinin Türkiye'de ilk olarak etkileyeceği bölgemiz hakkında da bilgi verdi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Ardalı, iklim değişikliği etkilerinin dünya genelinde daha çok hissedilmeye başlandığına dikkati çekti.
Türkiye'nin iklim değişikliğinden şiddetli etkilenecek ülkeler arasında gösterildiğine vurgu yapan Ardalı, "2023 risk raporuna göre yaşam-maliyet krizleri, doğal afetler ve aşırı hava olayları, iklim değişikliğinin azaltılamaması, sosyal uyum ve toplumsal kutuplaşma riskler arasında bulunuyor." ifadelerini kullandı.
Ardalı, Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 6. Değerlendirme Raporu'na göre kentlerde iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin katlanarak artacağının, sel ve kuraklığa maruz kalmanın 2030 yılına kadar 2000 yılına göre 2,5 kat artacağının öngörüldüğünün altını çizdi.
Karadeniz'in heyelan, şiddetli yağış ve sel riski altında bulunan bir bölge olduğunu belirten Prof. Dr. Ardalı, şu değerlendirmede bulundu:
"Bilim insanları, iklim değişikliği ile yeryüzünde ani ve beklenmedik hava olaylarının gerçekleşeceğini sık sık dile getiriyor. Doğaya karşı olmayı bırakıp, gerçekçi çözümler bulmamız gerekiyor. Yeşil altyapı, sel afetleriyle mücadelede en gerçekçi çözümdür. Su kaynaklarının yönetimi ve sel risklerinin azaltılması için yeşil altyapı kullanılmalıdır. Ağaçlandırma ve orman rehabilitasyonu ile sel riskini azaltabiliriz. Ağaçlar ve bitkiler, su emme kapasiteleri sayesinde sel sularını emer ve erozyonu önleyecektir. Sel riskini azaltmak için su bariyerleri ve sulak alanlar oluşturulabilir. Bu alanlar, sel sularını absorbe ederek selin etkilerini azaltır ve suyun yavaş akmasını sağlar. Yeşil alanların artırılması, park, bahçe ve yeşil koridorlar gibi doğal alanların oluşturulması ve var olanların korunması hava kalitesini iyileştirir ve sıcaklık dengesini sağlayarak sel riskini azaltır."
Yapılan çalışmalara göre Karadeniz'de yıllık deniz seviyesinin 6 milimetre yükseldiğine işaret eden Ardalı, deniz suyu sıcaklığının artmasına bağlı olarak şiddetli ve beklenmedik yağışların meydana gelebileceğini, bu durumun da Karadeniz'de heyelan, şiddetli yağış ve sel riskini artabileceğini hatırlattı.
Prof. Dr. Ardalı, Karadeniz Bölgesi'nde istilacı türlerin de ortaya çıkabileceğini ifade ederek, şunları kaydetti: "Karadeniz'de sıcaklık artacak ve su kaynaklarının miktarı azalacak. Birkaç yıl içerisinde son kırk yılın en yüksek sıcaklığının görülmesi bekleniyor. Bir taraftan kuraklık varken diğer taraftan da afetler bizi sarpa sarmış durumda. Ne yazık ki bundan sonra Karadeniz Bölgesi'nde birçok sel ve afete maruz kalacağız.
IPCC'ye göre sıcaklık 1 derce artarsa yedi kat daha fazla sel ve afet, 3 derece artarsa yirmi bir kat daha fazla sel ve afet gibi olağanüstü durumlarla karşı karşıya kalacağız. Önlem alınmaması durumunda erişilebilir içme suyu, temiz hava ve gıda konularında ciddi sıkıntılar yaşayacağız. Bu bölgede acilen çevresel iyileştirme çalışmaları ile doğa ile uyum içinde yaşamayı öğrenmeli ve uygulamalıyız."