23 Ocak 1959 tarihli olayın gizemi bugüne kadar çözülememişti.
9 kişinin katıldığı kayak gezisinden kimse kurtulamadı.
Kayakla yürüyüş yapan gezginlerin ölümüyle ilgili soruşturmada kayakçılardan birinin dilinin olmadığı anlaşılmış, bir diğerinin kıyafetinde ise rakyoaktif madde izleri bulunmuştu. Bir başkasının ise parmağını ısırdığı anlaşılmıştı.
9 kayakçının 5'i konakladıkları çadırın içinde üzerlerinde sadece iç çamaşırlarıyla bulunmuştu.
66 yıldır yapılan soruşturmalara rağmen olayı kimse aydınlatamadı.
Birçok komplo teorisi ortaya atıldı. Yetilerin saldırdığı, füze testlerinin yapıldı, bölgedeki yerel kabilelerin cinayetlerden sorumlu olduğu, fırtına etkisiyle kayakçıların histeri geçirerek öldüğü gibi açıklamalarla olay aydınlatılmaya çalışılsa da sonuç alınamadı.
Sovyetler Birliği ölümlerin hipotermiden kaynaklandığını açıkladı.
Ancak günümüzde gelişen adli tıp teknolojisi bu davada başka bir şeyin olduğunu ortaya çıkaracak gibi görünüyor. Soruşturma yeniden açlıdı.
Ruptly, özel görüntüleri bir araya getirerek Dyatlov seferini yeniden canlandırdı. Ayrıca vaka uzmanları yapılan görüşmeler, ceza davasına dair tüm materyaller, arşiv belgeleri ve fotoğraflar yayınlanarak gizemin çözülmesi için herkesin kullanımına sunuldu.
Olayın geçmişi
Kayağa meraklı 9 arkadaş, 27 ocak 1959 tarihinde Ural Dağları'nın eteklerine 2 haftalık bir gezi gerçekleştirmek için yola koyulurlar. Hedeflerinde ise Ural Dağları'nın kuzeyinde bulunan Otorten dağının en son yerleşim birimine ulaşmak vardı. Ancak bu yolculuk sandıkları kadar kolay değildi. Zorlu kış şartlarından dolayı her ne kadar bu yolculuk oldukça zor görünse de başta İgor Dyatlov olmak üzere ekip üyeleri kendilerinden son derece emindi. Şimdiye kadar ikinci kategori kayak sertifikasına sahip olan ekip, bu seyahatı tamamladıklarında, o zamanlar Sovyetler Birliği'ndeki en yüksek sertfika olan 3. kategoriye yükseleceklerdi.
Ekibin planlarına göre varış noktasına ulaştıklarında bağlı olduğu kayak kulübüne telgraf çekerek haber vereceklerdi. Ancak beklenen telgraf kayak kulübüne hiç ulaşmadı. Zorlu hava koşulları nedeniyle gecikmelerin olabileceğini düşünen yetkililer biraz daha bekleme kararı aldı, ancak beklenen telgraf yine gelmedi.
Artık ekipten iletişim tamamen kopmuştu. Bir şeylerin ters gitme ihtimalı de oldukça kuvvetliydi. Ekip üyelerinin akrabaları hemen bir arama kurtarma ekibinin oluşturulması gerektiğini ve bir an önce 9 kişinin bulunması gerektiğini belirtti. Daha sonra gönüllü öğrenci ve öğretmenlerden oluşan bir kurtarma ekibi yola çıkarak arama çalışmaları başladı. Ardından helikopterler ve uçaklar da arama çalışmalarına katıldı.
26 Şubat tarihinde arama ekibi, dağcıların varış noktasından 10 kilometre uzaktaki Kholat dağında ilk bulgulara rastladı. Arama ekibi, dağcıların kamp yaptığı çadırı oldukça hasar görmüş bir şekilde ve karla kaplı buldu. Çadırın içinde dağcıların ekipmanları ve ve giysileri vardı ancak kendilerinden henüz bir iz yoktu. Üstelik çadır içeriden boydan boya yırtılmıştı.
Arama ekibi daha sonra çadırın hemen yanından ilerideki ormanlık alana doğru giden ve yalın ayaklı insalara ait olan izler buldu. Ekip her ne kadar bu izleri takip etse de 500 metre sonra izler karla kaplandı ve ortadan kayboldu.
Araştırma ekibi biraz daha ileride bulunan büyük çam ağacının altında dağcıların kamp ateşine ulaştı ve 60 yıllık süren bu gizem orada başlamış oldu. Ekip kamp ateşinin hemen yanında iki dağcının cesedine ulaştı. Ancak cesetlerin üzerinde sadece iç çamaşırları vardı ve üstelik yalın ayak bir şekilde ölmüşlerdi. Daha sonra ise 3 dağcının cesedine daha ulaşıldı.
Yapılan incelemeler sonucunda bulunan 5 kişinin de vücut ısısının aşırı düşmesi sonucu meydana gelen hipotermi yüzünden öldükleri anlaşıldı. Sadece bir cesedin kafatasında hafif bir zedelenme tespit edildi ancak bu zedelenme ölümcül değildi.
Kalan 4 kişinin cesedine ulaşmak ise tam 3 ay sürdü. Arama ekibi, 4 Mayıs'ta kalan 3 dağcının cesedine ulaşarak belki de hayatlarının şokunu yaşadı. Yapılan incelemelere göre üç cesette ölümcül darbe izlerine rastlandı. Cesetlerin göğüs kafesi ise tamamen parçalanmıştı. Uzmanlara göre bu kadar kuvvetli hasar verebilecek bir güç ancak şiddetli araba kazalarında meydana geliyordu. Peki dağcıların vücutlarını parçalayacak şiddetli kuvvet ne olabilirdi?
İlginç olan diğer bir bulgu ise cesetlerden hiçbirinde vücudun dış tarafından bir yaralanma izi yoktu. Sanki yüksek basınç nedeniyle içten hasar almış gibiydiler. Bununla birlikte bazı cesetlerin dili, gözleri ve dudakları da yoktu.
Bütün elde edilen bilgiler bir araya getirildiğinde, ekip üyelerinin çadırı panikle içeriden yırtarak giysi bile giyemeden ormana doğru kaçtıklarını gösteriyordu. Peki bu 9 kişiyi bu kadar korkutan şey neydi?
İlk başta vahşi bir hayvanın 9 kişiye saldırmış olabileceği düşünüldü, ancak hiçbir cesette dıştan bir yaralanma izine rastlanmadı. Üstelik cesetlerin bulunduğu bölgede de hayvanlara ait hiçbir ayak izi bulunamadı.
Daha sonra ise karla kaplı dağda meydana gelen büyük bir çığın dağcıların ölümüne neden olabileceği konuşuldu. Ancak olay yerinde gerçekleşmiş bir çığa ait hiçbir bulgu bulunamadı.
Ortaya atılan bazı iddialara göre ise dağcıların bulunduğu bölgelerde bazı gizli testler yapılıyor olmasıydı. Testler sırasındaki patlamalardan korkan dağcılar panikle çadırı terk edip ölüme gitmişti. Ya da gizli testlere şahit olan 9 kişi, KGB tarafından bilerek öldürülmüştü.
Rus polisi ve KGB uzun süren çalışmaların ardından bu olayın gizemini çözemedi ve dava kapandı. Sporcuların ölümüne ise bilinmeyen, zorlayıcı bir gücün neden olduğu kayıtlara geçti.
60 yıl önceki teknolojik imkanları düşündüğümüz zaman elde edilen bulguların yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Ancak her ne olursa olsun bu 60 yıldır çözülemeyen gizem, hala birçok araştırmacının ilgi odağı konumunda.
Geçtiğimiz şubat ayında Rusya Başsavcılığı Sözcüsü Aleksandr Kurennoy, ölen dağcıların ailelerinin de isteğiyle Dyatlov Geçidi vakası olarak bilinen olayla ilgili yeniden soruşturma başlatıldığını açıkladı. Kurennoy, "Sverdlovsk Bölge Savcılığı ofisinden çalışanlar 10-20 Mart tarihlerinde jeodezi uzmanları ve Acil Durumlar Bakanlığı görevlileri ile birlikte olay yerine gidecek" ifadelerini kullanmıştı.
60 yıl önceki teknolojik imkanları düşündüğümüz zaman elde edilen bulguların yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Ancak her ne olursa olsun bu 60 yıldır çözülemeyen gizem, hala birçok araştırmacının ilgi odağı konumunda.
Sözcüsü Aleksandr Kurennoy, ölen dağcıların ailelerinin de isteğiyle Dyatlov Geçidi vakası olarak bilinen olayla ilgili yeniden soruşturma başlatıldığını açıkladı. Kurennoy, "Sverdlovsk Bölge Savcılığı ofisinden çalışanlar 10-20 Mart tarihlerinde jeodezi uzmanları ve Acil Durumlar Bakanlığı görevlileri ile birlikte olay yerine gidecek" ifadelerini kullanmıştı.