Emeklilikte motosiklet almak için 10 neden! 

Telefonun alarmı her sabah olduğu gibi yine acı acı çalıyor. Göz kapaklarım zor açılıyor. Saat 07.00 olmasına rağmen sokak lambalarının sarı ışığı perdenin kenarından odama giriyor. On dakika daha yeter bana diyorum, başım yumuşak yastığa tekrar düşüyor. Yorganımın sıcaklığı bütün bedenimi sarıyor. Sonra telefonun sinir bozan alarmı tekrar çalıyor. Saat 08.00 olmuş. Yataktan sıçrayarak fırlıyorum. Eyvah servis çoktan gitti, toplantıyı kaçırdım, bu kaçıncı oldu, uyarıyla yine kurtulabilir miyim, yoksa yeni iş mi bakmalıyım? Çocuklar daha çok küçük, büyüğü okula yeni başladı, masraflar iyice çoğaldı. Tanımadığım bir ses kulağıma megafonla bağırıyor; "Uyannnn artıkkkkk".

Şükürler olsun ki bu da bir kabusmuş. Son bir kaç ayda kaç kere "iş" kabusu gördüğümü hatırlamıyorum. Kabuslarımda ofisteki basit tatsızlıklar yüzünden kurşuna da dizildim, sürgüne de gönderildim. Bir iki kere de ucuz atlatıp sadece kuvulduğum oldu…

İlk aylar pek güzel geçer. Dostlarla buluşulur. Köydeki baba evi ziyaret edilir. Doya doya uyunur, öğle saatlerine kadar süren kahvaltılar yapılır. Fakat bu döngü altıncı aydan itibaren yerini sıkıntıya bırakır. Dostlarla kahvede, pastanede, ağaç dibinde uzun sohbetler kendini tekrarlamaya başlar. Yazlığın rengarenk dinmeyen cıvıltısı ağustos aylarının ortasından itibaren yerini sarı bir sessizliğe bırakır. Şehre dönülür. Balkondan işe yetişmek için durakta sabırsızca bekleyen insanlar seyredilir. Sonra, her sabah rutin, sıkıcı ve moral bozucu bir soruyu kendimize sorup durmaya başlarız: "Bugün nasıl vakit geçireceğim?" Kolay gibi gözüken bu sorunun cevabı aslında çok zordur. Zira her gün farklı şekilde ve mantıklı cevaplandırılması gerekir. Sıkıntınızı gören duyan herkesin bir tavsiyesi olur. Resim yap, briç oyna, fotoğraf çek, kitap oku, kitap yaz, enstrüman çal, koroya katıl, müzeleri gez, bir arkadaşının yanında çalış... Hele EYT'den yararlanan milyonlarca genç emekliden biriyseniz işiniz daha zordur.

Öneriler uzayıp gider. Genç ya da yaşlı emekli olun farketmez, yukarıdaki öneriler ilginizi çekmiyorsa size farklı, bir teklifim var. Motosiklet alın. Yaşınıza, tarzınıza, bütçenize hangisi uygunsa onu alın. Eminim ailenizden, eşinizden, çocuklarınızdan, dostlarınızdan hatta torunlarınızdan bile tepki alacaksınız. Hatta delirdiğinizi düşünenler dahi olacaktır. Biraz sonra yazacağım nedenler sizi ikna ederse emin olun karşı çıkanların da fikrini değiştirecektir. 

İşte; bir emeklinin motosiklet alması için 10 ikna edici nedenim

1- Motosikletler otomobillere göre ucuzdur. Bakımları, vergileri, sigortası bütçenizi zorlamaz. 100 bin liraya kadar çeşitli segmentlerde motosiklet bulabilirsiniz. Yaşınıza, tarzınıza ve sağlık durumunuza göre farklı kategorilerde sıfır veya ikinci el bir motosikleti kredi kartına 12 taksitle alabilirsiniz. Oturduğunuz kasabada bahçeye ve plaja gitmek için 125'lik bir scooter size yeter de artar bile… 

2- Motor hacmi 125'cc'ye kadar olan motosikletleri artık B sınıfı ehliyetle kullanabiliyorsunuz. Bisiklet kullanabiliyorsanız scooter kullanmak size hiç zor gelmeyecektir. Sadece biraz antreman yapmanız ve kask eldiven gibi bir kaç aksesuar edinmeniz yeterli olacaktır.

3- Motosikletler az benzinle çok uzağa gidebilen araçlardır. Örneğin 125-200 cc'lik bir motosiklete 2 litre benzi koyup 100 kilometre gidebilirsiniz. Yani 100 liraya 100 kilometre.

4- Motosikletler ruh sağlığınızı korur. Amerika ve Japonya'da Üniversitelerin yaptığı araştırmalar motosikletlerin ruh sağlığını koruduğunu apaçık ortaya koymuştur. Psikiyatrist Dr.Murat Huten'e göre motosikletler, psikolojik rahatsızlıkları tedavi edemezler ama insanların ruh sağlığını korumaya ciddi katkıda bulunabilirler. Bu konuda ayrıntı isterseniz, tv100.com.tr'deki "Motosiklet kullananlar psikiyatriste gitmez mi?" başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.

5- Motosikletler fiziki sağlığımıza iyi gelir. Bacak, kol, karın ve boyun kaslarımızın güçlenmesine yardımcı olurlar. İki teker üzerindeki keyfimiz, yüksek kan şekeri ve yüksek tansiyonumuzun normale dönmesine katkıda bulunur. 

6- Motosiklet edinmek ve onu kullanmak sosyal bir aktivitedir. Gittiğiniz her yerde bir başka motorcuyla uzun zamandır tanışıyormuşcasına hemen sıcak bir sohbete dalabilirsiniz. Bu tesadüfi karşılaşmalar ve sohbetler bazen çok iyi dostlukları da başlatabilir. 

7- Motosiklet kullanarak doğal güzellikleri daha kolay keşfedersiniz. Otomobilin içinden doğayı televizyon ekranına bakar gibi seyredersiniz.. Çiçekleri görürsünüz, ama kokusunu alamazsınız. Halbuki motosikletin üzerinde, püfür püfür esen ılık rüzgarlar vücudunuzu okşarken yol kenarındaki ıhlamurların kokusu gelir burnunuza. Motorun üzerindeyken deniz gerçekten deniz gibi, toprak toprak gibi ve yağmur yağmur gibi kokar. Hangi şehirde ve hangi kasabada oturursanız oturun çevrenizde motosikletle gidebileceğiniz mutlaka çok sayıda doğa harikası vardır. Karadeniz'de yaylalara, Orta Anadolu'da bozkıra gizlenmiş vadilere, Akdeniz ve Ege'de masmavi koylara, İstanbul'da Belgrad Ormanları'ndan Kilyos sahillerine.. Türkiye'nin her yeri o kadar güzel ki…

8- Motosikletle her hafta bir kaç tarihi mekanı gezebilirsiniz. Sadece doğal güzellikler mi? Türkiye'nin her bir köşesi aynı zamanda bir tarihi mekandır. Etrafınızda motorunuzla gidebileceğiniz sayısız tarihi güzellik vardır. İstanbul'da iseniz her hafta şehir içindeki bir müzeyi gezebilir, tarihi bir semtteki lokantada yeni bir lezzeti keşfedebilirsiniz. Motosikletlerin park sorunu yoktur. Üstelik sizden para isteyen de olmaz.

9- Mevsim ve hava koşulları müsaitse "Bugün ben nasıl vakit geçireceğim?" sorusunu yanıtlamak motosiklet edinmekle kolaylaşır. Hatta bu soru-cevap döngüsü gün geçtikçe daha keyifli hale gelir. Anlatacak, belki de yazacak kim bilir ne kadar çok şey birikir. 

10- Yaş ilerledikçe zaman daha kıymetli oluyor. Motosikletler bize zaman kazandırır, şu kısacık ömrümüze daha çok hayat sığdırmamıza yardım eder. Değerli zamanları otobüs duraklarında bekleyerek veya büyük şehirlerin bitip tükenmez trafiğinde harcayamayız. Motosikletler bizi mutlu yaşatır. Hele bir de uzaklara gidiyorsanız…Ömrünüz de yollar gibi uzayıp gider…