Emine Erdoğan ve Gönül Elçileri’nin güzelliği
“Allah razı olsun senden Emine Erdoğan” cümlesi dudaklarından dökülen bir kadın…
Hemen yanımda oturuyordu.
“Koruyucu aile” olmuş, yani yetimhanede kalan bir çocuğu alıp ona sıcacık yuva olmuş.
Emine Erdoğan Hanımefendi onlara koruyucu aile demiyor, “Gönül Elçileri” diyor.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde “Toplum Kalkınmasında Gönül Elçileri Programı” vardı.
Anne ve babası olmayan, bazılarının akrabası da olmayan çocukları yanlarına alarak onlara “anne-baba” olan ve hatta onlara amca, teyze, dede gibi akrabalık ilişkileri kuran aileler buluşmuşlardı.
Çoğu insanın gözü öyle yükseklerdeki “aşağıdaki garibanlara” göz ucuyla bile bakmıyor.
Garibana kim bakacak, ötelenmiş yavrulara kim bakacak?
İşte bu açıdan Emine Erdoğan’ın yaptığı bu tür programlar “devletin sıcak yüzü” olması açısından stratejik öneme sahip!
Geleceğimize ancak böyle sahip çıkabiliriz.
Ailelerin oturduğu masalara birer basın mensubu da oturmuştu.
Böylece herkes bir yerde öbekleşmemiş, aileleri yakından dinleme fırsatı bulunmuştu.
Benim oturduğum masada Kars, Kırklareli, Kırıkkale valilerinin eşleri de vardı. Tüm masalarda muhakkak birkaç vali eşi oturmuştu.
Herkes birbirinin derdini, halini hatırını soruyordu.
Emine Erdoğan Hanımefendi’nin konuşmasından önemli başlıklar şöyle:
- Koruyucu ailelerden yegâne beklentimiz, sevgi ve saygı tohumlarının yüreklere ekildiği dönemde yavrularımıza huzurlu bir yuva sunmalarıdır.
- Türkiye Yüzyılı'nda kalpleri yeşertecek "Gönül Elçileri" projemize yeni bir soluk getirerek, dayanışma geleneğimizi daha da pekiştirmeyi hedefliyoruz.
- Son 21 yılda sosyal yardımları dört katına ulaştıran devletimiz, kendisine emanet edilen çocuklarımıza da ömür boyu sahip çıkmaya devam edecek güçte ve kararlılıktadır.
- Asırlarca merhametle mayalanmış bir medeniyetin varisleri olarak, 2012'de başlattığımız "Gönül Elçileri" hareketini, elbirliğiyle geleceğe taşımak için bir aradayız.
Emine Erdoğan, 2002'de 500 koruyucu aile yanında 515 çocuk barınırken, bugün, bin 51'i özel gereksinimleri olan 9 bin 335 çocuğu, 7 bin 817 koruyucu aileye emanet etmenin huzurunu yaşadıklarını söyledi.
Sosyal güvencesi bulunmayan koruyucu ailelerde bir kişinin sosyal güvenlik priminin devlet tarafından karşılandığını da orada ailelerden öğrendim.
“MANSUR HÂLÂ YAVAŞ, AMA GÖLBAŞI ŞİMŞEK GİBİ”
Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde altı üniversite ve 30 binden fazla üniversite öğrencisi var.
En uzak mahallesi merkeze 72 kilometre mesafede ve toplam 54 mahalleye hizmet veriliyor.
Mansur Bey “yavaş yavaş” tramvay yapacakmış, ama Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek tramvayı çoktan yapmış.
Seçim beyannamesindeki sözler tutulduğu gibi bir de beyannamede olmayan “Tulumtaş mağarası, fuar alanı, buz pateni pisti” gibi işler yapılmış.
Gölbaşı’nda hiçbir kiralık araç yok, hepsi belediyenin ve milletin malı…
Büyükşehir Belediyesi ise henüz verdiği sözleri bile tutmadı.
Başkent’te Gölbaşı gibi millete faydalı olmak için koşturan belediye başkanları olmasaydı şehir herhalde çökerdi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi adeta bir “nadas dönemine” girmiş gibi neredeyse hiçbir büyük proje yapmazken, ilçe belediyeleri durmadan koşturuyor.
Başkan Ramazan Şimşek Gölbaşı’nı sporun, tarımın, sanayinin başkenti yapmak için göreve geldiği günden bu yana uğraşırken Mansur Yavaş Türkiye’nin Başkent’ini adeta üçüncü sınıf şehir yapmak için uğraşıyor.
Gölbaşı’nda “Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi” bile 45 günde tamamlanmış.
Sürekli bağırıp çağıran sözde “hayvan severler” keşke bu tür hizmetler için de bir teşekkür etse; ama dert başka tabii...!
Ankara’da muhteşem bir mağara var, binlerce yılda oluşmuş sarkıtlar var. Tevafukken keşfedilmiş; ama Başkan Yıldırım burayı muhteşem bir müzeye çevirmiş. Mutlaka gezin derim…
Başkan’la beraber sekiz istasyondan oluşan, 3 kilometre uzunluğundaki “nostaljik tramvaya” bindik. İstiklal Caddesi’nde gidiyor gibi oluyorsunuz.
İşin özeti kıymetli okurlarım, bu tür işler hakikaten “gönül işi” olarak yapılıyor.
Gönlü milletten yana olanlar tramvay da yapıyor, hayvanlara da bakıyor, çevreyi de güzelleştiriyor; gönlü makam ve koltuklardan yana olanlar da sadece algıyla iş yapıyor gibi gözüküp yan gelip yatıyor!
SON SÖZ: Avrupa’da ambulans yakanı, otobüs taşlayanı, polis aracını ters çevirip üstünde tepineni “savunan” medya kuruluşu yahut siyasi parti göremezsiniz. Türkiye’de bunu “özgürlük meselesi” gören terör seviciler var. Üstelik bu terör sevicileri Avrupa finanse ediyor; alçaklıkta son nokta!