FETÖ’nün tek Veliahtı Mustafa Özcan, 14 yıllık yasak aşkıyla evlendi
Antik Yunan efsanelerine göre, kapağı açıldığı anda içinde saklanan tüm kötülüklerin dünyaya yayıldığı bir kutu (Aslında kavanoz ama adı öyle kalmış) var, adı PANDORA’NIN KUTUSU.
FETÖ denen örgüte Pandora’nın Kutusu da denebilir.
Kapağı kaldırıldığı anda, ülkemizde yaydığı kötülükleri, yapılan alçaklıkları ve millete yaşatılanları tek tek tecrübe ettik.
Bu kutuyu kapattık, üzerine beton döktük ama dışarıda kalanlar hâlâ kötülüklerine devam ediyorlar. Sadece o değil, Fagositoz diye adlandırılan, kendi kendini yiyen bir mekanizmaya dönüşerek birbirlerini yemeye başladılar. Çünkü artık örgütün gerçek yüzünü gören ve pişman olan pek çok firari, tepe yöneticilerini topa tutuyor. Üstelik ciddi saldırılara uğramayı, yurtdışında dışlanmayı, bedel ödemeyi göze alıyorlar.
Konuya gelelim.
Bilmeyen kalmadı, FETÖ elebaşı zihinsel ve bedensel olarak neredeyse bitkisel hayatta. FETÖ’yü Mustafa Özcan yönetiyor. Örgütün geçmişteki Türkiye İmamı diye adlandırılan kişi.
Geçen gün, Özcan’ın bir ya da iki yıl önce ölen karısının ardından, kendisinden yaş olarak epey genç bir kadınla evlendiğini işittim.
Tabii derhal ÜMİT AKDEMİR’i aradım. Madem kutulardan başladık, bizim Ümit de anneannemin sandığı gibi mübarek. Her açtığımda bir sürpriz anekdotla karşıma çıkıyor. Ama bu seferki öyle böyle değil. Dört başı mamur. Çünkü mesele Mustafa Özcan’ın nikah masasına oturduğu yeni eşiyle olan 14 yıllık yasak ilişkisinin ilk filizlendiği yıllara kadar uzanıyor ve Ümit bu “Love Story” nin ilk elden tanığı.
FLASH BACK
Hikâye biraz detaylı ama ilginç, sabırla okumanızı öneririm.
2009 yılı. Ümit Akdemir Erzurum’da. O sıralarda Fetullah Gülen’in doğduğu Korucuk köyünde kurulan “Gülen Eğitim ve Araştırma Vakfı” çalışmalarının içinde. Mustafa Özcan da sık sık Erzurum’a gelip giderken, Fetullah Gülen’in doğduğu evin restore edilmesi konusundaki çalışmalara nezaret etmekte. Ümit Akdemir’i de oradan tanıyor. Konuşmalarından bu işi yürütenlerden memnun olmadığı bellidir.
Bir gün…
Evet, bir gün Ümit Akdemir İstanbul’a çağrılıyor. Uçak bileti gönderiliyor. Ona Mustafa Özcan’ın kendisiyle görüşeceği ve “Gülen Eğitim ve Araştırma Vakfı” nın başına tayin edileceği bilgisi veriliyor. Ramazan ayıdır ve Mustafa Özcan, Ümit Akdemir ile mülakat yaptıktan sonra Çamlıca’da Cemaate ait Coşkunlar Koleji’nin bahçesinde onu Gülen ailesine tanıtıp takdim edecektir.
EKREM DUMANLI VE KEMALETTİN GÜLEN’İ NEDEN YANINDAN KOVDU?
Mustafa Özcan iftardan önce Ümit Akdemir ile neredeyse bir saat başa baş konuşur. Çeşitli sorular sorar. Ama Ümit o süre zarfında öyle acayip olaylara tanık olur ki, biraz da korkar. Çünkü mülakat esnasında Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı gelir, azarı işitir ve gönderilir. Sonra Gülen’in yeğenlerinden Kemal Gülen(STV’de spiker olan) Fetullah Gülen’in amcasının oğlu, Kaynak Holding’de çalışan Av. Kemalettin Gülen’in görüşmek istediğini haber verir, Özcan kızıp köpürerek“Semtime bile uğramasın” diye bağırmaya başlar. Ümit Akdemir sebebini daha sonra öğrenir. O sıralarda AHMET HAKAN Hürriyet’teki köşesinde “Eğer darbe olursa Türkiye’de mantar tabancası bile patlamaz” mealinde bir yazı yayınlar. Kemalist askeri vesayetin hey heyli günleridir malum. Cemaat de hükümeti desteklediğinden Kemalettin Gülen durumdan vazife çıkarır ve “Hele bir denesinler, ne patladığını görürler” diye cevap verir. Meğer buna kızmış Mustafa Özcan, “Sana ne, kendi işine baksana, ne konuşuyorsun” diyerek. Ümit “Mustafa Özcan benim tanıdığım abilere hiç benzemiyordu ve önüne geleni azarlayıp kovuyordu. Bu yüzden biraz çekindim, sorularına cevap verirken gerçek düşüncelerimi pek açıklayamadım” diye anlatıyor o anları.
Neyse, uzun lafın kısası Mustafa Özcan mülakattan memnun kalır ve Ümit Akdemir’i Gülen Eğitim ve Araştırma Vakfı’nın müdürü olarak tayin eder. Hatta daha da ileriye gider “Sen araştırmacı birisin, Latif Erdoğan, Hocaefendi’nin biyografisini yazıyordu, yarım kaldı, onu da sen tamamlayacaksın” der.
MUSTAFA ÖZCAN İLE BİRLİKTE KÖYE GELEN GENÇ MİMAR KADIN
Mustafa Özcan bu atamanın ardından Ümit Akdemir’e Fetullah Gülen’in Korucuk köyündeki evinin restorasyonunun bir an önce bitirilerek, hem vakıf binası hem de misafirhane haline getirilmesi talimatını verir. Çalışmaları da sık sık kontrol etmek üzere Korucuk köyünü ziyaret edip denetlemelerde bulunur.
Bu arada bina kaba inşaat olarak hazırdır.
Mustafa Özcan’ın o ziyaretlerinden birinde, YANINDA BİR GENÇ KADIN vardır. Yıl 2010. Bugün 73 yaşında olan Mustafa Özcan o sırada 59 yaşında. Ümit’e “Tuba Hanım mimar, vakıf binasının iç mimarisini ona teslim ettik” diyerek kadını tanıştırır.
Tuba hanım o tarihten sonra zaman zaman tek başına, bazen de Mustafa Özcan ile gelip çalışmalarına devam eder. Bu esnada köyde bir evde kalırlar.
İnsanız tabii, Ümit’in de aklından birtakım şeyler geçer ama konduramaz. Sonuçta “cemaat kültürü” diye bir şey vardır. Namus, şeref ve haysiyet her şeyden önce gelmelidir değil mi? Ama bakıyorsunuz, böylesi örgütlenmelerde bu prensiplere dayalı kültür, genellikle tabanda oluyor da yönetici tayfasında genellikle bulunmuyor, o da meselenin bir başka yanı tabii.
AKILLARA TAKILAN ŞÜPHE:
MUSTAFA ÖZCAN’IN YENİ EŞİ BU MİMAR KADIN MI?
İşte bu evlilik üzerine Ümit’in aklına bir şüphe düşüyor.
Hep söylüyorum, Ümit Akdemir’in, örgütün tepesine sert sözlerle yüklenen, artık “Hizmet hareketi” dedikleri yapının, siyasetten tamamen koparak bir STK’ya dönüşmesini savunan pek çok firari ile teması var ve onlardan çok güçlü bilgiler alıyor.
Onlara soruyor, YENİ EŞİN ADI NEDİR diye…
İletilen isim, Ümit Akdemir’in geçmişine dönük adeta arkeolojik kazı yapmasına ve yukarıdaki hikâyeyi hatırlamasına sebep oluyor. Çünkü aldığı bilgiye göre Mustafa Özcan’ın yeni eşinin adı da TUBA’dır, ne hikmetse.
Ümit birkaç yere daha soruyor ve aynı cevap verilince çok şaşırıyor.
Yani bu durumda Mustafa Özcan evliyken bir başka Cemaat mensubu kadınla yasak aşk mı yaşıyordu? Korucuk köyünde yaşananlar film şeridi gibi gözünün önünden geçtikçe bazı sahneler yerli yerine oturmaya başlıyor.
Bize de Mustafa Özcan’a “Sen neymişsin be ABİ?” demek düşüyor.