Gençliğin gücü, siyasetin sorumluluğu
Ekrem İmamoğlu’nun yargıya intikal eden dava süreci siyasi ve toplumsal gerilime neden oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu duruma tepki olarak başlattığı boykot çağrısı yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.
Özgür Özel’in sokak ve boykot çağrısıyla farklı alanlara taşınan bu siyasi gerilim, Türkiye’nin ekonomik istikrarını, genç neslin ruh halini ve eğitim sisteminin akışını olumsuz etkileyen bir role büründü.
Ekonomi cephesinde, şirketlerin cezalandırılması ile siyasi iktidarın cezalandırılması arasında sıkışan özel sektör ve belirsizlik yaşayan piyasalar görünmektedir. Eğitim cephesinde ise üniversiteler bir kez daha çatışmaların odağına çekilme riski taşımaktadır.
Geçmiş deneyimler, aşırı kutuplaşma ve çatışma iklimlerinin kazananı olmadığını, tüm toplumun zarar gördüğünü defalarca ortaya koymuştur. Dolayısıyla bugünkü krizin aşılmasında itidal, sağduyu, sorumluluk ve hukuk içinde çözüm arayışı kilit önemdedir. Türkiye’nin yarınları, bugünün gençlerinin demokratik bir bilinçle donanmasına ve nitelikli eğitimlerini tamamlayabilmesine bağlıdır.
Protesto ve demokratik tepki, anayasal bir hak olmakla birlikte; bu hakkın kullanımı esnasında ortaya çıkan yöntemlerin niteliği, toplumun genel huzuru ve devlet kurumlarının işleyişi açısından ele alınmalıdır.
Gençlerle güvenlik güçlerini karşı karşıya getiren, sokakları, üniversiteleri çatışma alanına dönüştüren olaylara tanıklık ediyoruz. Bu durum, toplumsal psikoloji ve eğitim politikaları açısından da çok yönlü bir risk alanı oluşturmaktadır.
Güvenlik güçlerini, polisi hedef alan, şiddete ve vandallığa dönüşen hiçbir eylem, hangi fikir ya da iddiayla yapılırsa yapılsın, toplum vicdanında asla kabul görmeyeceği gibi, amacını da meşruiyetini de kaybeder. Zira demokratik tepki; barışçıl, yapıcı ve hukuki sınırlar içinde kaldığı sürece değer kazanır. Şiddet ise kutuplaşmayı derinleştirir. Bu nedenle, ifade özgürlüğünü savunurken bile yöntemlerdeki sorumluluk duygusu asla göz ardı edilmemelidir.
Gençliğin siyasete katılımı, siyasete yönelik pozisyon almaları sağlıklı demokrasinin göstergesidir; ancak bu politikleşmenin araçsallaştırılması, özellikle de genç bireylerin siyasi parti aktörlerinin çıkarları doğrultusunda yönlendirilmesi, gençlerin siyasete olumlu yansıyacak potansiyellerini zedelemektedir.
CHP yönetiminden gençlere yönelik söylem ve stratejilerinde sorumlu, kapsayıcı ve eğitici bir dil benimsemesi beklenir. Maalesef CHP, siyasi çıkarları merkeze koyarak, beklenenin dışında sorumsuzca hareket ediyor.
Bu noktada gençlerin, özellikle siyasetin manipülatif alanlarından uzak durmaları gerekir ve ideallerini ve değerlerini günlük siyasi çıkarlarla gölgeleyen yaklaşımlardan korumalıdır. Gençlik; sorgulayan, araştıran, bilgiye dayalı kararlar alan bir bilinçle donatıldığında, siyasetin kirli oyunlarına alet olmaktan uzak durabilir. Bu nedenle her gencin; politikaya bilinçli bir şekilde ilgili olması; popülist söylemler yerine ilke ve değerlere dayalı politika geliştirmelerine ön açar.
Siyasi tuzaklar genellikle umut vaat eden sözlerle, duygusal çağrılarla ve tarafgir söylemlerle örülür. Gerçek siyasi değer üretilmek isteniyorsa bu ancak samimiyet, şeffaflık ve tutarlılıkla mümkündür. Gençler, bu değerlere sahip çıkmalı; hangi partiden gelirse gelsin, şiddet eğilimli tutarsız ve samimiyetsiz yaklaşımları sorgulamalıdır, ideolojilerin değil, aklın ve vicdanın rehberliğinde yol alınmalıdır.
Gençlik; enerjisi, dinamizmi ve yenilikçi bakışıyla demokrasinin asli unsurudur. Gençlerin siyasete ilgisi teşvik edilmeli, bu ilgi, tarafgirlik değil; eleştirel düşünme, ilkelere bağlılık ve demokratik bilinç zemininde şekillenmelidir. Eğitim kurumları huzurla ayakta kalmalı; anayasal hakların kullanımı ise toplumsal barış, hukuk ve sorumluluk anlayışıyla çerçevelenmelidir. Bugün ihtiyacımız olan şey; öfke değil sağduyudur, kamplaşma değil ortak akıldır, kışkırtma değil sağlıklı diyalogdur.