Hak-İş Başkanı Arslan'dan asgari ücret açıklaması!
Hak-İş Genel Başkanı Arslan, "Biz Türkiye’de asgari ücreti belirlemiyoruz. Biz Türkiye’de 6,5 milyon insanın geçim ücretini belirliyoruz. O yüzden kriterlerimizi batıdaki ülkelerin kriterleri gibi görmemiz gerekir" dedi.
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Hak-İş Kadın Komitesi tarafından düzenlenen "Çalışma Hayatında ve Sendikal Hayatta Kadın" konulu eğitimin, Çanakkale'deki beşinci toplantısına katıldı.
Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Mahmut Arslan, asgari ücret konusundaki çalışmayı Türk-İş, Hak-İş ve DİSK olarak birlikte yürüteceklerini aktardı.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısından önce ilkeleri kamuoyuyla paylaşacaklarını anlatan Arslan, "Hak-İş olarak bu ilkelerden birkaç tanesini paylaşmak istiyorum. Asgari ücretin bir çalışan için değil, dört kişilik bir aile için belirlenmesini istiyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu‘nun yapısının yeniden değerlendirilip, genişletilmesini istiyoruz. Asgari ücret tespit edilirken uluslararası alandaki, özellikle gelişmiş demokratik ülkelerdeki asgari ücretten farklı olduğunu herkesin bilmesini istiyorum. Asgari ücret Batı'da bir geçim ücreti değildir, Batı'da bir kriterdir. Bu ücret en az ücrettir. Fakat bizim ülkemizde asgari ücret başka bir şeydir." dedi.
"Biz Türkiye’de asgari ücreti belirlemiyoruz. Biz Türkiye’de 6,5 milyon insanın geçim ücretini belirliyoruz" diyen Arslan, şöyle devam etti:
"O yüzden kriterlerimizi batıdaki ülkelerin kriterleri gibi görmemiz gerekir. O zaman 6,5 milyonun ücretini belirlerken geniş bir platformda geniş bir katılımla bunu gerçekleştirmemiz gerekiyor. Üretimi yapan gerçekten kaliteli üretim yaparak dünyaya ihraç ettiğimiz ürünleri alın terleriyle ıslatanların haklarını da sonuna kadar kullanmak ve vermek durumundasınız. Onun için hem işverenlerimiz, hem hükümetimiz hem de işçi tarafı olarak ortak bir noktada buluşmalıyız. Hem işverenler, hem hükümetimiz, hem de çalışanlar olarak makul ve adaletli bir asgari ücreti birlikte çıkarmamız gerekiyor. Biz çalışanları temsilen bu hassas denge üzerinde kurulacak bir asgari ücretin inşallah milletimiz, ülkemiz için hayırlar getirmesini diliyorum."
Döviz ve altında son haftalarda yaşanan dalgalanmaların bazı çevreleri sevindirdiğini ileri süren Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Özellikle son yaşadığımız döviz, altın krizinde maalesef geçmiş alışkanlıklarımız bazı siyasi anlayışlar tarafından yeniden gündeme taşındı. Nedendir bilinmez, Türkiye 18 defa IMF ile stand-by anlaşması yapmış, bu konuda dünyada en tecrübeli ülkelerden bir tanesiyiz. Maalesef muhalefetten bir kısım siyasi aktörler Türkiye’nin yeniden IMF ile bir anlaşma yapmasını seslendirmeye başladılar. Belki çoğunuz şunu bilmez, biz IMF reçetelerinin uygulandığı her dönem Türkiye için büyük krizlere neden olmuştur. İşsizlik aynı zamanda adaletsiz bir gelir dağılımı, aynı zamanda yüksek fiyat hareketleri ve siyasi krizleri de beraberinde getiren IMF anlaşmalarına yeniden dönmek, Türkiye’ye en büyük kötülüklerden bir tanesidir. Ben bu konudaki kararlı tutumundan dolayı, bütün yönlendirmelere, bütün yol arayışlarına rağmen, işverenlerin tehditlerine rağmen, bir kısım güç odaklarının IMF ile anlaşın baskısına rağmen, bu baskılara direnen ve IMF ile biz yollarımızı 2013’te ayırdık bir daha birleşmeyeceğiz diye Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz ve ona destek oluyoruz."
"IMF ile hiçbir anlaşmanın Türkiye'ye hayrının olmadığına inanıyoruz''
Arslan, IMF ile hiçbir anlaşmanın Türkiye'ye hayrının olmadığına inandıklarına işaret etti.
Ülkenin bazı sorunları bulunduğunu, bu sorunların IMF reçeteleriyle değil, ülkenin kendi dinamikleriyle çözülmesi gerektiğini vurgulayan Arslan, şunları kaydetti:
"IMF ile hiçbir anlaşmanın ülkemizin hayrına olmadığını inanıyoruz. Zorluklarımız, sorunlarımız var. Bu sorunları IMF reçeteleriyle değil, kendi dinamiklerimizle çözmemiz gerekiyor. Türkiye’de yeniden IMF sevdası gerçekten depreşenlere buradan sesleniyorum. IMF ile yeni bir anlaşma yapmak Türkiye’ye büyük bit kötülüktür. Bunun yerine Türkiye'nin kendi dinamikleriyle bu sorunu çözmek için hep birlikte çaba sarf etmeliyiz. Ben Türkiye’deki son döviz krizinin, altın krizinin arkasında Türkiye’nin kendi yapısal sorunlarının elbette ki payı vardır. Ama bu bir manipülasyon olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye’de ne değişti de üç günde döviz fiyatları birden yüzde 40 arttı. Bunun ne ekonomik anlamda, ne finansal anlamda asla bir karşılığının olmadığını herkes biliyor, o zaman bunlar niye. Türkiye’ye yeni bir IMF anlaşması dayatmak isteyenlerin kullandığı bir argüman. Türkiye’nin zorlukları var, ekonomik sıkıntılarımız var ama asla böyle bir döviz operasyonunu hak edecek, ne ekonomimizde, ne de finansal sistemimizde bir sorun yok. O zaman bu dış güçlerin ve bir kısım çevrelerin Türkiye üzerindeki oyunlarının da bunun bir sonucu olduğunu hepimizin bilmesi gerekir."