Hakan Çavuşoğlu: 5'ten fazla vurulma vakası tespit edildi
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu, "Yunan sınır polisinin sığınmacılara doğrudan ateş ettiği, beşten fazla vurulma vakasının olduğu tespit edilmiştir. AB sığınma hakkını insanlardan esirgemekte, geri göndermeme kuralını ihlal etmektedir" diye konuştu.
Komisyon üyesi milletvekilleri, Pazarkule Sınır Kapısı'nda incelemelerde bulundu, buradaki düzensiz göçmenlerin durumu hakkında bilgi aldı.
Çavuşoğlu, incelemenin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Suriye'de iç karışıklığın başladığı 2011'in Mart ayından bu yana, günden güne artan sayıda Suriyelinin uluslararası koruma bulmak amacıyla Türkiye'ye geldiğini söyledi. Türkiye'nin tarihi misyonu gereği, Suriye'de yaşanan insanlık dışı drama kayıtsız kalmayarak sığınmacıların temel ihtiyaçlarının karşılanması ve geri göndermeme ilkelerine uyduğunu belirten Çavuşoğlu, "27 Şubat 2020 itibarıyla ülkemizde geçici koruma statüsüne sahip 3 milyon 587 bin 266 Suriyeli yaşamaktadır. Bunun dışında, 300 bin civarında uluslararası koruma arayan sığınmacı bulunmaktadır." diye konuştu.
Türkiye'nin bir yandan yaklaşık 3 milyon 600 bin Suriyeliyi barındırmaya devam ederken, diğer yandan da Suriye'de yaşanan iç karışıklıktan yararlanarak ülkeyi tehdit eden terör örgütleri PKK, PYD/YPG ve DEAŞ ile etkin bir mücadele sürdürdüğünü aktaran Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Ülkemiz, rejim unsurlarının ayırım gözetmeksizin sivilleri hedef alan ve onları Türkiye'ye doğru göçe zorlayan eylemleri sonucunda hem Suriye'nin kuzeyinden yeni bir göç dalgasına maruz kalmamak, hem de bölgenin istikrara kavuşturulup geri dönüşlerin önünü açmak için rejim unsurları ile de mücadelesini devam ettirmektedir. Türkiye'nin karşılamakta olduğu bu maliyet aynı zamanda AB ülkelerinin de istikrar ve huzurunu teminat altına almaktadır. Halihazırda İdlib bölgesinde yaklaşık 1,3 milyon sivil yerinden edilmiş, rejimin savaş suçu işleyerek sivilleri bombalamaya devam etmesi yüzünden 2,5 milyon insan da tehlike altındadır."
Çavuşoğlu, Türkiye'nin, sınırlarına dayanmakta olan 3,8 milyon Suriye vatandaşının göç baskısı ile karşı karşıya olduğunun altını çizerek "Bu göç baskısı domino etkisi yaparak Avrupa'ya hareketi de tetiklemiş durumdadır. 1951 Tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmenin önsözü, mülteci sorunu ile mücadele sorumluluğunun sadece belirli devletlere yüklenemeyeceğini, bunun doğuracağı her türlü yük ve sorumluluğun ancak uluslararası iş birliği ile üstlenilmesinin mümkün olduğunu vurgulamaktadır. Mülteci hukukunun önemli yapı taşlarından olan uluslararası sorumluluk paylaşımının yapılmaması nedeniyle ülkemizin sığınmacı kapasitesi ciddi oranda aşılmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
"İnsan hakkı ihlallerinin sistematik bir nitelik kazandığı görülmektedir"
AB'nin, Suriye'deki rejimin İdlib'deki sivillere yönelik saldırılarını sonlandırarak mülteci akınını durdurması gerektiğini ifade eden Çavuşoğlu, "3,6 milyon mülteciyi barındıran Türkiye, İdlib'de bir katliamı önlemek için kapılarını açabilir ama bu Türkiye'den Yunanistan'a doğru sığınmacıların yürüyüşlerini durdurmayacaktır. Mesele, sığınmacılara kapıları kapatarak değil, İdlib'de rejimi durdurarak çözülebilir." dedi.
Türkiye'nin tüm uluslararası koruma kapsamındaki göçmenler ile sığınmacıların geçişlerinin insan onur ve haysiyetine yaraşır bir şekilde bütüncül bir insan hakları yaklaşımı temelinde gerçekleşmesini önemsediğini dile getiren Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Ancak komşumuz Yunanistan'ın sınırına ulaşan sığınmacılara sınır muhafızları tarafından uygulanmakta olan şiddetin boyutu yaşam hakkı ihlaline ulaşmış ve Yunanistan devletinin yetkilileri tarafından uluslararası basına yansıyan değerlendirmeler ve sınır boyunca yapıldığı gözlenen uygulamalar nazara alındığında ortaya çıkan insan hakkı ihlallerinin sistematik bir nitelik kazandığı görülmektedir. Yunan ulusal güvenlik konseyinin önceki gün aldığı kararlar da sığınmacıların açık tehdit parantezine sıkıştırıldığını göstermektedir. Sığınma başvurularının bir ay askıya alınması ise Türkiye'nin göğüslediği büyük yükün anlaşılması açısından anlamlı bir göstergedir. Mültecilerin şiddet kullanılarak, hayatlarına kastedilerek Yunanistan'a girişlerinin önlenmesine, AB'nin kara ve deniz sınırlarını koruma biriminin (FRONTEX) de müdahil olduğu göz önüne alındığında, sığınmacılara dönük gayrı insani ve hukuk dışı demir perdenin oluşturulmasında, Yunanistan'ın tek başına hareket etmediği, AB'nin de buna destek verdiği gözlenmektedir."
Pazarkule Sınır Kapısı'nda gözlemler yaptıklarını aktaran Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Yunan sınır polisinin sığınmacılara doğrudan ateş ettiği, beşten fazla vurulma vakasının olduğu ve yoğun şekilde gaz fişeği kullanıldığı tespit edilmiştir. Soyma, ağır şekilde dövme ve yaralayarak geri itme, Yunan polisinin rutinleştirdiği davranış biçimi haline gelmiştir. Yunanistan'ın sığınmacılara ilişkin bu tutum, her türlü insani ve hukuki normun açık ihlalidir. Bugün Avrupa'nın kitlesel göç akınlarına maruz kalması, Türkiye'nin sınır geçişleri konusundaki esnek tutumundan ziyade uluslararası toplumun küresel ölçekteki göçün ortaya çıkardığı yükü dengeli şekilde paylaşmadaki zafiyetinin bir sonucudur. AB, göç sorununa çözüm bulmak yerine daha çok bunu Avrupa dışında tutmak ve orada yönetmek istemektedir. Bugün AB izlediği politikalarla sığınma hakkını insanlardan esirgemekte, geri göndermeme kuralını ihlal etmektedir."
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği yetkililerinin sığınmacı geçişlerinin olduğu sınır boylarında Türkiye yetkilileri ile iş birliğinde çalıştığını anlatan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Komiserlik konuya ilişkin yaptığı açıklamada, her ülkenin sınır geçişlerini düzenleme yetkisinin olduğunu ancak bunun hiçbir şekilde sığınma hakkını ortadan kaldıramayacağını, Yunanistan'ın sığınma başvurularını askıya almasının hem Cenevre Sözleşmesi hem de AB Mevzuatını ihlal ettiğini belirtmiş ve Türkiye sınırındakiler başta olmak üzere sığınmacılar için insani yardımların arttırılmasını talep etmiştir. Bu vesileyle sınırdakilere acil insani yardım yapılması, AB üyesi ülkelerin sığınmacıların ihtiyaçlarının karşılanmasında üzerilerine düşen sorumluluğu üstlenmesi ve sığınma hakkına saygı gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bu çerçevede, sınırımızda yaşanmakta olan ağır insan hakkı ihlallerini yerinde incelemek üzere, Komisyonumuzun kuruluş, görev ve yetkilerini düzenleyen 3686 Sayılı İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Kanunu’nun, Komisyonun Görevleri başlıklı 4. maddesinin f bendi gereğince yerinde inceleme kararı almıştır."
Komisyon üyesi CHP Milletvekili Mahmut Tanal da Yunanistan'ın göçmenlere yönelik hak ihlali yaptığını, ateşli silah yaralanmaları tespit ettiklerini söyledi.
Tanal, Yunan askerlerinin göçmenlere müdahalelerde kullandığı gaz fişeklerini basın mensuplarına gösterdi.