Hareketlenen İran ve İsrail aparatları, İran’ın korkusu ve iktidarın algı yönetimi!
Seçim sonrasında çok enteresan gelişmeler yaşanıyor. Aslında seçim öncesinde mayalandırılmış oluşumlar aniden harekete geçirildi.
“Hamas bir terör örgütüdür” diyen CHP’nin ve Genel Başkanı Özgür Özel’in “Ben erken seçim istemiyorum, erken seçime halk karar verir” demesinden sonra “halk biziz” demeye soyunan FETÖ, MOSSAD ve PKK köpeklerine İsrail ve İran’ın aparatları da eklendi.
Özgür Özel seçim öncesi “İnsanları sokaklara dökeceğiz, gerekirse emeklileri kışkırtacağız” diye boşuna konuşturulmadı.
Erken seçime halk karar verecekmiş ya, Halk onlar olacak herhalde.
Çözüm sürecinden sonra PKK’nın hiçbir sokak eylemi çağrısına halk katılmadı. Ama bu tutum, Abdullah Zeydan denilen PKK’lı tükürükçü Lama’nın üzerinden yargı-YSK eliyle pişirilen tezgâhla değiştirildi. Van’ı, Diyarbakır’ı bırakın, Manisa’da bile sokak eylemleri yapıldı.
Ve önceki gün İstiklâl Caddesi’nde yaşanan olaylar.
Doğru okunmalı.
İsrail karşıtlığı ve Filistin’e destek adı altında Cumhur İttifakı iktidarını ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya yönelik bir operasyondu. Eyleme öncülük eden “başörtülü” ve başörtüsüz, sakallı ve kulakları küpeli yüzlerce kişinin birlikteliğini sağlayan mekanizma aynı merkezden yönetildi. İçlerinde dindar görünümlü İran aparatlarından, MLKP’cilere, adı yeni işitilen bir takım proje kuruluşlardan Dev-Sol’culara kadar herkes var. Önce, bir proje profili usulca dolaşıma sokuluyor. Sonra geçmişlerinde Filistin davasına bir hassasiyet olmasa da mevcut duyarlılık üzerinden bir piyasa oluşturup işe koyuluyorlar. Yavaş yavaş kaşıyor, kaşıyor ve dürtüyorlar. İslâmî kesim de bu zokaları kolaylıkla yutabiliyor. Eylemin öncülerinden yaklaşık 25 yaşlarındaki genç kadın, yine kadın olan bir polisin suratına tükürüp küfür ettikten sonra kahramanlaştırılıyor. Çünkü kadın polis de dayanamamış iki tane tokadı aşketmiştir suratının ortasına. Duyarlılık tavan yapıyor. Neden? Eylemci genç kadın başörtülüymüş. Bak sen! Eylemci başörtülü olunca her türlü muameleden azade, başı açık olunca normal. İslami tayfada tık yok. İki yüzlülükte sekülerle bir elmanın iki yarısı gibi. Ama tabii amaç AK Parti ve Erdoğan’ı bu yolla da itibarsızlaştırmak. Görüyor musun Erdoğan’ın polisi başörtülü göstericileri tokatlıyor…
Kız kahraman(!) olduktan sonra peş peşe yalanları sıralıyor…
Son zamanlarda ne kadar çok MOSSAD ajanı yakalandığının farkındasınızdır. Bunların çoğu da FİLİSTİN HASSASİYETİ ile kendilerini kamufle ediyor. Üniversiteli Muhammed Salhab da onlardan biri. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 6. sınıf öğrencisiyken 2021’de aniden ortadan kayboluyor ve izini kaybettiriyor. Sonra da MİT'in yürüttüğü soruşturma kapsamında İsrail için para karşılığı casusluk yapan 15 kişiden biri olduğu belirleniyor. Kendini Mescid-i Aksa fedaisi olarak tanıttığını da hatırlatalım bu arada.
Bu ETKİ AJANLARININ görevi Filistin'e destek kisvesi altında gösteriler yapıp ve sloganlar atarak Filistin’e desteği bizzat Filistinliler ve yöneticileri tarafından tüm dünyada takdirle anlatılan iktidarı yıpratmak. Tam da İsrail’in ve İran’ın istediği gibi.
Birden Gezi olaylarındaki “İmam”lık yapan İhsan Eliaçık’ı hatırladım. Gezi’ye katılanların ne kadar “renkli ve çeşitli” olduğunu kanıtlamak için tutulmuşlardı. Kendilerine “Anti-kapitalist Müslümanlar” diyorlar ama Türkiye’nin en azılı kapitalistleri Ali Koç ve Cem Boyner tarafından maddi ve manevi, bilfiil olarak desteklenen Gezicilerin arasında yer almaktan zerrece utanmamışlardı. Reziller daha çok rezil olamıyordu çünkü. Onun kızı da başörtülüydü, Gezi’de ATM kırarken görüntüleri çıktı sonra başını açtı ve “Ben ateistim” dedi.
Sonra bir bakıyoruz VELAYET DÜŞÜNCE adlı bir hesabın etrafında toplanan bir grup, 6 Nisan tarihinde DÜNYA KUDÜS GÜNÜ BİLDİRİSİ altında basın açıklaması yapıyorlar. Onlar da Taksim’dekiler gibi “Katil İsrail, işbirlikçi AKP” diye slogan atıyorlar. Anlıyorsunuz, “Katil İsrail” paravan, asıl vurmak istedikleri Erdoğan ve AK Parti iktidarı. Kışkırtıcılıkları o kadar bariz ki. Zaten İran’a aidiyetlerini inkâr da etmiyorlar:
“Bazı mezhepçiler tarafından katil olarak gösterilmeye çalışılan Şii-Alevi İran’ın onur ve gururunu Sünni Hamas severek korumuştur. Bugün kimse bizi İran’ın başarılarını haykırdığımız için İrancı ve mezhepçi ilân etmesin. İransız bir direniş, İransız bir Aksa Tufanı, İransız bir Kudüs ekseninden bahsedemeyiz.”
İran’ın ONUR ve GURURU mu?
Burada kahkahayla gülebilirsiniz, kendinizi tutmayın.
Sünni coğrafya dışında kimseye tek kurşun atmayan İran; Hamas’a verdiği soba borusu roketlerle İsrail’i tahrik edip Gazze’de korkunç bir katliamın altyapısını oluşturmanın dışında ne yaptı? İran neden Hamas’ı yüzüstü bıraktı? Hizbullah İsrail’den sürekli bomba yediği halde neden Hamas’ın yardımına koşmadı? İran, Filistin için ne yaptı? Koca bir HİÇ!
İsrail ve ABD yıllardır İRAN’IN ONURUNU VE GURURUNU YERLE BİR EDİYOR, komutanlarını tek tek indiriyor. Peki İran sözde onurunu kurtarmak için yapılanlara ne yanıt verdi? Donald Trump’ı haberdar ederek ABD üssünün kenarına köşesine bomba yağdırdı.
Düşman al sana bir bomba!
İsrail ve İran, Ortadoğu’nun kanını iliğini kuruttular abileri ABD’nin moderatörlüğünde. Hepsi de aynı kaostan, kandan ve gözyaşından besleniyorlar.
Ama aynı İran içinde de büyük bir KORKU yaşamakta. Güney Azerbaycan’da yaşayan yaklaşık 40 milyon Türk İran’ın Pers-Fars yönetimi için ciddi bir karın ağrısı durumunda. Geçen gün Tebriz’de bir futbol maçında “Ne mutlu Türküm diyene” diye bağıran on binlerce Azerbaycan Türkünün ne ifade ettiğini İran mollaları çok iyi biliyor.
Irak’ta PKK’yı ve Kandil’i desteklemelerinin sebebi de bu. Ülkemizi “kendileriyle uğraşmaktan alıkoyacak” bir meşguliyetin içinde tutmak. Bu yüzden Türkiye konusunda İsrail ile çıkarları ortak. Her ikisi de Türkiye karşısında Ortadoğu’da alan kaybetmekten korkuyorlar.
Dikkat ederseniz Rusya ve Putin de İran’ı çok daha farklı bir kategoride değerlendirmekte ve güvenilmez bulmakta.
Şu seçim sonuçlarından yola çıkarak ne hayaller kurdukları ortada.
İsrail Dışişleri Bakanı olan şarlatanın seçim sonuçlarının belli olmasıyla birlikte CHP ile Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı kutlaması boşuna mı sizce?
İKTİDARA BİR ÇİFT LAFIM VAR ENFORMASYON VE DEZENFORMASYON İLE İLGİLİ
Önümüzdeki günler çok şeye gebe gibi.
ALGI ile ülkeyi yeniden dizayn etmek istiyorlar.
Bu yüzden iktidara bir çift lafım var.
Gezegendeki her gelişme, her şey bir telefonun içinde. Bu çağda artık “Dezenformasyonla mücadele” tek başına gerçekçi değil. Sen dezenformasyonu ortaya koyuncaya kadar “enformasyon” adı altındaki YALAN ayakkabılarını giymeden dünyayı üç kez dolaşıyor bile.
Yapılması gereken belli.
DEZENFORMASYON BAŞKANLIĞI kurulmalı.
Öyle olmalı ki Enformasyonu da Dezenformasyonla mücadeleyi de sen yönetmelisin.
Algıya karşı konulmaz.
Ya yönetirsin ya da altında kalırsın.
Yoksa İstanbul Valisi Davut Gül o çok yerinde ve güzel açıklamayı yapıncaya dek algı ve yalan dünyayı üç kez dolaştı.
Çünkü geç gelen açıklama algıyı yönetemez.