Hastalıklar iyileşmeye giden yoldur!
Bedenimiz bizimle konuşur ve her zaman bizimle iletişim halindedir.
Bedenimizin dili de genellikle hastalıklar ile olur. Hiç hastalanmamakta iyi değildir. Bağışıklık sistemimiz için ara sıra hastalanmak lazım. Peki bedenimiz bizimle nasıl konuşur?
Örneğin; tırnaklarımızın yapısı, dilimizin rengi ve yapısı, göz altlarımızın rengi, ağız çevremizde olan koyu renk, geçmeyen akneler, sırt bölgesinde oluşan akneler ve vücudumuzdaki kaşıntılar… Bunların hepsi bize işaret verir.
Öyleyse tırnaklardan başlayalım...
Tırnak yapısına baktığımızda; eğer tırnaklarımızda dikine çizgiler varsa bağırsak floramızın bozuk olduğunu, B12 eksikliği olabileceğini düşünmeliyiz. Tırnaklarımız üzerinde toplu iğne başı gibi çöküntüler varsa -ki biz bunlara ‘yüksük tırnak’ diyoruz- bu durumda otoimmun hastalıkların habercisi olabilir ve bu durum çok önemlidir.
Sedef hastalığı veya iltihaplı romatizma hastalıklarında tırnaklarda genellikle çukurlar vardır.
Tırnaklarımızın üzerindeki beyaz lekeler ise vücudumuzdaki Çinko eksikliğinin habercisidir ki çinko eksikliği olduğunda saçlarda dökülme, akne vb olabilir.
Gelelim dilimize…
Dilimizin rengi de çok önemlidir. Sabah kalktığımızda dilimizde gördüğümüz kahverengi renk, çok koyu sarı renk, beyaz kaplı dil vücudumuzun detoksifikasyon merkezinin çok iyi çalışmadığının habercisi olabilir (paslı dil). Çok önemli bir ayrıntıda şu: Dilde tüylenme gibi bir yapının olmasını hiç istemiyoruz. Tüylü dil ağız florasının bozulduğunun göstergesidir. Ağzımızda ki yararlı bakterilerin azaldığı, patojen bakterilerin çoğaldığı hatta mantar oluştuğunun (candida) belirtisidir.
Biz dilimizden de bedenimizdeki detoksifikasyon mekanizmasının ne kadar iyi çalışıp çalışmadığını anlayabiliriz. Pembe ve tüysüz bir dil sağlıklı dildir.
Bunun için vücudumuz ile hep iletişim halinde olalım ve ona ses verelim.
Gelelim cildimize…
Cildimizde ki renk değişiklikleri (koyu lekeler) yine detoksifikasyon mekanizmasının çok iyi çalışmadığını gösteriyor. Cildimizde ki geçmeyen kaşıntıların birçok nedeni olabilir, fakat şu ayrıntıyıda unutmamak gerekir!
Ciltte oluşan kaşıntılarda bazen cilt gerçekten çok kuru olabilir ve bu durumda kaşıntı olabilir (nemlendirici kullanarak bu durum çözülebilir).
Bazende sürekli ve geçmeyen kaşıntılar olur. Kişi vücuduna nemlendirici sürse de kaşıntı için alerji ilaçları kullansa da bazen vücuttaki kaşıntı geçmez! Uzun süre alerji ilaçları kullanmak da bizimle konuşan vücudumuzun sesini dinlememek demektir.
Alerji ilaçları ile bir hafta içerisinde geçmeyen ve bir haftadan uzun süren kaşıntılarda altta yatan başka bir hastalığın habercisi olabilir!
Bu durumda şunu düşünmek gerek: Cilt altında çok fazla toksin birikmesi ve detoksifikasyon mekanizmasının iyi çalışmadığının bir göstergesidir .
Ayrıca dışkımızın rengi, şekli ve günlük kaç kez dışkılama yaptığımızda çok önemli! Biz her gün iki öğün veya üç öğün yemek yiyorsak o zaman her gün bir veya iki kez dışkılamak zorundayız ki vücudumuzdaki detoksfikasyon güzel çalışsın. Dışkımızın şekli de çok önemlidir: Kesik kesik bizim keçi pisliği dediğimiz bir dışkı veya parçalı veya çok kuru ve sert bir dışkı da yine bağırsak floramızın sağlıksız olduğunu gösterir. Bunun için sık sık dışkımızı da kontrol etmemiz gerekmektedir.
Gelelim idrarımıza…
Tabii ki idrar rengi de çok önemli. İstediğimiz berrak bir idrar ama idrarın rengi de çok açık sarı, beyaza yakın sarı renk olmalıdır. Günlük ne kadar su içmemiz gerektiği konusunda da kendimizi litre bazında şartlamayalım. Biz idrarımızın rengine bakarak ne kadar su tüketmemiz gerektiğini de anlayabiliriz. İdrarımız berrak ve çok açık sarı renk gelene kadar su içebiliriz. Koyu sarı ve bulanık bir idrar rengi bizim az su içtiğimizin göstergesidir.
Bu konuyu aslında çok fazla uzatabiliriz ama özetle şunu söylemeliyiz ki vücudumuz bizimle konuşur. Onu dinleyip, ona ses vermeliyiz.
Hastalıklarda iyileşmeye giden yoldur…
Sağlıklı günler dilerim.