Hayırsız Ada Köpek Katliamı nedir? Hayırsız Ada katliamı hangi padişah döneminde yaşandı? Hayırsız Ada nerede?

Bir dönemin en utanç verici olaylarından biri olan "Hayırsız Ada Köpek Katliamı nedir?" şeklinde aramalar yapılıyor. 80 bin köpeğin katledildiği olay araştırılıyor. Peki, Hayırsız Ada katliamı hangi padişah döneminde yaşandı? Herkes bu olayı araştırıyor. Sivriada olarak da adlandırılan Hayırsız Ada nerede? İşte Hayırsız Ada Köpek Katliamı....

Hayırsız Ada Köpek Katliamı nedir?

3 Haziran 1910 tarihinde öyle bir olay gerçekleşti ki yıllar geçmesine rağmen unutulmuyor. Tam 80 bin köpek Sivriada'da diğer adıyla "Hayırsız Ada"da ölüme terk edildi. O dönem İstanbul'da sokak köpeklerinin artmasıyla birlikte, dönemin belediye başkanı Suphi Bey şehirdeki tüm köpekleri toplama kararı aldı. 80 bin köpek toplanıp Hayırsız Ada'ya bırakıldı.

İnsanların ve yerleşimin olmadığı ada sadece bir kayalıktan ibaretti ve su dahi yoktu. Kaderlerine terk edilen binlerce köpek, açıkltan ve susuzluktan bir bir öldü. Bazı köpeklerin açlıktan birbirini yediği, İstanbulluların günlerce bu köpeklerin seslerini duyduğu ve daha sonra seslerin kesildiği anlatılır. İstanbul'da art arda yaşanan depremlerin sebebi de halk tarafından bu katliama bağlanmıştır. Adada ölen köpeklerin anısına sonradan "anı taşı" dikilmiştir.

Mahallenin sakiniydiler...

Aslında 1900'lü yıllara kadar her köpek mahallenin sakini olarak kabul ediliyordu. Türk halkı köpeklerle aynı mahalleyi paylaşmaktan gayet memnundu. Ta ki Fransızların Osmanlı'ya tüm köpeklerin kendilerine satılması talebiyle gelmelerine kadar. İşte olanlar o zaman oldu. Osmanlı ve Fransızlar arasında bir anlaşma imzalandı.

Fransa'nın bizim köpeklerimizi istemesinin nedeni ise sokaklarında köpek kalmamış olmasıydı. Avrupa'da o dönem parfüm/kimya sanayi için köpekler katlediliyordu. Fransa'nın köpekleri satın alacağını duyan halk buna tepki gösterdi. Köpekler toplanıp Tophane'de bir gemiye bindiriliyorlardı. Fakat hayvanseverler tarafından yapılan baskınla masum canlar o anlık kurtarılmışlardı. 

Bunun üzerine köpek toplama işi paraya muhtaç ve serseri kişilere kaldı. Bu sefer geminin başında askerler de nöbet tutuyorlardı. Kısa sürede 80 bin köpek toplandı. Fransa’dan haber bekleyen devlet, gelmeyen yanıt üzerine fiyatı daha da aşağılara çekmeye başladı. Fransa'dan bir türlü gelmeyen talimat üzerine köpeklerin beslenmesi ve bakımı bir sorun olmaya başladı.

Öyle ki devlet artık köpekleri ücretsiz bile vermeye razıydı çünkü köpekler aç ve susuzluktan telef olmaya başlamıştı. Fkat Fransa'dan bir geri dönüş alınmadı. Köpekleri artık Tophane’de bekletmek olanaksızdı. Fransa'dan ümit kesilince köpeklerden kurtulmak için 'Sivriada' seçildi ve orada kaderlerine terk edildi. 

Fransa'dan yanıt gelene kadar adada bir süre köpeklere bakıldı fakat sözleşmenin feshedildiği haberi ulaşınca devamı gelmedi. Köpekler açlıktan ve susuzluktan ölmeye başladılar. Öyle ki birbirlerini yedikleri bile sözlenir. Ölen köpeklerin ceset kokularının 2-3 sene boyunca Anadolu yakasındaki sahil şeridinden hissedildiği rivayet edilir. 

Bir yazarın dilinden...

1910 yaz aylarında Sivriada köpek katliamını gören Fransız yazar Robert Gillon, Ekim 1975 tarihli Hayat Tarih Mecmuası’nda “Sürgün Köpekler” başlığıyla olayı şöyle anlatıyor:

“Kıyıdaki çakıllı kumsal üzerinde birbirlerini ezercesine itişip kakışarak koşuşuyorlar, etlerinden et kopartılıyormuş gibi havlıyor, uluyor, haykırıyorlardı! Az sonra rüzgârla birlikte burnumuza dayanılması imkânsız pis bir koku geldi. Daha doğrusu kendimizi bu kokunun içinde bulduk.

Kitleler halinde ölen köpeklerin kokuşmaya başlayan cesetlerinin kokusuydu bu! Dediklerine göre adada bekçiler vardı ve bu köpeklerle bir arada yaşıyorlardı. Adamlar ölen köpekleri kireç kuyularına atıyorlardı ama yine de bu pis kokuya engel olunamıyordu.

Dostum anlatıyor, bizlere bilgi veriyordu. Söylediğine göre, köpekler adaya çıkar çıkmaz, bir tatlı su kuyusu keşfetmişler ve hep birlikte kuyuya atlamışlardı. Bu öylesine ani olmuş ve o kadar çok köpek kuyuya atlamıştı ki, kısa zamanda kuyu köpeklerle dolmuş, hiçbiri kuyudan çıkamamış, sonunda bağıra bağıra ölmüşlerdi!

Bir ara garip bir şey oldu. Köpeklerden biri cesaretle denize atlayarak bize doğru yüzmeye başladı. Biz de bu cesaretini, onu istimbota almakla mükâfatlandırdık. Ona teneke bir kap içinde biraz su verdik.

Yönetmen Jean-Marc Vallée hayatını kaybetti! Jean-Marc Vallée kimdir, neden öldü, hastalığı neydi?Dünya

Haftalardan beri kireçli sudan başkasını içmemiş olan zavallı hayvan, verdiğimiz suyu kana kana içti. Onu gören bir başkası da bulunduğu kayalıktan kendini denize attıysa da bize kadar yüzemedi. Buralarda sular çok kuvvetliydi, akıntıyla birlikte sürüklendi, gitti.”

Hayırsız Ada nerede?

Sivriada Marmara Denizi'nde, Hayırsızadalar'ın İstanbul'a en yakın, Adalar'a en uzak ve en batıda olanıdır.