Hazmedeceksin, azmedeceksin...

Geçenlerde kışlıkları kaldırırken yıllardır bir kere bile giyemediğim bir kazağı beşinci defa hurca tıkıp önümüzdeki kış giymek üzere kaldırıyor olduğumu farkettim.

Alırken çok beğenmiştim fakat giydikçe üstümde o kadar da iyi durmadığını anladım. Hiçbir şeyle uyduramadım. Ne giyebildim, ne atmaya kıyabildim.

Çünkü kazağı giyemiyor oluşum benim nezdimde onu atmak için bir gerekçe değildi. Ondan kurtulmak için epey de uğraşmıştım üstelik. Makineye atıp kaynar suda yıkamayı bile denedim. Fakat olmadı, bozulmadı. Kazak benden inatçı çıktı.

Sonra oturdum düşündüm. Benim bu kazağı atamıyor oluşumun bana ve benim ilişki biçimlerime dair ne anlattığını merak ettim.

Belli ki bu kazakla ne yapıyorsam insanlarla da onu yapıyordum. Bu kazak bir insan olsaydı bu hikaye nasıl olurdu? İlk gördüğümde çok beğenip hayatıma almak istediğim insanın benimle olmadığını gördüğümde belki olur diye beş mevsim bekler miydim?

Peki bir şeyden vazgeçmem için onun illa kötü olması mı gerekir? Bir kişi kötü değilken de; ya da kötüleştirmeden de bırakabilmek bir olgunluk göstergesi değil mi?

O, kötü değildir ama artık benim hikayemde bir karşılığı yoktur. O durumda onu şefkatle, hürmetle ve saygıyla kendi hikayesine bırakmak insanı insan yapmaz mı?

Gün gelir konuşmak yerine susmanın, yaklaşmak yerine mesafe koymanın seni daha az incittiğini öğrenirsin...

Bir noktada anlamalıyız ki bazı insanlar kalbimizde kalabilir ama hayatımızda değil.. Ve bu hiç sorun değil. Çünkü bazen ne hissettiğini unutmalı ve neyi hak ettiğini hatırlamalı insan.

Atilla İlhan'ın dediği gibi;
Sevmek kimi zaman rezilce, korkuludur. İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan...

Böyle ansızın yorulunca baştan başlamaktan korkma. Kim bilir belki de yeni hikayeni eskisinden daha çok seveceksin.

Çünkü insan ait olduğu yeri, kendisiyle tamamlanmış hisseden ve hissettiren insanı bulduğunda fırtına diniyor, bir bahar başlıyor.

Öyle ya, sevgi üzmez, kırmaz, şüpheye düşürmez, gece uyurken başını okşar, sabah uyanırken gülümsetir.

O yüzden ben derim ki; bizi güzelleştiren kalbimizde büyüttüğümüz güzel dualardır, gözümüzde büyüttüklerimiz değil...

Her daim gözünüzün gördüğünün, göğsünüzün bildiğiyle bir olması dileğiyle....